bu kadıncık kesinlikle meslekdaşlarıyla birlikte katıldığı tüm programlarda, ortamdaki en vasıfsız eleman.
her ne pahasına olursa olursa olsun, akabeyi savunacağım derken zaman zaman kendini komik durumlara sokuyor. lafı olmadık ve alakasız yerlere götürüyor, zaten tüm konuştuğunu toplasan topuna topuna 2 kelimecik anlamlı bir şey etmez.
istanbul hukuk mezunuymuş bir de pehhh..
ayrıca bizzat hayatımda gördüğüm en antipatik şişmanlardan biri. o gözlükleri, kısık gözleri, duruşu, kuş ağzı gibi ağzı, ağız hareketleri vs. her şeyiyle çok itici. ve de gördüklerim arasında şarap kızılı saçın en eğreti durduğu insanlardan. bir de 1972 doğumluymuş, malum kilosunun da etkisiyle daha fazla gösteriyor.
saçları, suratı, ağzı, şişmanlığı, duruşu, gözlükleri, konuşması ve fikirleriyle (tabi bunlara da fikir denirse elbet) iticiliğin kitabını yazmaktadır.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle kurulan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na, mükerrer sayıda yayımlanan kararla Derya Yanık atandı.
Kararın yayımlanmasının hemen ardından sosyal medya platformu Twitter'da Derya Yanık'ın 2013 yılında yaptığı paylaşımlar gündeme geldi.
sevgili arkadaşlar,
ergenekon tertibi için ergenekon terör örgütü ifadesini kullananlar amasız, lakinsiz bir şekilde fetöcüdür.
bunu aklınızdan çıkarmayın.
ayrıca derya hanım'ın fetöcülüğüne dair başka sağlam kanıtlar da mevcut.
23 nisan'da makamında ağırladığı 10 yaşındaki çocuğa ramazan ayında olduğumuz için bir şey ikram edemediğini söyleyen, din zehirlenmesi yaşamış yeni aile ve sosyal hizmetler bakanımız.
Bu ülkede hala bir şeylere şaşırmak şaşırtıcı olan durumun ta kendisi aslında.
Koruma evindeki çocuğu, kameraların önünde deşifre edip bir de çocuktan, 23 nisan çocuk bayramı'nda ramazan gerekçesi ile çikolatayı esirgemiş.
Ne alakası var 7 yaşında çocuğun oruçla, ramazanla?
Aklın, mantığın sınırlarını zorluyoruz yine.
Yeni "aile" bakanımız belli ki vatana millete hayırlı olacak.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık: ''Pandemi döneminde kadına şiddet olaylarındaki artış tolere edilebilir''
Bilmeyenler için altını çizeyim, tolere edilebilir demek hoş görülebilir, mazur görülebilir, kabul edilebilir demek. Yanık bunu ''TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Belirlenmesi Araştırma Komisyonu''nda söylüyor. Hani bir de komisyon kurmuşlar bunun için. Sedat Peker gibi söyleyeyim ulan siz komisyon kursanız kaç yazar! Sanki ortada bilinmeyen bir şey var. Tolere edilebilir diyeceksen zaten bu isimde bir komisyon kurmanın manası yok. Tolere ettikleri şeyin sebepleri kendilerini çok ilgilendiriyormuş gibi. insan öldürülüyor, ama sanki kar yağışıyla beraber don olaylarındaki artışın normal olmasından bahsediyorlar. Komisyona falan gerek yok, söyleyeyim sebeplerini: Erkeklerin işten atılması ve işyerlerinin iflas etmesi, sosyal güvenlikten yoksunluk, erkeğin hane ekonomisini idame ettirme yükünün artması, nakdi destek verilmemesi ve emeğin fiziki-moral olarak korunmaması, kadının ev içindeki bakım-hizmet işi yükünün artması, ailelere salgın döneminde danışmanlık sağlanmaması, aile içi işbölümünün aile üyelerinin tekil sorumluluklarına bırakılması, evliliklerin ve birlikteliklerin gönüllü değil zorunlu karakterinin açığa çıkması, duygusal paylaşımın geri planda kalması. Son ikisinin kadın erkek ilişkisinde ne denli önemli olduğunu Engels'te görüyoruz. Diyor ki, ''eğer sadece aşk üzerine kurulu evlilik ahlaki ise, sadece aşkın devam ettiği evlilik ahlaki demektir''. Bir evliliğin ya da aile kurmanın tek ahlaki yanı babaları kesinlikle bilinen çocuklar üretmek olursa eğer, ya da erkeğin kadını bir biçimde satın aldığı ya da evcil köle sahibi olarak varlık sürdüğü, kadınınsa sadece ev işlerini yürüten ve bir işçiyi yeniden üreten ekonomik bir birime indirgendiği, sadece duyduğu aşktan dolayı bir erkekle beraber olmayı kendi iradesiyle seçemediği koşullar hakimse eğer bir toplumda, evliliklerin her şeyin üstündeki temel nedeninin kayıtsız şartsız karşılıklı gerçek aşk olması, özel ev ekonomisinin ve toplumsal iktisadi birim niteliğinin belirleyiciliği altında kalıyorsa o toplumda, o zaman aynı evin içinde daha çok vakit geçirmeye mecbur ettiğiniz insanlar arasında daha fazla kan dökülür. işte size pandemi döneminde kadına şiddet olaylarındaki artışın temel nedeni. Bu derin gerçekliğimiz karşısında burjuva devletinin Yanık gibi rezil rüsva sözcülerinin lakırdıları ne kadar da sığ, kavrayışsız ve boş. Tolere ettiği şeyin esasen kapitalist toplumun varlık koşulları olduğunu görüyoruz. Çünkü alıp başını giden şiddete karşı bir şey yapmak, artık bu toplumsal düzene karşı bir şey yapmaktan ayrı düşünülemez. Burjuvazinin memurları ise anca gevezelik eder. Ne yapmaları gerektiğini kadınlar, emekçi kadınlar, sömürülüp ezilenler bilecek: Bu düzeni yok etmek için önce burjuvazinin ölümcül iktidarını yok etmek!