seneler oncesinde mersin sahil seridini kumsal haline getirmek icin belediye destegi ile her iki yuz metrede bir olan fakat sonraki belediyeler tarafindan goruntu cirkinligi yaratiyor diye tekrar belediye butcesi ile yikilan bazen taslarin sadece ustuste koyularak aciklara kadar uzanan bazende beton dokulerek yapilan yapi.
aşk
sigaramın ucunda dumandan külden senden yani ateşten ibaret
çekiyorum içime işliyorum yüreğime
seni sevgini
her çekişte iç çekişlerimde ortak oluyor bana
sevdan bir sigara kadar yakın
sigaramın dumanı kadar uzak bana
külüyüm sevdanın
ateşinle yanarken dumanınla kayboluyorum
bitmeden sigaram bir yenisini sarıyorum sararan parmak uçlarımda
tıpkı tıpkı sararttığın yüreğime sevdanı sararcasına
defalarca bıkmadan
sen gitmek için çabalarken ben defalarca sarıyorum sevdanı yüreğime
aşkım sevdan bir sigara kadar yakın dumanı kadar uzak bana
ateşinle yanarken küllerim bile sızlıyor külüyüm sevdanın
ayağının altında eziyorsun her defasında
aşk sigaramın ucunda dumandan külden senden yani ateşten ibaret
yakıyorsun her defasında...
Aşk herkesi kırar biraz
Eksilmesin acısı şükret
Varsın ağlasın dalda kiraz
Herkes kendine sürgün biraz
Çocuk gülüşün dünden bir yara
Aşk bize sıla
Günler gelir ve büyürüz elbet
Aşk bize gurbet
Ayışığı dalgakıran
Yarada tuz aşktan kalan
Ayışığı tende bıçak
Giden sürgün kalan kaçak
Aşk bize sıla
Aşk bize gurbet
Kapansın yarası şu gecenin
Ayrılıklar örtsün üstümü
Kimim kimsemdi ah gözlerin
Gidecek yeri yok kimseni
Aşk herkesi kırar biraz, farklı formlara dönüştürür, kırıp kırıp yeniden yapar her seferinde kırık izlerini saklayarak...
Eksilmesin acısı diye şükredersin çünkü acısı bile yaşamak için sebeptir, çünkü ondan gelen zehir olsa kabuldur.
Varsın ağlasın dalda kiraz,Herkes kendine sürgündür biraz, ne yaşadıklarını kendi seçer insan ne de acı çeken olmayı kendi ister. acıyı mıktanıs gibi çekenlere ithaf edilesi şarkıdır.
ilk olarak hatırla sevgili dizisinde duyulup önce sözleri,sonra müziğine ayrı ayrı insanı etkileyen, pek duygusal, pek aşk dolu parçadır. aşkı öylesine güzel anlatır ki insan adeta içinde kendisini bulur şarkının.
hiç bir dalgaya yarenlik edememektir. bir yerde hep eksik kalmaktır. şarkıda da dediği gibi herkes kendine sürgün biraz. ne gidecek yerimiz var ne yatacak akarsularımız. saçlarımız sandığımız ırmaklar kuruyalı çok oldu.
dalgakıran
deniz hırçındı, dalgalar ise; asi...
ansızın yakaladılar küçük kayığı...
sinsice yaklaştılarve bir anda saldırdılar...
acımasızdılar.
ne istiyor olabilirlerdi ki küçük kayıktan?
oysa;küçük kayık için ne güzel bir sabahtı...
günün ışıklarla dansı henüz başlamışken, onunda denizle dansı başlamıştı.
saatlerce, hiç durmadan dans ettiler.
ama ne olduysa, bir anda hırçınlaştı deniz,
belki de rüzgarlı havanın, yağmurun etkisiyle...
asi dalgalart hırpalamaya başladı...
şimdi küçük kayığın aklında tek şey vardı.
o da bir an önce dalgakırana sığınabilmek.
bir ulaşabilseydi,ah bir başarsaydı, dalgakıranı korurdu onu.
kimse bir şey yapamazdı küçük kayığa orda.
ne deniz, ne dalgalar...
bunları düşünürken biraz daha hızlandı ve ufukta kayboldu...
siz en son ne zaman
bir dalgakırana sığınmak istediniz?
siz, en son ne zaman
bir dalgakırana ulaşmak umuduyla çırpındınız hırçın denizde?
siz en son ne zaman
bir dost elinin size uzanmasını istediniz ya da
elinizi uzattınız bir dostunuza?
dostlarımız...
fırtınadaki dalgakıranlarımız...
hırçın denizden, asi dalgalardan kaçarken gözümüz
hep uzaktaki dalgakıranı aramaz mı?
koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca sığınabileceğimiz,
bizi koruyacak biri mutlaka vardır, dalgakıran misali...
ulaşabilmişsek oraya, bir de atabilmişsek halatlarımızı limana,
korkmayız artık fırtınalardan...
dışarıdaki korkunç fırtınanın gölgesi bile giremez içeri...
herkesin bir dalgakıranı olmalı fırtınalı günlerde sığınabileceği ve
herkes bir dalgakıran olmalı koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca...
dostlukların ve sevginin bile yozlaştırılmaya çalışıldığı günümüzde,
ne mutlu bir dalgakıranı olanlara,
ne mutlu bir dalgakıran olmayı başarabilenlere
an itibariyle trt 1 de denk geldiğim dizi. dizideki bir garipliği paylaşayım:
bir amca var odada iddia oynuyor. tv de de maç var. karısı geliyor. şimdi de buna kafayı taktın. para gördüğümüzde yok o kadar oynuyorsun diyor. adam da allah bize de gülecek elbet diyor. buraya kadar her şey normal. normal olmayan ise eşyasız gibi olan odadaki tv basbayağı kocaman ekran flat tv. üstelik ses sistemli falan. bir an şaştım kaldım. sonra geçti ama...