bir keresinde elektrikler gitmişti. etraf karanlık falan. karanlık sebebiyle de telefonun flaşını yakmıştım. sonra o flaş elimde, dakikalarca o flaşın ışığıyla telefonumu aradım evde.
Öğleden sonra telefonum çalıyor, arayan ablam. Açıyorum telefonu.
Ablam:
-Napıyorsun? iş çıkışı sana uğramayı düşünüyorum.
Ben:
-Evdeyim işte bildiğin gibi, gel tabi, birer kahve içeriz. Hem benim de anlatacaklarım var sana.
Akşama doğru ablam geliyor. iş çıkışı, haliyle yorgun. "Sen içeri geç dinlen, ben kahveleri yapıp geliyorum " deyip, mutfağa geçiyorum.
Türk Kahvesinin nasıl yapıldığını bilirsiniz, gerçi bilmiyor da olabilirsiniz. Kahve yaparken , ölçü olarak kişi sayısı esas alınır. Yani iki kişilik kahve yapmak için, iki kahve fincanı su, iki tatlı kaşığı da kahve kullanırsınız. Şeker miktarı da kahveyi nasıl içtiğinize göre değişir tabi.
Cezvemi alıp, suyu kahveyi ekleyip koyuyorum ocağın üzerine. Kısık ateşte kahvenin pişmesini bekliyorum.Kahve olmak üzere. Ben de bir yandan "Iımmm baya da köpüklü oldu " diye kendimi tebrik ediyorum. (yazar burada köpüklü kahve yapmayı bir maharet sayıyor - sırıtan emoji )
Evet, kahveler oldu. Alıyorum cezveyi, ilk fincanı dolduruyorum. Veeee Kahve bitti. Haydaaaa...Nasil yani ? Eee, 2. fincan boş kaldı. Ben cezveye bakıyorum. Cezve bana bakiyor . Allah Allah, diyorum bu işte bi terslik var. ikinci fincana kahve kalmadı. Ama hiç böyle olmazdı...derken dank ediyor, iki kişilik kahve için, bir fincan su koymuşum cezveye. Haliyle diğer fincan boş kalıyor.
O an, yüzümün aldığı şekli,aynada görmek isterdim. Bir süre olaya anlam veremem,mantıksal çıkarımlar yapmaya çalışmam ve yasadigim şaşkınlık... Hatırladıkça hala gülüyorum.
Küçük kuzene "ben çok iyi ingilizce bilirim" havaları atmak, yedi sülalesinin ortasında ona dersi öğretirken "hayır bak şöyle diyeceksin; I am Rosalinda. ı am altmış üç years old."
Ve salonda oluşan anlık sessizlik.
arkadaşına eski sevgiliniz ile ilgili bir mesaj yazarken o mesajı arkadaşa değil de eski sevgiliye atmaktır. sonra gelsin açıklamalar. inandırabilirsen tabi.
üniversitenin ilk yılında hatta ilk döneminde hoca "derste kalkıp soru çözenlere ekstra puan vereceğim" dediğinde elimi kaldırdım. hocanın senin kalktığını hiç hatırlamıyorum demesine cevap olarak kalktım ya hocam demek isterken dudaklarımdan "kalktık ya oğlum" kelimelerinin dökülmesi. sanırım hayatımda yaptığım en aptalca dalgınlık idi.