bugün

hayvan otlatmaya gittiğimizde cebinden çıkardığı cakıyla benim için elma soymasını, 'torun cevinzin içidir' diyip beni kucaklaması unutmadım. 'güneşe sırtını dönme sakın' derdi. ben 'neden' diye dorduğumda griye çalan sakallarını düzelterek'güneş güzüne geler lakin sen ona sırtını dönersen kızar sana hasta eder seni' demesini unutmadım birde vefat ettiğinde sedirin üstünde yatan cansız bedenini anlamıştım öldüğünü. deden uyuyor rahatsız demişlerdi ilk kez soru sormadım çaresizdim inandım.
bir adet apartman ve ananem.
Arkamdan attığı yalanlar.
palto, kasketi, saati. ha bir de bıraktığı arsalar, dükkanlar.
gururla taşıdığım soyadı.
ve baktıkça yakışıklılığına gıpta ettiğim şu fotoğraf;
görsel

eskiler bir başkaymış...
ben hiç öyle mendil takmadım misal.
Benim şahsıma bir pusula kaldı.
çok şükür kendisi yaşıyor ve banada köstekli saatini hediye etti. Allah uzun ömürler versin dedelerimize.
ortak paylaşım alanı olarak görünen bir dünya miras kaldı bana. iki dedemin de varlığına tanık olamadım.
Süper babam. Daha ne olsun. Nur içinde yatsın.
At kaldı bir tane. Onuda herkesten önce dayım satmış. Dedemi, bizi geç. Ata ayıp etti ilk olarak. Yıllarca dedemin tribini çekti hayvan.

Not: atları çok seviyorum.
Bir adet yatağan. Benim dede suvariymis askerde. Kısa yataganlardan kullanırlarmış. Ben amcama yalvar yakar istedim vermedi o ölünce gerizekali kuzen bizim başka bir kuzene hediye etmiş.
Daktilo. Evet.
adı. hiç görmediğim dedemin adını taşıyorum.
bir isveç çakısı.
almanya-fransa-ırak ve gürcistan mühürlü eski bir pasaport.
bir büyük çerçeveli fotoğraf.
iki buğulu fotoğraf.
bir not defteri.
ve bir pilot kalem.
Dedem incecik uzun bir adamdı.

Ne giyse benim gözümde çok yakıştırırdı. Tertemiz, uyumlu ve fiyakalıydı her şeyi.

Bir gün "deden hasta" dediler, heybeliada'ya ziyarete gittik. Tepede havadar bir hastanedeydi.

Ne kadar geçti üstünden, ayırt edemiyorum şimdi, bir zaman sonra, "deden öldü" dediler. Salacak'taki o kocaman camiye gittik.

Dedemden kalan son hatıra o cami oldu. Bir de dolabımdaki lacivert vakko gömleği. Ne severdim o gömleği... Her giyişimde Salacak'taki o cami avlusunun serinliği gelir üstüme, yanıma bir hırka alırım.
bir tanesi sağ, diğerinden sinopta bir tane köy evi kalmış, atsan atılmaz, hatırası var. satsan para etmez. para etse bile sinoptaki kuzenler çöker, ben istanbulda olduğum için yine başını alırım. nur içinde yatsa benim için kâfidir.
Hikâyeler, masallar, kalın kalın çorap ve elbiseler, nasırlı eklerle merhametli okşamalar. Bir de mal mülk gibi ıvır zıvır şeyler.