Doğruları söyleyen kimse. Hal böyle olunca gerici ve emperyalist piçlerin hakaretlerine uğrar. Eşitlik isteyen insan nasıl içi boş olabilir be yavşak. Herkese eşit adaletten bahsedenin yani seni de düşünenin felsefesi nasıl kötü olabilir.
üniversitelerdeki kantinlerde yıllardır bildiri/broşür dağıtan ve düşünce kıtlığı çektiği düşünülen vasat düşünce insanı.
matbaaların bastığı broşürler/bildiriler için her gün ağaç kesilir ama devletin kestiği 2 ağaç için çirkinleşirler.
böyle rezalet, böyle ikiyüzlülük olabilir mi ?
amacınız ne amına koyim ? sorusuna cevab vermeleri hayli zaman alan,
yazın che tişörtlü, kışın haki renkli parkalarıyla ortalıkta gezen, "ülkeyi düzelteceğim ben" felsefesini benimsemiş vasat insanların kendilerine verdikleri isim.
paranın/gücün/mutlak(!) iktidarın delikanlıyı bozması karşısında bozulabileceği öngörülen kişi.
gel gör ki gerçek bir devrimciyi asla satın alamazsınız.
15 yaş sosyalistleri de bu gruba dahil mi? ulan en nefret ettiğim insan tipi be. bi boktan anlamayan bi kitap okumayan neye inandığını bilmeyen cahilin önde gideni olduğu daha bir mil öteden belli ergenlerin "devrim lazım yıaa" demesini o che tişörtleriyle önümden salına salına yürümelerini hazmedemiyorum? devrim senin neyine vesayet? bizim fakültede de bol miktarda var bunlardan. 15 yaş sosyalizminin devami niteliğindeki özentiliklerini gözümüze sokuyorlar her hafta. ne saftirik insanlar olduğunuzu bilmesem alkış tutacam da.yok işte. hatırla sevgili, çemberimde gül oya türevlerini izleyerek ordaki karakterlerle kendinizi özdeşleştirmeniz sizi iyi bir devrimci iyi bir komünist yapmaz.
ha en iyi devrimci de mustafa kemaldir bu arada.
evet oyarlamam bu kadar.
Afrika'da bir cocuğun göz yaşıdır o, tüm ezilenlerin sömürülenlerin yanında, dünyanın tüm dillerinde, tüm renklerinde, dini dili milliyeti yoktur onun, sadece ama sadece insandır o.
şu yaşadığımız hayattan çok daha güzel çok daha adil çok daha mutlu olacağımız bir hayatın olduğunu ve bir yerlerde bizi beklediğini bilen güzel insan.
Bu coğrafyanın tarihsel koşullarında Solculara değil "jön türk" ekseninde şekillenmiş ittihatçılar ve onlardan ayrılan diğer Türkçü, milliyetçiler için kullanılması gereken tanımlamadır. bu ülkede sol devrim hesapları yapıp bölücülük oynayanları ise tarih sabit bir şekilde göstermiştir ( Attila ilhan ve türevlerinin geleneklerinden gelen Solcular üzerlerine alınmazlar çünkü Attila ilhan'ı okuyan bir kişi ne demek istediğimi anlar)
devrim : insanları fakirleştirip, acizleştirip herşeye muhtaç hale gelmelerini sağlayan, sonra da bir umut ışığı gibi insanlara işleyen virüs. gözleri görmeyene gün ışığı müjdeler..
kapitalizmin minimalize edilmiş en küçük kuruluşudur devrim ve devrim ameleleri.
kan emici prototipinde kitlelerdir, kapitalizmden daha tehlikelilerdir. düşünce özgürlüğü ve demokrasiyi manyaklaşmışcasına savunurken, kendi görüşünden olmayanı " ötekeleştirmek " konusunda ondan hızlısı yoktur.
3-5 halk(!) çapulcusunu kahraman diye niteler, ona inanır, ona sığınır.
20 kelime ile konuşur. 21. kelimeye geçmeye çalıştığına ise bildiği tek kelime " faşist " olur. tıkanır, sendeler, yutkunur, pısık gözlerle etrafını süzer ve sessizce poposuna vura vura kaçar.
milletinin düşmanlarını devirmek isteyenleri, milleti adına konuştuğunu iddia eden millet düşmanları tarafından devrilirken, milletini devirmek isteyenleri, yine milleti adına konuştuğunu dile getiren bir hain güruh tarafından baş tacı edilmiştir.
devirme eylemine değil, eylemin hedefine dikkat çekmek istedim.
özünde "düzeni hızlı bir şekilde değiştirmeye çalışan kimseler" anlamına gelen fakat özellikle ülkemizde içi boşaltılmış bir kelime.
mesela ülkemizde ayağındaki conversele solcu olduğunu sanan gençler kendilerini devrimci olarak tanımlar. oysa düzeni değiştirmek için hiçbir girişimleri yoktur. düzen karşıtı tek şeyleri, ezberledikleri ve doğaçlama yaparken savunmaktan aciz oldukları hayat görüşleridir.
ülkemizden son dönemlerde çıkmış en büyük devrimci için (bkz: kazım koyuncu).
peki kazım koyuncu ne yapmıştır düzeni değiştirmek için? kazım koyuncu bana göre 1980 sonrası dönemdeki en büyük devrimi gerçekleştirmiştir ülkemizde. doğu karadeniz dışında sadece küçük bir kesimin varlığından haberi olan, hatta doğu karadeniz'de lazlar tarafından dahi yavaş yavaş unutulmaya başlayan lazca'yı ve laz kültürünü tüm Türkiye'ye tanıtmıştır. lazca şarkılar bestelemiştir.
bugün bu ülkede lazca kursları kurulmaya başlandıysa ve lazca 2 nesil sonra ölmüş diller arasına katılmayacaksa, bunu kazım koyuncu'ya borçluyuz.
"tek devlet, tek dil" faşizmine karşı "tek devlet, çok dil" felsefesini benimsemiş, "ben laz'ım. ama ben türk'üm de, kürtüm de" diyebilmiştir. diyarbakır konserinde "denizin çocuklarından dağın çocuklarına selam getirdim" diyebilmiştir.
rahat uyu denizin hırçın çocuğu. bir gün mutlaka tüm sınırlar kalkacak, tüm kültürler kardeşçe iç içe yaşayacak.
"ben bir sanatçıyım. ve ben bir laz'ım. ama her şeyden önce ben bir devrimciyim ve bir devrimci olarak öleceğim."
devrimci kapitalizme boyun eğmeyen. kendini, yoldaşlarını ve insanını korumaya savunmaya çalışandır.devrimci baş koyduğu yoldan geri dönmeyen yolun sonunda ölüm olsa da inadına gidendir.
(bkz: devrimci DENiZ YUSUF HÜSEYiN gibi ölümden korkmayandır.)
