istanbul için kaçınılmaz olan olgu. Ana caddelerin böyle bir durumda kapanabileceği ihtimaline karşın; az katlı yapılaşma özellikle bu bölgelerde mecburi bir hal almalıdır.
tamam, tehlikesinin farkındayız da, her gün ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilmemesi gereken olay.
zaten iyice zorlaşan ülke şartlarında sürekli deprem korkusu duymak stres vericidir.
yanlış anlaşılmasın, hazırlıklı olalım ama sürekli kötü bir şey olacak korkusuyla hayatı yaşayamayız.
türkiye'nin önlem almayı sadece başına geldiğinde düşündüğü ve devamında sallamadığı bir mevzudur. deprem geldiğinde, profesörler söylüyordu ama.. dediğimiz bir olay. aynı zamanda ülke içerisinde ağır travmalarda bırakır.
yani önlem almaktan başka çare olduğunu düşünmüyorum. önlem dediğim de dayanıksız binaların yeniden sağlam yapılması. gerisi takdiri ilahi. zaten ben bizim orada o kadar çok görüyorum ki kentsel dönüşüme giren bina, inanamazsınız. bizim sokakta bile 2 bina mı ne kentsel dönüşüme giriyor. yani zaten elden ne geliyorsa yapılıyor merak etmeyin. insanlar kentsel dönüşüm istemiyorlarsa nasıl kentsel dönüşüme girsin. yönetmeliklere uygun yapılması lazım binaların. hatay'da bir bina yapılırken yönetmeliğe uyulmamış ve ilk depremde yıkılmış. umarım tüm eski ve yeni binalar yönetmeliğe uyularak yapılmıştır ve yapılacaktır ve inşallah büyük istanbul depremi olmaz.
her gün ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilmesi strese sokan olay. tamam, hazırlıklı olalım, hakkında bilgi alalım, bunlara gerek duyuyoruz. ama insanlar sürekli bunu görmek zorunda mı ? önlemimizi alalım ama her an korkusuyla yaşamayalım.
Türkiye'nin hemen her bölgesi deprem riskiyle karşı karşıya ve içine girdiğimiz herhangi bir binanın deprem dayanıklığı olup olmadığını asla bilmiyoruz. Evin çok sağlam olabilir ama gittiğin bir alışveriş merkezi, devlet dairesi, arkadaşının evi, restaurant, kuaför ya da otel ne kadar sağlam? Bunu bilmediğin sürece ne yaparsan yap güvende değilsin. Büyük bir depreme evinde yakalananların kaygı bozukluğunu ne yaparsanız yapın anlayamazsınız. Şanslıdır, kurtulmuştur ama hayatının geri kalanını korkuyla geçirir. En güvenli hissettiğiniz yerin, yani evinizin ayaklarınızın altında sallanması, eşyaların yıkılması, duvarların çatlaması sizi dönüşü olmayan bir duyguya sokarken bir de tüm bu yıkımı yaşayan insanları düşünün. Ne yazıkki türkiye'de yaşam rus ruletinden farksız.
Son bir yıldır uyurken, uyanıkken, enkazdan birilerini kurtarmaya çalışırken, trafikteyken, işteyken, asansördeyken, yemek yerken, duş alırken, kahvedeyken, alış veriş yaparken ve hatta sevişirken tecrübe ettiğim doğa olayı.
Aslında depremden korkmuyorum ancak insanların paniklemesi sinirimi bozuyor. 5 üzerindeki depremlerde şoka girenleri bağırma lan diye yere yıkıp koltuğun kanepenin yanına tepmişliğim var. Tavan mavan çökerse altında kalıp ölmesin diye.
Her odada ihtiyaten 5 lt su var. Bunu şiddetle herkese tavsiye ederim. Enkaz altında üç günden fazla kalanların hepsi susuzluktan böbrek hastası oldu çünkü.
Bir de artık hareket eden birşeyin içinde uyuyamıyorum. Önceden yazları hamakta bebek gibi uyurdum mesela. Arabada filan arka koltukta kıvrılıp saniyesinde uykuya dalardım. Artık uyuyamadığımı farkettim.
Kabusla uyandım.
ilçemde (Kozan) 3.5 büyüklüğünde küçük ama hissedilir bir depremle beraber bugün içerisinde 15 küçük deprem ile bugün yoğun bir deprem aktivitesi var.
Sanırsın büyük bir deprem olmuş da ardından artçıları oluyor.
Bugün Kandilli'deki son depremler neredeyse boydan boya Kozan ilginç şekilde.
Bir şey olursa hakkınızı helal edin beyler.
Balkonumdan manzarasını izlediğim ilçeye bitişik köylerden ikisinde ve hatta şehir merkezinde dahi küçük deprem olmuş.
Hemen hemen ard arda olan 15 depremin çoğu farklı köyler üstelik, hep aynı noktalar da değil.