az evvel reklamı oynadı tekrar. "kutu sütü için" dedi yine. mahalle sütçülerinin nefretini kazanmıştır kesin.
biz mahalle sütçülerinin sütü ile büyüdük, o tadı o zevki o anları unutmak mümkün mü, gelirdi tencerey doldururdu, annem onu kaynatırdı, kaynadıktan sonra içmek ne güzel olurdu, üstünde oluşan kaymağa da üzerine şeker katıp yerdik, o tat hala damağımdadır. hiç de vitamini kaybolmazdı çok da sağlıklı olurdu.
ya şimdi kutu sütü, tamam o da lazım ama mahalle sütçülerinin sütü gibi olmuyor be, böyle bir reklam bence saçma olmuş, tamam kutu sütü de olsun ama mahalle sütçüsü de, isteyen istediğinden alsın, kimse kimseye "şunu alın" diye reklam yapmasın, reklamlarda oynamasın.
derya hanım yanlış yapıyor, artık kaç para aldıysa o reklamdan, mahhale sütçüleri o parayı derya hanım a helal etmiyor haberiniz olsun...
kendi programinda basinda bir sapka ve sapkanin uzerindede, hani bazi evlerde annelerimizin mutfak masasina sus olarak koydugu plastik meyveleri sapkaya takmis program sunarken gordugumde, kafayi siyirmanin son noktasi deyip oylece bakakaldigim tiyatro oyuncusu.ferhan sensoy'un aldattigi eski karisi. bir ropartajinda eski kocasinin esyalarini atmadigini, onlari kesip kirpip canta yaptigindan bahsediyordu.kanimca eglenceli bir is olsa gerek.iki kiz cocugu vardir.derya ve ferhan adlarinda.
bir programında "bacaklarımda zerre kadar selülit yok" diyen kadındır.*
programlarında taktığı, giydiği, kafasına, suratına kondurduğu garip nesneleri gerçek hayatta da kullanıyor mu acaba, çok merak ediyorum. bir de, işin komik tarafı, o tuhaf aksesuarlarla annelere, teyzelere falan hitap ediyor oluşu. yahu, ben annemi öyle şeyler içinde görsem düşer bayılırım herhalde.
sunuculuğunu yaptığı programda abuk eşyalardan sabuk maddeler üretme konusunda doktora yaptığını düşündüğüm ayrıca konuklarının 2 kelimesinden birini kırpıp sınırlarını zorlayan canım yurdum insanı.
sadece çoraplardan oluşmuş garip bir elbiseyle programını sunarken; "uludağ sözlük diye bi site var, çorap başlığına çok güzel şeyler yazmışlar, çok hoşuma gitti" diyen tiyatrocu. yazar olma ihtimali yüksek, bu yazdıklarımı okuma ihtimali ise daha yüksek olduğuna göre size sesleniyorum sayın baykal:
kanalları zaplarken kafasındaki garip nesnenin dikkatimi çekmesi sonucu izlediğim programın sunucusu. kafasındaki garip nesne ise bildiğiniz kuş yuvası üstelik içinde maketten kuşları olan bir yuva. o halini gördükten sonra psikolojik anlamda sorunları olduğu kanısına vardım ki bir insan hangi amaçla kafasına öyle bir nesne takma ihtiyacı hisseder.
uludağsözlük'ü takip ettiğini açık açık beyan etmiş bir başka ünlü. acun ılıcalı var bir de. o değil de, sözlük örgücü teyzeler tarafından akına uğrayabilir. malum, çorap başlığına çok güzel şeyler yazıldığını iddia etmiş. ne yazılmış o kadar güzel cidden ben de merak ettim.*
yukarıda yazıldığına göre sözlüğü de okuyormuş, bir dost uyarısı olarak şunu diyelim kendisine;
- abla bırak bu işleri, bak her gün birşeyler yapıyorsun eski kazaklardan falan "ay çok şahane" gibi laflarla insanlara gaz da veriyorsun, ama allah aşkına yaptıklarını sen giyiyor musun? çünkü yaptıklarını programdan sonra bir daha giydiğini gören olmamış daha...
yüksel aytuğ'un programında gördüm bir gariplik vardı anlayamadım. sanırım estetik olayına girmiş, sürekli şaşkın şaşkın bakıyordu, olmamış. geçen sene halil ergün de böyle botox olayına girmişti ona benzettim ama yakışmamış, sevimli, şirin mizacı kaybolmuş.
siyasetten uzak duran kimligiyle takdir edilmesi gereken hamfendidir. sayin baykalin kavgaci kisiliginden hic bir eser bulunmaz hamfendide. insan suphe ediyor nasil bu kadar sayin baykalin yaninda kalirda ondan bi seyler kapmaz diye?
çöp kavramını yok etmeye and içtiği düşündüğüm kişi. ne kadar ıvır zıvır varsa hepsinden bişeyler yapmak peşinde. ancak kendisine hatırlatırım ki:
çöp atarsak belediyenin işçileri kazanır. o kazandığı parayla evine meyve sebze götürür manav kazanır. meyve sebzeyi yetiştiren köylü kazanır. kısacası ülke kazanır. ekonomik krizin etkileri de silinir gider. (bkz: alın verin ekonomiye can verin)