denk geldiği öğrenciden utanan sınav kağıdı

entry1 galeri0
    1.
  1. türk dili ve edebiyatı derneği'nin 30 kasım 2014'te, burs için başvuranlar için düzenlediği sınavda, denk geldiği öğrenciden sebep, adeta turnusol olsa utangaçlıktan asitle temas etmiş gibi kızaracak olan kağıttır.

    sınavdan önceki iki akşam arkadaşımda kalmışım. ilk gün 4 saat, sınav günü de 2 saat zorla uyuyabilmişim. hava yağmurlu, gözlerim şiş, yapış yapış, kızarık.. zorla kalktım. oradan daha önce eyüp'e gitmemişim, erken çıkayım ne olur olmaz demiş, ama yine de geç çıkmışım.

    "acaba ne soracaklar.. insan burs vereceği insana ne sorar ki..nasıl bir sınav olacak..kaç saat sürer acep..?" diye düşünerekten sınava yetişmeye çalışırken başıma bir sürü saçma sapan (aksilik mi denir dalgınlık mı bilemedim) şeyler geldikten sonra salona girdim. son anda vardığımdan dolayı girişimin akabinde kağıtlar dağıtıldı. merakla bekliyorum "acaba ne soracaklar?".

    -ilk 8 soru 10 puan, son soru kompozisyon 20 puan arkadaşlar. sınavın ilk yarım saatinde çıkamıyoruz, 1 saatimiz var. sağlı sollu oturmayalım, aynı sırada oturalım.

    içimden ben -aman sanki bakıcaz millete. niye bakıyim ki..en fazla ne sorarlar ki yani..

    kağıdı elime aldım.. burnum bir akmaya başladı. sil sil bitmiyor. sil sil bitmiyor. sümüğün ardı arkası kesilmedi.

    bir öğrenci -istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz?
    içimden ben -bi bitmediniz anasını satim.
    hoca -tabii ki arkadaşlar eheh yani şimdi 1. soruyu bilmiyorsanız 2'ye geçemeyecek misiniz o zaman..
    içimden ben -oh be. adam benim yerime verdi cevabı.

    burnumu silmeye devam ederek kağıda göz gezdirmeye başladım..hepsi klasik. bakıyorum bakıyorum.. bilmiyorum cevapları! o an arkadan biri:

    -ikinci bir kağıt alabilir miyiz hocam?
    içimden ben -ulan ne yazıcaksın o kadar mubarek!
    hocalardan biri diğerine sorar -ikinci kağıt diyorlar gerek olmaz heralde?
    -yeterli yeterli, gerek olursa veririz..

    takriben 10 dakika sonra burun silme işlemim tamamlandı. kalemi aldım elime..

    1. soru) bizde kurulan ilk dil kurumu nedir ve hangi amaçla kurulmuştur? (en az 5 cümle yazınız).

    ilk soruyu yaptım. 2-3-4-7 muhtelif dergilerle ilgili sorulardı. yok kimler kurmuştur, yok 3 yazarınının adlarını yazınız, yok hangi amaçla kurulmuş.. bakındııım bakındııım.. yok.. bilmiyorum. dergilerle hiç ilgilenmem zira. adlarını biliyorum sadece. sınavın başında "ne bakıcam ben millete" dediğimi hatırlıyorum sonra.. şöyle bi kafayı uzatıyorum öne doğru.. yok, göremiyorum bir şey. ben de yazdım:

    "2-3-4-7) malesef dergilerle ilgilenmediğimden dolayı bu sorulara cevap veremiyorum.".

    5. soru kalemimin ucuna gelip gelip gitti, hatırlayamadım. onu da boş bıraktım. 6. yı da bilmiyordum..

    içimden de "sınavın yüzde 75'i gitti olm" diyorum.. daha ne yazıcam.. neyse devam edeyim dedim:

    8. soru) osmanlı şairlerinden 3 şair yazınız.

    yazdım.

    geldik son soruya.

    9) batılılaşmayı edebiyatımız açısından değerlendiriniz (kompozisyon).

    kafamda cümleleri yavaş yavaş toplamaya başlamıştım ki.. şöyle bir önceki sorular için yazdıklarıma baktım. ulan dedim ne yazsan boş. sonra başladım..*

    "9) batılılaşmayı edebiyatımız açısından değerlendirmek isterdim. fakat şu an aklımda başka şeyler var. sorulara verebildiğim cevaplara bakınca görüyorum ki buraya ne yazarsam yazayım, istersem doktora tezi sunayım, yine de bu sınavda başarılı olma şansım yok. buna binaen, ilk yarım saatinde çıkamadığımız şu sınavın kağıdına daha fazla zulmetmeyip, yarım saati doldurana kadar iki satır içimi döküp gideceğim. nazarınızda ukala gibi görünmekten ictinab ettiğimden dolayı şunu da belirteyim ki, şu doldurduğum kağıt göz önüne alındığında bu bursu hak etmediğimin farkındayım. * bir an "acaba gelecek yıl yapılacak olan sınava kadar tüm dergileri okusam hatmetsem, o zamanda başarılı olabilir miyim?" diye düşündüm. ne kadar kötü bir hal olur bunu yaparsam. evet, bir ana mahsus olan bu düşüncemin saçmalığının farkındayım. ve bundan dolayı utanıyorum.

    sınav kağıdını elimize aldığımızda soruların çoğunu bilmediğimi farkettiğim anda arkadan bir ses geldi: "ikinci kağıdı alabilir miyiz?". içimden "ne yazacaksın o kadar mubarek?" dedim. zaten bozuk olan moralim iyice yerle yeksan oldu. gerçi ne bekliyordum ki. burs için başvurduğum kurum, adında "dil" ve "edebiyat" kelimelerini ihtiva eden bir müessese. tabii ki böyle sorular gelebilirdi. ama umut işte.

    yazımın başında yarım saat yazıp çıkacağım demiştim ama, bakıyorum ki 1 saat dolmak üzere. ve utanmadan hala yazıyorum. benden sizden aldığım zamanı isteseniz geri veremem, bu yüzden hakkınızı helal edin. belki de ilk cümlemden sonrasını okumadınız. umarım okumamışsınızdır.
    * velhasıl bu işi uzatıp size (yazımın çirkinliğini de hesap edersek) daha fazla eziyet etmeden bitiriyorum.
    selametle efendim.."

    yazımı bitirmeden önce gözetmen şöyle dedi:

    -eveet.. 2 dakikanız kaldı. bitirelim bakalım yazılarımızı edebiyatçılar ıhıhı...

    "edebiyatçı?" dedim içimden. adam öyle emin, öyle bir saygıyla söyledi ki "edebiyatçılar" derken, kendimi bir necip fazıl, bir nazım hikmet veyahut bir edebiyat eleştirmeni gibi âli bir mertebede hissettim. akabinde kağıdıma baktım.. son cümlelerini yazdığım saçmalar silsilesini bitiriyordum. çok fena bir edebiyatçıydım evet (!). sınav esnasında hocaya şöyle bir bakmıştım ara ara. kim kağıdını verip gitse, göz gezdirmeden masaya koymuyordu. "aha şindi tuttuk.." dedim içimden. ayağa kalktım, usul usul kalemi silgiyi çantama koydum, eldivenlerimi taktım, sümüklü mendillerimi topladım. sonra yüzümde garip bir tebessümle hocaya doğru ilerledim. yanına geldiğimde bana yine o "âli mertebemi(!)" hissettirmek istercesine mütebessim baktı. yaklaşırken kağıdı arkalı önlü doldurmuş olduğumu görmüş olacak ki öyle yaptı belki de.. içimden ahlar vahlar ederek kağıdı uzattım, hala gülümsemeye de devam ediyorum.. kağıt benim elimden kurtulur kurtulmaz arkamı dönüp hızlı hızlı yürüyerek sınıftan çıktım. kapıdan koridora döner dönmez de koşmaya başladım. öyle bi koşuyorum ki sanki aşk mektubu vermişim adama. okulun sokağından çıkana kadar koştum. okulun merdivenlerinde bir düşme tehlikesi geçirdim. yaklaşık 7-8 basamağı düşüp düşmeme arasında indim, botlar birbirine dolandı ayağımın neresiyle yere bastığımı anlamadım. hatta ayağımın bir yerleriyle mi basıyordum ona bile emin değildim. resmen dans ediyordum tüm vücudumla. kattaki bir kadının bana baktığını gördüm ve:

    -pardon düşmeye çalışıyorum da

    dedim. ve yine arkama bakmadan devam ettim koşmaya.

    eve varana kadar nasıl bir kafada gittim bilmiyorum bir daha o kafayı yaşayabilir miyim. gün içinde yaşadığım sair saçmalıkları da başka bir entryde yazarım artık..

    edip: yazdım:
    (bkz: sözlük yazarlarının yolda başına gelenler/#25927570)
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük