bugün

Onyediydi takma yaşım...
adımsa cücü, nüfüs cüzdanı bir yaşamda....
Yürüyordum o gün yine, sahil, yağmur, lodosun sıcağı bir gecede ve 3 çarşaflı yataktan kalkan, terli, uyaranlı aklım...
Karanlığı sorgulayan bir laf işitmiştim ana babalardan:
derslerini, evlerde elektriğin olmadığı devirlerde, sokak lambası altında çalışırlarmış, öğrenci öğrenci.
hatırlıyordum, yürüyordum, ardı ardına geleni aklımda tutamıyordum.
Karanlığa sıkacağım bir el feneri vardı teknolojik, arıyordum, sorgudaydı işkencesiz beynim...
düşünceler, elimden kaçan top, uçan balonum ya da başka bişeydi işte uçurtmam...
sonra yakalamaya çalıştığım!
ne kadar özgürdüler ve arka arkaya.
küçük bir teyp icat edilmiş olsaydı; ses alan, benden geçeni kaydederdim diye düşünmüştüm o zaman.
vizyonal, enternasyonal, konvansiyonel, izdüşümsel ve ayaklarımın arkasından giden ben...
beynimi kovalayan allahım, cebimde bir peygamber ve ben....

Arama motoru var şimdilerde!
yahoo kadar basit söylemli, sanal sosyal iletişim ağları var..
kendine doğru konuştuğunu kayda alan, Allah gibi.

Şimdi kıçım sandalyeye yapışık.
yazdığıma değil, o yaşımdakilerin yazdığına, seviniyorum ve dahasının.
en azından, bir balonu kendi nefesiyle şişirdiğini gören, sonrasında onunla yüzleşip, isterse onu patlatabilen, yüzleşerek bir öte plana daha iyi geçmeyi, daha kolay başarabilen, teknolojiyle duygularını kayda alabilen, daha çok paylaşabilen bir nesil var.
ne güzel!
ne güzel mutlu olmak, bizler adına ve küçük bizler adına.

Sahnelerde hala ses kontrolü; ..ses..s...s...s..1...2 diye yapılıyor oysa....
Sesim geliyormu?
ya da kayıt mı bu sessizlik!
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar