delilik, sabahtan akşama kadar aynı insanı düşünmektir kanımca. nasıl bir absürdiye lan bu. insanın hiç mi başka uğraşı olmaz. onu düşün, rüyanda onu gör, ona zarar vermek iste. yazacak, konuşacak başka hiçbir şeyinin olmaması. böyle insanlara konu vermek lazım: mesela ay. ay hakkında yazsana mesela. ama "o" kişiye laf sokmadan.
--spoiler--
1. sıfat Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun
"Gören bizi sanır deli / Usludan yeğdir delimiz" - Anonim şiir
2. Coşkun, azgın (hayvan, duygu vb.)
"Bu deli öfkeyi kime veya nelere, bir namlu gibi çevireceğini bilemiyordu." - T. Buğra
3. Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın
"Ben delinin biriyim, ateşe girerim." - F. R. Atay
--spoiler--
Delilik veya çılgınlık yarı kalıcı, ağır bir zihinsel bozukluktur. Genelde bir zihinsel hastalık tipinden türer. Delilik terimi tıbbi bir terim olmaktan çok hukuki ve kültürel bir terimdir.
Delilik modernizmle birlikte gelişen bir kavramdır. Önceleri ruhsal sıkıntılar Amerika'da entelektüel bir tavır gibi algılanıp çılgınlık meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Dickens'ın Lord Arthur'un Suçu adlı kitabında buna benzer betimlemeler de vardır. Postmodern kültürse yarattıgı bütün değişkenleri yadsıdıgı gibi deliligi de dışlar.[kaynak belirtilmeli]Bu tür hastalıklar kişilik bozukluğundan meydana gelebilir.
en çok kullanılan anlam sitelerinde verilen tanımlar daha çok akli sağlığı yerinde olmayan kişi üzerine kuruludur ama deli sadece bu değil, kaynaklarda da belirtildiği gibi coşkunluk durumuna da delilik denilir.
--spoiler--
(-)Akıllı bildiğini söylemez, deli söylediğini bilmez.
(-)Çok insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor.
(+)Delilik, birçok şeyi başarılı bir şekilde çok hızlı düşünmek veya birşeyi özellikle çok düşünmektir.
(+)En yaman delilik, en yaman akıl ve hikmetten doğar.
(-,+)Gençliğin gidişini ancak delilik durdurur ve can sıkıcı yaşlılığı bizden uzak tutar.
(-)Deli üfürür, bilgi konuşur.
(+)Delilik herzaman kişiliğin çökmesi olarak anlaşılmak zorunda değil.
(+)Tüm akıl hastalıklarının temelinde meşru acıları yaşamayı reddetmek yatar.
(-)Delilerle baş ederken akıllıymış gibi davranmak en iyisi.
(+)insanlar yaşlandıkça hem daha deli, hem daha bilge olurlar.
(+)Deli kız düğün etmiş, kendi baş sedire geçmiş.
(+)Önemli olan akıllı olmak değil, aklı yerinde ve zamanında kullanmaktır.
(+,-)insan tabiatında akıllılıktan ziyade delilik vardır.
(+,-)Hayat delilerle doludur.
(+,-)Tavuk değindiğinden, deli düşündüğünden belli olur.
delilik hakkında yaygın söylemlerin bir kısmını kaynakta belirttiğim siteden alıntıladım ve onları olumlu(+) ya da olumsuza(-) göre işaretledim.
aslında delilik bir nevi norm dışında olma durumudur, salt bir hayattan kaymış bir hal değildir. hayatı garanti çemberin içinden yaşamak yerine; hem dışarıda ne var öğrenmek istemiş, hem de içeride nasıl durduğunu merak etmiş şahsı da düşünebiliriz.
delilik ile dahilik arasındaki ince çizgiyi duymayanımız yoktur nerdeyse, haliyle mendoza şiiri okunan bir kısa filmde "deliliğini kabul ettirebilene dahi derler." diye bir replik duymuşuzdur belki de...
ya da macellan'ın ardından ne dahiler deli gözüyle baktı ona...
-“Bütün insan ömrü,deliliğin yarattığı bir hayalden ibarettir.”
-''Felsefe yahut başka bir güç ve ciddi şeyi incelemeye koyulan şu güçsüz, gamlı, neşesiz kimselere bakınız. Birbirinden ayrı birçok düşüncelerle çalkalanan ruhları, bünyelerini etkiler; bedenlerindeki ruhlar pek fazla uçar; nemli kökleri kurur ve genellikle genç olmadan ihtiyarlar. Benim delilerim tam karşıtı daima semiz ve tombuldurlar. Yüzlerinde sağlığın, semizliğin parlak betimlemesini taşırlar. Sanki herbiri Arkania domuz yavrusu imiş gibi. Şüphe yok ki bilgelik derdi biraz kendilerine bulaşmamış olsaydı ihtiyarlığa özgü sakatlıkların hiçbirini hissetmeyeceklerdi. Fakat insan dünya üzerinde tamamen mutlu olmak için yaratılmamıştır!''
-''Akıl ne kadar can sıkıcı ve azap vericiyse; delilik o kadar hafif ve keyiflidir. Hayatın kaynağını teşkil eder. Devam eden her şeyde delilikten bir parça vardır. Her güçlük karşısında başvurulan delilikler olmasa ne evlilikler devam eder, ne savaşlar kahramanlar çıkarır, ne yaşlılık çekilir, ne de aşklar ve dostluklar yaşanır. Tüm bu insancıl ilişkilerin devamında aklın zincirlerinden kurtulup deliliğin özgür atmosferinden çalmalar vardır. En akıllı insanın bile ara sıra başvurduğu delilikler olmasa yaşam çekilmez bir hal alır. Aklın avantajlarıyla kendilerine bir statü ve paye alan bilgeler bu durumlarıyla o kadar özdeşleşirler ki bir süre sonra hezeyan ve buhranlar içinde kendi hayatlarına kendileri son verirler. Onlar aklın temsilcileri olduklarından neşe ve mutluluk veren delilikten mahrum kalmışlardır.''
ya da üzerinden bahseden diğer sözlük yazarları;
--spoiler--
"(tribün dergisi'nden ne alıntı yapsam beğeniyor insanlar, ki dergi tadından okunmuyordu, dayanamayıp okuyunca sonra defalarca tekrar okuyordunuz makaleleri, bir de burak san'ın hagi yazısını aktarmak lazım o zaman. gerek tarafsız gerek güncel olmayışıyla eleştirilebilir, ama ne güzel bir yazıdır (hagi ne güzel futbol oynardı..))
commandante'ye saygı-deliliğe övgü
'akıl, kendini ancak deliliğin zıddında, deliliğin zıddı olarak tanımlayabilmektedir. öyleyse delilik toplum düzeninin varlığı için gereklidir; çünkü bu düzen kendine ancak negatifin aynasında kimlik verebilmektedir.'
michel foucault'un olağanüstü eseri deliliğin tarihi'ne mehmet ali kılıçbay'ın yazdığı önsözden ufak bir kesittir yukarıdaki alıntı. tarih boyunca kralların devamlı soytarıları olmuştur. deli'si olan kral bilmeyiz. deliler sokaktadır; insanların arasındadır! çocukluğumuzdan hatırlarız; her mahallenin bir deli'si muhakkak vardır, daha eskiler derler ki her köyün bir deli'si olurmuş. işte o delilerdir ki toplum vicdanını aksettirirler akıllı çoğunluklara... sizin söyleyemediğinizi söyler, bizim gösteremediğimizi gösterirler. bir toplumun sağlıklı olması ancak o toplumun deli'lerinin olması şartı ile mümkündür. ve ancak o toplumun egemen güçleri tiksinir sağduyu diye lanse ettiği mutlak deliliğin, deli diye tecrit ettiği akıl tarafından alaya alınışından...
bir de soytarılar vardır: onlar kral izin verdiği müddetçe zeka pırıltıları gösterirler ve kral izin verdiği müddetçe vardır yaşamaya hakları... kimbilir belki de deli olabilmeyi de çok isterlerdi ama akıl onları normal kabul etmiş, heyhat!
hagi'nin yavaş yavaş çıldırışı gözümün önüne geliyor. ve benim çaresizliğim. onun yeşil sahaların kralıö egemen gücü hakeme hezeyan içindeki saldırışı... ve benim çaresizliğim: medeni ve bilge insanlar! kendinizi hiç yüceltmeyiniz; övündüğünüz bu sözümona bilgeliğin dağılıp yok olması için bir an yeter; beklenmedik bir olay, şiddetli ve ani bir ruh hali, dünyanın en aklı başında ve en akıllı insanını bir anda bir çılgına veya eblehe çevirecektir. yüzyıllardır kimse veremedi bu sorunun cevabını: hasta olan kim? hasta olan da biziz! soytarı olan da! bizim toplumumuz!
bu itiraz çığlığına ben de katılıyorum. aynı spartacus'un arkasındaki binlerin 'spartacus benim' dediği gibi, 'ben deliyim!' diyorum. hagi benim. beni de tecrit edin o sağduyu dediğiniz, içi boş, pespaye pozitivizminizden! futbol mu? geçiniz bir kalem!
bu ülkeye futbolun en güzelini, en yakışıklısını, en doğrusunu ve en delisini oynamaya gelmiş bir büyük ustayı elbirliğiyle çıldırttınız! şimdi dilinize pelesenk olmuş masalları genç nesillere yutturabilirsiniz afiyetle! ama yetmişli yılları yaşayan ve zonguldak'ta şikeyle bıraktığı şampiyonluktan sonra gözünden bir damla yaş gelen yedi yaşındaki çocuğa yutturamazsınız. dilerseniz adı fair play olsun, dilerseniz sağduyu... ama oynadığınız futbol değil...
ne ağıtlar yazılmadı ki gidenlerin ardından! bu da benim ağıtım olsun ilk ve son defa bir gidenin ardından:
yaşadı kırmızı ışıksız! ama bilirim hiç can yakmamıştır. herhalde yürürken ardına asla bakmamıştır. uzun gecenin sonunda demli bir çay, seher vakti gökyüzünde hem güneş hem ay, sarı-kırmızı düşler kurdurtmuştur da sehpasında, eminim gözünden bir damla yaş akmamıştır. bu ülkenin en güzel delisi artık sami yen'de bir aslan yelesi!
bu isimdeki parçaların hepsi güzeldir, lezzetlidir, altı yedili cibili cibili şak şaktır.
bunlardan ilki "kor":
behzat ç. altmış ikinci bölümde hayalet ve suna barda otururken arkadan çalan parçadır aynı zamanda.
zaten oradan kazınmıştır hafızalara. sözlerini duyabilmek için hayalet bi sussun istemiştim.