bir seçim dönemini daha akpnin kazanması halinde ideolojik tabanı olmadan yalnız atatürk'ün kurduğu cumhuriyeti geri almak amacıyla yapılması gereken şey. Darbeyi beklemek, ummak ve dahi yapılması türkiyeyi yalnız geri götürür.
3 k'nın, yani kemalistlerin, kürtlerin ve komünistlerin, sınıf ekseninde birleşerek ve cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkarak birleşmesi ve eşit-özgür türkiye için ayağa kalkması anında, gerçekleşecek olandır.
belki de gece gece çok kolayıma geldi böyle förmüle etmek.
Türkiye gibi sosyal devlet olgusunun vatandaşı uyutmak için ucundan ucundan kullanıldığı ülkelerde olamayacak olaydır.
Ha belirtelim devrim derken sosyalist, tosyalist, siksolist devrimi kastetmiyorum sadece. Coğrafi, siyasi ve tarihi koşullara göre kimine sosyalist devrim faydalı ve anti-emperyalist olurken, kimine göre kemalist devrim, kimine göre liberal bir devrim, hatta kapitalist bir devrim bile bir ülkenin var olan durumunu daha iyi hale getirebilir. Bununla beraber kimine de sosyalist devrim zehirli, liberal, kapitalist zart zurt devrim zehirli olabilir.
neyse konuya dönelim.
Lise zamanı mahalleden bir arkadaşıma rastladım yıllardır çalıştığı dönercinin önünde. benden büyük 30una bir veya iki kalmıştır. iş güç sordu dedim
"özel sektör sıkıntıda, iş şartları ağır, parası az ben de denizcilik müsteşarlığına çabalayıyorum sonrasında piyasa açılırsa tekrardan dönerim özel sektöre",
ondan sonra da ekledim
"gerçi mülakatlarda beni almazlar kpssden 100 puan alsam da geçen arkadaşa Tayyip erdoğan hakkında ne düşünüyorsunuz diye sormuşlar",
sanki normal birşeymiş gibi " e sen ne dersin" dedi. Ben de " değil tayyip oy verdiğim MHP iktidarda olsa ve devlet bahçeli hakkında ne düşünüyorsunuz diye sorsalar, mühendislikle alakasız sorular sormanızdaki amaç yetkin değil siyasi görüşe göre mi kişi almak istemenizden kaynaklanıyor, bu yanlıştır" diye yanıtlarım dedim.
bu muhabbet siyasi meseleleri açtı, yaklaşık 7 yılı aşkın süredir Dönercide garson olarak çalışan 30una merdiven dayamış arkadaşım AKP'ye oy vermiş öğrendik. Adam garson, evli, 7 küsür yıldır garson, geleceğe karşı hiçbir güvencesi yok, yaşam standartları dipte günün 12 saati çalışıyor ama beyefendiye göre
"zenginlik en fazla AKP'nin zamanında artmış"
hayata karşı hiçbir umudu olmayan insanlarla devrim mevrim yapılmaz. Sorgulamayan, arkadaş ben neden böyleyim, biz neden böyleyiz, bu ülke neden böyle demeyen umutları silinmiş, sinmiş insanlar devrime ön ayak olamaz. Haklarını bilmeyen insanlar olamaz. Aç kalmamayı yaşam standartı olarak belirlemiş, kıçını yırtıp aldığı 500-1000 liralık cep telefonuyla mutlu olan, ücretli izin nedir anlayamayan, köleliğe alışmış insanlarla devrim olmaz.
Keşke hepsi açlıktan geberecek halde olsaydı da biraz akılları başlarına gelseydi, ama yok bu sistem insanını tam sınırda tutup maksimum fayda sağlamayı, başının ağrımamasını ve propaganda araçlarını kullanmayı iyi bilir.
"DEVRiM: Nedir, Neden, Nasıl?"
Sosyalist devrim anlayışına ilişkin (devrim-evrim meselesine de değinen) güzel bir yazı:
"Devrim nasıl gerçekleşecek? Şiddet yoluyla mı olacak, barışçıl yöntemlerle mi? Bir azınlık mı yapacak, tüm işçiler mi? Bir parti mi yapacak, işçi sınıfı mı? Devrimi bir azınlığın yapmasını savunmak ne kadar yanlışsa, devrimi salt sayısal çoğunluğa indirgemek ve işçi sınıfının kendi eseri olacağına göre, sınıfın tamamının ya da tamamına yakınının hep beraber yapacağını söylemek de bir o kadar yanlıştır.
Devrim mücadelesi reform mücadelesini kapsar, ilerletir ve nihayete erdirir. Yani devrim demek her şeyin bir çırpıda olması, akşamdan sabaha tüm düzenin değişmesi demek değildir. Devrim evrimi dışlamaz, kapsar ve aşar. Devrimciler toplumsal dönüşümün uzun bir süreç olduğunu herkesten daha iyi bilirler. işçi sınıfı devrimcileri toplumsal altüst oluşun, yani binlerce yıllık sınıflı toplum pisliğinin bir çırpıda ortadan kalkmasını savundukları için değil, eski toplumun pisliğiyle radikal, köklü ve uzlaşmaz bir kopuşu savundukları için 'reformlar yetmez, devrim şarttır' derler! http://www.militan.net/?p=1310
yaklaşık 900 yıldır ismi turkai, turkei ya da türkey ya da türkiye diye anılan bir toprak parçasının adını tekrar anadolu yapabileceğini sanan bir kısım soytarının hayali. bu ülkenin milliyetçi, toplumcu, ilerici gençleri olduğu müddetçe göt isteyen.
"devrim nedir söyleyeyim
kan, bağırsak ve delilik
yolunuza çıktıkları için ölen küçük çocuklar,
olup bitenden habersiz yavrular,
yanınızdaki orospunun,
hatta karınızın gözünüzün önünde önce kasaturalanıp sonra ırzına geçilmesi
bir zamanlar miki fare filmlerine gülebilen erkeklerin birbirlerine işkence etmeleri
böyle bir eyleme girmeden önce bu eylemin ruhu nerdedir
ve eylem bittiğinde nerde olacaktır diye iyice düşünmek lazım
dostoyevskinin suç ve cezasına katılmıyorum
hani kimseyi şartlar ne olursa olsun öldürmemelisin meselesi
ama çok iyi düşünmek lazım
işin gülünç tarafı tek kurşun sıkmadan canımızı alıyorlar
para babalarının şişko oğlanları beverley hills'te 14 yaşında kızların ırzına geçerken
ben de bir yerlerde asgari ücretle belimi kırıyordum
helada 5 dakika fazla kaldığı için kovulan adamlar gördüm
anlatmak istemediğim çok şey gördüm
ama bir şeyi öldürmeden önce yerine daha iyisini koyabileceğinizden emin olun
parklarda nefret palavraları sıkan siyasi fırsatçılardan daha iyi bir şey olsun elinizde
burnunuzdan gelecek bir eylem için
36 aylık bir garanti ile yetinmeyin
devrime duyulan romantik özlemin dışında
olumlu hiçbirşey göremedim henüz
ne gerçek bir lider
ne de devrim sonrası kesin gelen ihanetin önüne geçebilecek sağlam bir platform
eğer birini yokedeceksem
o adamın bir kopyasının aynı yöntemle yerine konduğunu görmek istemem
tarihi, bir bar helasında barbut satan sarhoşlar gibi harcadık
yanında evden kaçmış 16 yaşında bir kız,
midende de başkasının birası varken devrimden söz etmek kolay
beynelmilel ün sahibi kıçı kırık üç yazarın oyununa kendini kaptırıp dans ederek
devrim diye haykırmak kolay
ama devrimi başlatmak başka ,
devrimi gerçekleştirmek başka şeydir dostlar
paris 1870-71 sokaklarda 20000 ölü,
sokaklar kan seli ve fareler cesetleri kemiriyor
ve insanlar aç
ve aç insanlar fareleri cesetlerin üzerinden toplayıp yiyor,
ve paris nerdedir bu akşam dostlar?
nedir paris bu akşam?
karşımda oturan bu genç ortalığı boka bulamak istiyor ve gülümsüyor
henüz yirmi yaşında ve genellikle şiir okuyor
şiir lavabonuzdaki bulaşık bezinden başka nedir ki?"
Eskiyi silme işi. Özünde bu kadar, hepsi bu. Peki nasıl olur? Sorun burada başlıyor. Tabi ki devrim mangaları kurularak, halka toplumsal bilinç aşılanarak, parti propagandaları yapılarak... Demek burada baştan kaybetmek olacaktır, çünkü böyle ayakkabınızı bile değiştiremezsiniz eğer ki devrim teorisi, yaklaşımı buysa.
Devrim siyasi bir olgu değil, bir reflekstir. Eğer memnun olmadığın bir şey varsa onu devirirsin, önünde durabilecek hiç bir şey yoktur. Çünkü sen halksın, ve sen memnun değilsen memnun olmayan daha binlerce kişi olacaktır. istenirse olur arkadaş, eğer düşünecek gücün varsa yaparsın, en azından bir yerlerden başlarsın. Örgütlenmek zaman kaybıdır, şartların oluşmasını beklemek zaman kaybıdır. Kendi ömründe memnun olmadığın bir şeyi değiştiremediysen, koca bir ömrü boşa yaşadın demektir.
Sokaklarda bağırarak, gazete satarak, partilerde toplantılar yaparak devrim olmaz. Devrimi siyasetin içinde görürsen devrim falan olmaz. Devrimi kendinde göreceksin ilk önce, o koca götlü liderlerden, başkalarının fikirlerinden, başkalarının değerlerinden, neden kötü olduğunu bilmeden kötü olduğuna inandığın şeylerden arınacaksın. Kendini göreceksin ilk, sonra gerçekten neyi istediğini.
Mesela kirada mı oturuyosun, kira vermek rahatsız edici ve saçma mı? bir insanın on tane evi olması haksızlık mı? bunu düşünüyorsun ve karar veriyorsun: " Herkesin oturacak bir yere sahip olma hakkı var. " apartmandaki diğer kişilerle tartışırsın, sana katılan olur, katılmayan olur. O an yaparsın devrimini, kira ödemeyi bırakırsın. iki ihtimal vardır önünde, ya başlattığın bu hareket kabul görür ve büyük bir hızla çevreye, ülkeye, hatta dünyaya yayılır. Ya da insanlar korkar ki kuvvetli ihtimal de budur. Ama sen denemiş olursun, inandığın bir fikir için bir şey yapmış olursun. Evet başarısız olabilirsin, ama yeniden dene, hep yenil ama yılma, yıkılma. Başaracaksın diyemem, ama sen devrim refleksini göstermiş, devrim olmuş olacaksın.
inanmışsan bir şeye öyle yaşarsın. illa yayılacaksa devrim bilinci, böyle yayılmalı, doğrusu budur, siyasilerin göbeklerini şişirerek, siyasetin içinde kalarak devrim olmaz. devrim olmayı göze alanlarla devrim olur. Bir lidere, bir efendiye kimsenin ihtiyacı yok, kölelik çok yaygın bir hastalıktır, devrim düşü görenler de çabuk kapılır. ilk önce o hastalıktan kurtulacaksın, liderliği kendinde göreceksin, hem de sadece kendinin liderliğini, başkasının değil, kendine lider olabileceğinin farkına varacaksın.
Eğer devrim böyle bir şeyse, böyle algılanırsa işte tam o an, memnun olunmayan hiç bir şey varlığını sürdüremez. elbet tam da karşında duranlar olacak, karşında duran ve senin istediğinin tam tersini isteyecek insanlar olacak. burada devreye neo liberal bir söylem girecek, " bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler. " isteyen istediği şekilde yaşamaya devam eder. peki durumun tam da böyle olması için gereken nedir? kolluk kuvvetlerinin ortadan kalkması. kolluk kuvvetleri ve askeri kuvvet ortadan nasıl kalkar? devletin ortadan kalkması ile. Devletler nasıl ortadan kalkar? devlet zaten yoktur, yöneticiler vardır ve bunlar devlet adı altında bir şeyden olmayacak yetkiler aldığını söylerler. Mesela sizin adınıza bir sözleşme olan anayasayı kabul ederler, sizde paşa paşa uyarsınız." Ulan denyo, benim anayasanın altında imzam mı var" demek gibi bir hakkınız olduğuna inanmazsınız, inanmak istemezsiniz, çünkü bu yöneticiler sizi istediği yönde yetiştirmek gibi bir yetkiye de sahip olduğuna inanırlar ve gerçekten de eğitim vasıtasıyla sizi istedikleri gibi yetiştirirler.
Hiç oturup düşündünüz mü: "ulan bu mecburi eğitim neden ilk okulu kapsamış baştan beri" diye? Cevap yetiştirmekte saklı, bir insanın bir çok konu da fikri yokken ilk şekillerini ve kolay kolay atamayacağı duvarları siz ona verirsiniz. Bu sebepten eğitim zorunlu gösterilir. burası çok önemli: EĞiTiME iHTiYACIMIZ YOK! eğitim sistematik olduğu sürece bir araçtır, yani siz bir şeyler için eğitilirsiniz. Okumak için okumak, öğrenmek için öğrenmek yerine istenildiği gibi olmak, istenileni öğrenmek zorunda kalırsınız. Okullara ihtiyacımız yok, sistemlere ihtiyacımız yok, bunların hepsi bu fikirleri ütopik bulmanız, hatta gülümsemeniz için insan yetiştirimine dahil edilmiş sömürü parçaları. Ama Ahmet Telli bir yerlerde diyordu: " Hangi duvar yıkılmaz, eğer sorular doğruysa? " o soruları kendimize soracak cesaretimiz olduğunda, ütopya dediklerimizin hayatın kendisi olduğunu da göreceğiz.
Peki devleti yıkmak nereden başlar? kavramlardan, düşüncelerden başlar. Çünkü devlet ortaya sürdüğü gereksiz kavramlarla yaşar. Mesela vatan, vatanın bölünmez bütünlüğü, millet, kutsal, isyancı, hain.. ulan nedir ya, vatan nedir biri bana anlatsın lütfen, ne ola ki vatan, millet? Bölünmez bütünlük ne birisi çıksın da anlatsın bana, kutsal ne, vatan haini ne demeye gelir. kavramın hainliği nasıl bir duş sonrası fantazisidir? ulan bunca insan neyin peşinde, birisi çıksın da desin ki, bak şuraya dayanıyor, şu temellere göre bunlar gerçek. Uyanın o rüyadan, vatan yoktur, millet yoktur bunu dünyaya dayanarak söylüyorum. dine inanıyorsan da yoktur, inanmıyorsan da yoktur. hitler yoktur, musollini yoktur, stalin yoktur, muhammed yoktur, isa yoktur, musa yoktur, tepeden tırnağa kutsal yoktur. Kavramlar vardır yalnız, fikirler ve onları kabul eden gerçek varlıklar.
vatan dediğin senin kelepçen arkadaş, kaç kişi vatanla oturup çay içti, kaç kişi vatanla şöyle bir maça gitti, alış verişe çıktı. Kavramsal varlıklar, kavram olarak var olmaya mahkumdur. Vatan dediğin şeyin bu dünyadaki yeri, pegasus kadardır, aynı realiteye sahiptir çünkü toprak hiç bir zaman kimsenin olmadı, olamaz. Öleceksin lan, farkına var artık. Öleceksin ve o kavramlar birbir götüne girecek hurileri göremeyince. Burada kullanılan cümlenin de, pegasus tepecek seni anladığın vakit demekten hiç bir farkı yoktur. Çünkü bu iki kavram birbirine denktir.
Sonra millet, seni kim millet ilan etti? Eğer sen ve diğerleri, bu millet fikrine inananlar ısrarlarından vazgeçerse, millet sorunu diye bir şey kalır mı ki ortada? mesela dünyada iki ülke olsa diyelim ki almanya ve türkiye. Naziler olmasa, bozkurtlar olur mu? Bozkurtlar olmasa, naziler olur mu? birbirinizi yaşatıyorsunuz ancak, birbirinize zarar veriyorsunuz, yaptığınız başka hiç bir şey değil.
---
dönelim konumuza, işte devlet bu kadar küçük şeylerden besleniyor. tek yapmak gereken artık istemiyorum demek. Gelin hepiniz anarşist olun demiyorum, ama bir düşünün şu boku, nedir ne değildir bir sorgulayın, doğaya uygun yaşamanın kötülüğünü bir düşünün ne bulacaksınız bakalım.
konumuza dönelim derken ufak bir propaganda oldu, devrimden bahsetmeye devam etmek gerekirse:
devrim, senin istediğini almaktaki kararlılığına denir.
devrim, kendini tanıman ve ne istediğini bilmendir.
devrim, kendindeki duvarları yıkmaktır.
devrim, toplumsal değil bireyseldir.
devrim, fertlerin ortak isteklerde birleşmesi ve uygulamasıdır.
yani devrim tamamen sizle alakalıdır, devrim olmadan devrim için bir şey yapamazsınız. Her gün kendinizde bir duvarı devirmeden koca koca sistem duvarlarını deviremezsiniz, devirseniz de yerine yeni bir sistem koyarsınız, çünkü sistem duvarlarıyla yaşamaya alışmışsınızdır..
---------------- m. ö. 548, uzakdoğu bölgesi, lao tzu gökyüzüne bakıp: " binlerce kilometrelik bir yolculuk bile, tek bir adımla başlamak zorundadır. " derken; akheramosis
Temiz kalan tek yerdir devrim
bütün bir yıl
kirlenen duvarda
ama görebilmek icin
asıldığı çividen indirilmelidir
yapraklari biten takvim
Zorbalara direnmektir devrim
bir çocuğun
annesinin çantasından aldığı paraları
altına gizlediğini
söylememiştir dövülen
hiçbir hali
içinde yaşamaktır devrim
dikiş kutusunun
ve toplu iğneler gibi
bir arada olmayı gerektirir
karşı koyabilmek icin zulmüne
makas denilen patronun
Gece ışıklar arasında koşmaktır devrim
ateş böceklerini
yakalamak isteyen çocukların
peşine takılır gün gelir
yanıp sönen mavi ışıkları
polis arabalarının
Kağıt bir gemidir devrim
bütün gemiler
hurdaya çıksa da sonunda
taşıdığı özgürlük şiiriyle
batmadan yüzer nicedir
dünya sularında
Bir düzenin yıkılarak yerine daha iyisinin getirilmesidir. Ekonomik model (kapitaliz vs)),toplum yapısı (köleler ve efendileri gibi) ve yönetim şekli(monarşi gibi) değişir. Yerine doğal süreç doğrultusunda daha üst basamağı gelir.
halk isterde bir değişim olursa bu devrim olur.... halk istemezse ve rejimde değişim olursa bu "dikte" (diktatörlük) olur.... halk istememesine rağmen halk çok istiyormuş gibi yapıp bir rejim değişikliği yapılırsa da kemalizmin kendisi olur.