Che Guevara 'nın günlüklerinden ve alberto granado'nın yazdığı kitaptan uyarlanan 1952 yılında 23 yaşında son sınıf tıp öğrencisi Ernesto Che Guevara (öfkeli) ve 29 yaşındaki biyokimyacı arkadaşı alberto granado' nun yaklaşık 7 ay süren, motosiklet ile başlayıp otostopla devam eden Latin Amerika yolculuğunun konu alındığı film. final sahnesinde che'nin alberto' ya söylediği ve bu yolculuk boyunca fikirlerinin değişmesine neden olan tüm olayları "çok fazla haksızlık var değil mi?" cümlesiyle ifade edişi benim için çok etkileyiciydi. madencilerle tanışmasından itibaren son sahneye kadar hikayeye yedirilen duygular çok başarılıydı. göçebe ruhumu hem tatmin edip hem yolculuk özlemimi nüksettirdi.
Che guevera'nın hayatının en önemli dönemi olan 23 yaşında bir arkadaşıyla çıktığı Güney Amerika yolculuğunun anlatıldığı film. Zira bu seyehat sonrasında Che arayış içerisine girip hayatının geri kalanını cesur bir kahraman olarak devam ettirecektir.
bir devrimcinin gençlik yıllarında yaşamış olduğu macera dolu güney amerika seyahatini kendi kaleminden okumak gerçekten keyif verici. yolculuk boyunca yaşamış oldukları, yer yer insanı güldüren,yer yer düşündüren cinsten.
filmi izledikten sonra bir motorsiklete atlayıp güney amerikanın yolunu tutası geliyor insanın. ah elimizi ayağımızı bağlayan o görünmez zincirler olmasa...
toprak sahibinin beş çocuk babası işçiyi hiç düşünmeden işten çıkarması ile ilgili konuşma beni en çok yaralayan kısmı olmuştur.dünyanın neresinde olursanız olun,tablo hep aynı.ernesto biteceğinden emin olduğu hayatını doğru bildiklerini yaparak sürdürdü ve bu uğurda öldü,''ya biz'' diye sordurtur insana.
sıkıntı çekmeden, zorluklara katlanıp üstesinden gelmeden olgunlaşılmıyor, ilerleyemiyor insan. filminden en çok aklımda kalan ve iz bırakan 'acı'ydı. çıktıkları bu uzun ve meşakatli yolculuk süresince gittikleri her yerde, karşılaştıkları insanların yüzlerinde acının izlerini görüyoruz. genç chenin de söylediği gibi çok adaletsizlik var bu dünya üzerinde. ve insanların büyük bir kısmı bunun farkında değil. ya da farkında olanlar yeterli oranda değil diyelim.
nereye, hangi ülkeye giderse gitsin insanların aynı yağmurlarla ıslandığını, benzer sıkıntılar ve uğraşlar içinde yaşamını sürdürmeye çalıştığını kısacası birbirlerinden farklı olmadıklarını görürüz. güce sahip olmaya çalışanlar ve elinde bulunduranlar savaşlar ve bölünmeleri isterler. insanları birbirlerine sürterler ısınabilmek için. bu ve daha fazla gerçeğin farkına varan ve bu yolda hayatları pahasına savaş veren şahsiyetler de vardır. ne yazık ki o yüce gönüllere ender rastlanır ve karanlığı hakim kılmak isteyen güçler yaydığı ışıktan rahatsız olup onu yok etmeye uğraşırlar. fakat akıllara işleyenlerin ölümü mümkün değildir.
hep istemişimdir filmdeki gibi en yakın arkadaşımla türkiye'yi baştan başa bisiklet ya da motosiklet ile gezmeyi. ülkemizdeki güzellikleri, sorunları ve insanların yaşam koşullarını çıplak gözle görmek ve içinde bulunmak eminim ki benzer bir fikri ve ruhani değişim ve gelişimi sağlayacaktır sağlıklı bir bünyede. ne yazık ki che kadar cesur değilim ve uğraşmam gereken bir takım başka sorunlar var...
izledikten sonra içinde bir kandırılmışlık hissiyatı uyandıran, ernesto'ya olan bakışımı kökten değiştiren otobiyografik film. başrolde ise ilgi ve beğeni ile paramparça aşklar ve köpekler (amores perros)'de izlediğim Gael Garcia Bernal oynamaktadır ki takdire şayan bir oyunculuğu vardır. filmi izledikten sonra bu kitabı almak isteyeceksiniz eminim.
senaryo ve diyaloglar açısından güzeldir. eksikleri var hem de es geçilecek cinsten değil. başrol oyuncusunun uzaktan yakında ernesto ile alakası yok, hiç benzemiyor. film fazla abartılmış, şaşalı; saptırılmış -ama bunu anlayabilirim-. gerçek macera, filmdekine nazaran daha sadedir.
Esas filmi iki kısma ayıra biliriz birincisi küçük burjuva che guevara'ın devrimci che'ye dönüşmesi hikayesi diyebiliriz. Esas che'nin çoğumuz gibi dans edemediği, yine çoğumuz gibi çapkınlık yapmaya çalıştığını (ya da yapamaz dayak yeme noktasına gelir ) çoğumuz gibi futbol oynamaktan zevk almasını anlatır. Yani che'nin hepimizde yer alan insanı önünü işler.
ikinci kısmını che'nin pek çoğumuzda olmayan insan sevgisini, adelet anlayışını gösterir. Sevgilisinin kendisine verdiği paraları hastalanmasına rağmen harcamaması; komünist olduğu için yoldaşları öldürülen , topraklarına el konulan hayatlarına devam etmek için sadece madenlerde çalışmak zorunda kalan madenci çifte vermesi en ince örneğiydi.başka ince bir nokta ise peru'da hastaları ile sağlıklı hemşireleri, rahibeleri dokrorları ayıran amazon nehriydi.filmin sonlarına doğru insan rahatsızlanmaya başlar komünist olduğu için sadece madenlerde çalıştırılmak zorunda kalan insanlar , madenlerden çalışan insanlara hayvan muamelisi yapan patronlar, kendi topraklarında katledilen daha sonra topraklarına el konulan Perulu yerliler, sağlıkları ile hastaları ayıran adaları gördükçe insanın kanı daha hızlı akmaya başlar. En sonunda Latin Amerika gitar ezgileri karşında portleri çıkınca artık siz eski siz değilsiniz.
Yine bugün bile yaşadığımız şehirlerde ,gölgelerde, semtlerde sağlıkları ile hastaları, fakirleri ile zenginleri bir birinden ayıran o amazon nehrilerini birleştirmek istediği için che che'dir. Biz sadece Ahmet, Reşat , baran'ız. Biz sadece dünyayı bizim yürüdüğümüz caddelerden ibaret sanırken yan tarafımızda ki aç insana baktığımız halde görmediğimiz için basit, küçük insanız. Bizi diğerleriyle ayıran amazon nehirlerini aşmadığımız için korkağız , onursuzuz. evet bugün bu sistemin çarklarını döndürdüğümüz için zenginle fakir arasına sağlıklılarla hastalar arasına set çekmesine katkı sağladığımız için her birimiz birer aciziz. filmin başında kafede alberto'nun che'ye gösterdiği yaşlı adam gibi hiçbir işe yaramayan , uyuklayan çevresinde ki insanlardan bi haber sadece bir et yığını olacağız.
film müziği gustavo santaolalla yaptığı , hem filmi hem müzikleri güzel olan çok az çalışmadan bir tanesi the motorcycle diaries. film müzikleri şurdan dinleyebilirsiniz.
--spoiler--
gerçekten yalın ve çok kaliteli bir film..
che guevara'nın, nasıl che guevara olduğunu anlatıyor filmimiz..
film kısaca, che guevara ile doktor arkadaşı alberto granado'nun 10.000 kilometreyi aşan yolculuklarını ve bu yolculu esnasında gördükleri haksızlıkları anlatıyor..
bu filmde her şeyden önce insan che'yi görüyorsunuz..
astım hastası che'yi, aşık che'yi, çapkın che'yi.
ama ilerde olacakları da görüyorsunuz. çünkü bu yolculuk yüzünden che guevara oluyor ernesto.
çok hoş sekanslar var filmde. işte bu che diyorsunuz. doğum gününü hastalarla geçirmek için hastalığına rağmen karşı kıyıya yüzerek geçmesi, cebindeki parayı fakir bir çifte vermesi.. ve daha nicesi var filmde.
oyunculuklar çok çok iyi.. che'yi oynayan gabriel garcia bernal kendinden beklenenden iyisini yapıyor.
alberto granado'yu oynayan rodrigo de la serna ise tam anlamıyla yaşıyor rolünü. kendisi che guevara'nın akrabası zaten..
müziklerde gustavo santaolalla imzası var, yoruma gerek yok sanırım.
son olarak filmin sonu ile ilgili de bir iki kelam etmek isterim. tam olarak mükemmeldi.
özellikle alberto granado, che'nin uçağını izlerken fondaki müzik, ve che'nin uğurlarına yola çıktığı insanlar kısmı çok iyiydi.
ama tam da o sahneden sonra gerçek alberto granado'nun son sahnede uçağa bakarken görülmesi ise anlatılamayacak derecede güzel bir sahneydi.
Size bir resim gösterir ve örneğin gece çekildi; dersem, ya bana inanırsınız ya da inanmazsınız, bu beni ilgilendirmez; fotoğrafladığım sahneyi bilmiyorsanız benim söylediğime alternatif bir gerçek bulmanız zordur. Şimdi sizi benimle, eskiden olduğum benle baş başa bırakıyorum.
--spoiler--
- Bu gece buluşalım mı?
+ Annem ayrılmamız için Meryem Ana'ya adak adadı. Durum o kadar kötü yani
- Ailen şunu bilmiyor. Elmasları ne kadar derine gömersen, korsan almak için o kadar kararlı olur.
+ inan bana bu elmasın alınmaya itirazı yok.
--spoiler--
filmin felsefi boyutu ve detaylarıyla daha çok uğraşılabilirdi. çok hafif ve light bir şekilde sunulan latin amerika gerçekliği daha hard ve ağır bir şekilde verilseydi, insanlar orta sınıfın devrimciliğinin üzerine daha belirgin fikirler edinebilirdi.
bu açıdan çok eleştirilebilir. ancak "batıcı sinema endüstrisi" / "devrimcilik" oranında herhalde 1'e yaklaşılması gerekiyordu bu filmin tüm dünyada duyulabilmesi için.
popülist yaklaşımla çekilmemiş bir film.
bugün che nin kapitalist güçler tarafından iyice şekile sokulup, karizmatik bir hale getirilmesi ve ardından t-shirt, kolye şu bu üzerine basılmış resimlerini gördükçe sinirleri zıplayan biri için izledikten sonra iyi oldu be dedirtir. işte bu adamlar bi zamanlar devrim falan yapmıştı, geçti artık o günler anlayışından, ezberlerden uzakta bir şeyler bulabilirsiniz bu filmde çünkü bugün de yaşanan gerçekler oluşturuyor hikayesini.
(bkz: küba) devrimcisi (bkz: che guevara), en yakın arkadaşı alberto granadoyla birlikte henüz 23 yaşındayken motosikletle tüm güney amerika'yı dolaşmasını konu alan harika bir filmdir.
mezuniyetlerine kısa bir zaman kala arjantin, şili, brezilya ve peru'yu kapsayan uzun bir maceraya çıkan iki arkadaşın bu yolculukta, güney amerika'nın içinde bulunduğu sosyal problemlerle karşılaşması ve gerçek dünyanın çok daha farklı olduğunu görmesi sayesinde de küba devrimini getiren bir yolculuktur bu.