bugün

bu kırmızı yapraklı ağacın Emily'ye ilk Günaydınıydı,
-demek uyandın küçük hanım
Emily etrafına bakındı ve
-"kim konuştu" diye yüksek sesle mırıldandı.
-ah ne kadar da tuhaf bir yaratıksın sen öyle... karşına bak ufaklık tam karşıya
Emily iri yeşil gözlerini kocaman açarak, kırmızı yapraklı ağaca dikti ve tedirgin bir şekilde;
-"sen mi konuşuyorsun" diye sordu.
ağaç
-evet ben ne o beğenemedin mi?
Emily "ne kadar da ukala" diye içinden geçirirken
-"Hayır sadece şaşırdım" diyebildi
kırmızı yapraklı ağaç çok güzel bir kadın sesine sahipti ya da en azından Emily öyle hissediyordu ve aslında ağacın ne Emilyi gören gözleri, ne kulakları, ne de konuşmasını sağlayan bir ağzı yoktu... Emily ağacın sesini beyninin içinde duyuyordu ve "delirmiş olmalıyım" diye düşünürken

-"şey burası neresi, ben nerdeyim ve nasıl geldim? biliyor musun hiçbir şey hatırlamıyorum" diyebildi
kırmızı ağacın ukala tavrı ve küçümser ses tonunun yerini, sakin sevecen ve şefkatli bir ses tonu aldı
-sen nesin ufaklık bilmiyorum ama burası "düşler ormanı" ve daha önce senin gibi bir yaratığı bu ormanda hiç görmedim.

Emilynin nefesi içine kaçmıştı ve boğazına düğümlenmişti. boğazına takılan nefesi yüzünden olsa gerek, ağlamak geldi içinden. Bu ormanda yapayalnızdı, acıkmış ve kaybolmuştu. hiçbir şey hatırlamıyordu ve bu ormanda ona benzeyen başka bir insan başka bir canlı yoktu ne yapacağını da bilmiyordu. göz Yaşları yanaklarından süzülüp bir bir düşerken...

kırmızı yapraklı ağaç tekrar konuşmaya bağladı
-yapma ufaklık beni de ağlatmak falan mı istiyorsun, dedi ve devam etti. Çok yorgun olmasın ve biliyorum ki karnında aç ama korkma bu ormanda başına kötü bir şey gelmesi neredeyse imkansız. neşelen hadi "bay papyon" birazdan gelir ve eminim onun seninle paylaşmak isteyeceği lezzetli yiyecekleri vardır.