bu ülkenin vaktiyle yetiştirdiği ve gözünü kırpmadan öldürdüğü sabahattin ali'nin bir öyküsü.
atmaca'nın kolu olmayan yârini, kendisi karşısında "eksik olduğu" düşüncesinden kurtarmak için gözünü bile kırpmadan kolunu, değirmene yedirmesi ile sonlanır öykü. evet, spoilerın amını siktik; farkındayım.
çok önemli bir sabahattin ali öyküsü. Tek kolu olmayan değirmencinin kızına âşık bir klarnetçiyi anlatır usta öyküsünde. klarneti de öyle bir çalar ki dinleyenler efsunlanır. Öykünün tamamını anlatmayacağım elbette ama finaldeki şu cümleyi eklemesem büyük haksızlık edeceğime inanıyorum:
"Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımağa tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir."
Peki, müzisyen neden kolunu değirmenin çarklarına sokar? Elbette asıl olan neden sevgilinin kendindeki bu eksikliği aşka mani olarak görmesidir. Bense buna ikinci bir yorum getiriyorum:
Müzisyen bu hareketiyle sevgilinin zamanında kaybettiği kolunun hikâyesini verir bize ve kendisini o hikâye, o anı yani sevgili olmadan ne kadar eksik bulduğunu izah eder. Kızın sandığı gibi eksiklik bir uzuv değildir, uzamın ta kendisidir. Tabii bence...
kuşadası davutlar arasında bulunan içerisinde bir restoran, organik ürünlerin satıldığı dükkanlar ve oleatrium adlı zeytinyağı ve zeytinyağı tarihi müzesinin bulunduğu doğal yaşam parkı.
... fakat herhalde ikinci bir aşka atlamak, senin için o kadar güç olmamıştır.insan evvela kendisinden utanır gibi olur ama bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır.vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer.ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kafi mazeretler tedarik etmiştir.
ha, sonra bir üçüncü, bir dördüncüyü sevdin bu böyle gidiyor.
peki ama, bu sevmek midir be adaşım, bir kadını öpmek, onu istemek sevmek midir?
çırçıplak soyunarak şehrin sokaklarında koşabiliyor musun?
bir bıçak alarak kolundaki ve bacağındaki adelelere saplamak ve böylece bir nehre atılarak yüzmek elinden geliyor mu?
bir şehrin adamlarını öldürmek cesareti sende var mı?
bir minareye çıkarak bütün dünyaya işittirecek kadar kuvvetle bağırabilir misin?
aşk sana bunları yaptırabilir mi?
işte o zaman sana seviyorsun derim.
sen sevgiline ne verebilirsin sanki?kalbini mi?pekala ikincisine?gene mi o?üçüncü ve dördüncüye de mi o?atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?hem biliyor musun bu aptalca bir laftır.kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falana veriyorsun...göğsünü yararak o eti oradan çıkarır ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun...
***
onu alamam, onu kaçıramam...
halbuki o da beni seviyor. bunu bana evvelsi gün ağlayarak söyledi.'gel' dedim.'beraber kaçalım' acı acı güldü.'ağam ' dedi.'ben senden noksanım, bana sadaka mı veriyorsun?' onu nasıl sevdiğimi anlattım.'bana kolunun yerine kalbini veriyorsun' dedim, 'bir kalp bir koldan daha mı az değerlidir?'
***
çiçeklerin açtığı mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir.
seni gördüğü zaman zalimce başını çeviren mağrur bir dilberin kapısı önünde ve ay ışığı altında sabaha kadar dolaşmak, bunu candan arkadaşlara ağlayarak anlatmak -söz aramızda- gene hoş şeydir.
fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir.
***
3 kısımdan ve birbirinden güzel, etkileyici 16 öyküden oluşan sabahattin ali öyküleri.
Sabahattin alinin yazdığı hikaye kitabının ismidir. Kitap ismini, kitabın başındaki değirmen adlı ilk hikayeden alır. bir çingenin aşkını anlattıgı hikaye, bana göre kitabın en güzel hikâyesidir.
neden kitabının ismini aldığını merak ettiğim sabahattin ali hikayesi. halbuki o kitapta çok daha geniş anlamlara hitap edebilecek hikayeler varken, neden değirmen?
dünyanın en güzel aşk hikayelerinden biri,belki en acıklı, cesur, fedakar, vefakar en güzeli atmaca'nın hikayesinin yer aldığı sabahattin ali'nin popüler olmayan kitabı.
klarnetiyle konuşan ,ruha işleyen atmaca'nın duygularını gözlerindeki ateşi olduğu gibi okurken yüreğin yanıyor.
notalarından dokunduğu tutkusuyla için için yanıp biraz duman çoğunca kül oluyorsun.
anlatıcıdan;
''fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir...''
Sabahattin Ali'nin bir çingenenin aşkını anlatan öyküsü. Daha öykünün başında sonunu tahmin edebilirsiniz ama buna rağmen öyle akıcı anlatır ki öyküsünü Sabahattin Ali tek nefeste bitirilir eseri. Okuyunuz efenim güzeldir.