izledikten sonra içinde bir kandırılmışlık hissiyatı uyandıran, ernesto'ya olan bakışımı kökten değiştiren otobiyografik film. başrolde ise ilgi ve beğeni ile paramparça aşklar ve köpekler (amores perros)'de izlediğim Gael Garcia Bernal oynamaktadır ki takdire şayan bir oyunculuğu vardır. filmi izledikten sonra bu kitabı almak isteyeceksiniz eminim.
sıkıntı çekmeden, zorluklara katlanıp üstesinden gelmeden olgunlaşılmıyor, ilerleyemiyor insan. filminden en çok aklımda kalan ve iz bırakan 'acı'ydı. çıktıkları bu uzun ve meşakatli yolculuk süresince gittikleri her yerde, karşılaştıkları insanların yüzlerinde acının izlerini görüyoruz. genç chenin de söylediği gibi çok adaletsizlik var bu dünya üzerinde. ve insanların büyük bir kısmı bunun farkında değil. ya da farkında olanlar yeterli oranda değil diyelim.
nereye, hangi ülkeye giderse gitsin insanların aynı yağmurlarla ıslandığını, benzer sıkıntılar ve uğraşlar içinde yaşamını sürdürmeye çalıştığını kısacası birbirlerinden farklı olmadıklarını görürüz. güce sahip olmaya çalışanlar ve elinde bulunduranlar savaşlar ve bölünmeleri isterler. insanları birbirlerine sürterler ısınabilmek için. bu ve daha fazla gerçeğin farkına varan ve bu yolda hayatları pahasına savaş veren şahsiyetler de vardır. ne yazık ki o yüce gönüllere ender rastlanır ve karanlığı hakim kılmak isteyen güçler yaydığı ışıktan rahatsız olup onu yok etmeye uğraşırlar. fakat akıllara işleyenlerin ölümü mümkün değildir.
hep istemişimdir filmdeki gibi en yakın arkadaşımla türkiye'yi baştan başa bisiklet ya da motosiklet ile gezmeyi. ülkemizdeki güzellikleri, sorunları ve insanların yaşam koşullarını çıplak gözle görmek ve içinde bulunmak eminim ki benzer bir fikri ve ruhani değişim ve gelişimi sağlayacaktır sağlıklı bir bünyede. ne yazık ki che kadar cesur değilim ve uğraşmam gereken bir takım başka sorunlar var...
toprak sahibinin beş çocuk babası işçiyi hiç düşünmeden işten çıkarması ile ilgili konuşma beni en çok yaralayan kısmı olmuştur.dünyanın neresinde olursanız olun,tablo hep aynı.ernesto biteceğinden emin olduğu hayatını doğru bildiklerini yaparak sürdürdü ve bu uğurda öldü,''ya biz'' diye sordurtur insana.
filmi izledikten sonra bir motorsiklete atlayıp güney amerikanın yolunu tutası geliyor insanın. ah elimizi ayağımızı bağlayan o görünmez zincirler olmasa...
bir devrimcinin gençlik yıllarında yaşamış olduğu macera dolu güney amerika seyahatini kendi kaleminden okumak gerçekten keyif verici. yolculuk boyunca yaşamış oldukları, yer yer insanı güldüren,yer yer düşündüren cinsten.
Che guevera'nın hayatının en önemli dönemi olan 23 yaşında bir arkadaşıyla çıktığı Güney Amerika yolculuğunun anlatıldığı film. Zira bu seyehat sonrasında Che arayış içerisine girip hayatının geri kalanını cesur bir kahraman olarak devam ettirecektir.
Che Guevara 'nın günlüklerinden ve alberto granado'nın yazdığı kitaptan uyarlanan 1952 yılında 23 yaşında son sınıf tıp öğrencisi Ernesto Che Guevara (öfkeli) ve 29 yaşındaki biyokimyacı arkadaşı alberto granado' nun yaklaşık 7 ay süren, motosiklet ile başlayıp otostopla devam eden Latin Amerika yolculuğunun konu alındığı film. final sahnesinde che'nin alberto' ya söylediği ve bu yolculuk boyunca fikirlerinin değişmesine neden olan tüm olayları "çok fazla haksızlık var değil mi?" cümlesiyle ifade edişi benim için çok etkileyiciydi. madencilerle tanışmasından itibaren son sahneye kadar hikayeye yedirilen duygular çok başarılıydı. göçebe ruhumu hem tatmin edip hem yolculuk özlemimi nüksettirdi.