bugün

ilginç usluplu din alimidir...
Oturup sohbet edilesi kişidir..

Fatih altaylı: Hocam doğrusunu söylemek gerekirse ben siz tanımadan önce karşımda çok soğuk birini bekliyordum. Şimdi ise tanıdıkça ne kadar şen şakrak birisi olduğunuzu anladım..
(bkz: ahmet mahmut ünlü)
yeni bir tv Sovmeni.
27 şubat 1965 te fatih çarşamba da doğmuş ve çocukluğunda ismilağa camiine gitmiş olan hoca .
daha ayrıntılı bilgi için http://www.cubbeliahmethoca.tv/index.php
hakkında söylenenlere bakıyorum ardından izliyorum kendisini.
şekilciliği bi kenara koyup dinlediğimde adamı hiçte yanlış birşey söylemediğini görüyorum, konuşma ve kendini dinlettirme başarısıda cabası.
adnan oktar bir soru üzerine kendisini ergenekoncu olarak tanımladı. şimdi cübbeli hoca' nın listesine biri daha girdi; mustafa islamoğlu, yaşar nuri öztürk zaman zaman da olsa gülen hocaefendi den sonra şimdi harun yahya ile de uğraşacak.

videodan da anlaşılacağı gibi adnan hoca feci şekilde saçmalamış; eğer bundan birkaç yıl önce olsaydı, cübbeli hoca bu tartışmayı kürsülerde sürdürürdü, lakin bu ara kendini geri çekmiş vaziyette. acizane fikrimizce, iyisi de budur.

video editi: http://www.analizmerkezi....a.php?Git=izle&vid=56
ateistleri müslüman yapan video başlığının direktman çağrıştırdığı ünlü. bahsi geçen başlığı görünce irdelenen videonun fatih altaylı ile söyleştiği programın internette gezinen kısa bir kesiti sandıydım ancak değilmiş.

madem başlık onun, hakkında az biraz da atıp tutayım.

etrafta tonlarca hoca bulunuyor ve bu adam içlerinden sivrilmiş durumda. neden? çünkü bu adamın üslubu müthiş. esp' ritüel ve kendini dinlettiriyor ki; herhal etrafına cemaati de bu şekilde topladı. kimilerinin ikoncanı olmasının meyvelerini toplayacak kadar da akıllı. şahsen kendisini desteklemiyor olsam da takdir ediyorum.

(bkz: götürdü parayı)
biraz yakınlarında olup tanısalar acaba hakkında böyle konuşabilecekler mi diye düşüdüğüm zat ı muhterem. onun zat ı muhteremdir.

yansıyan yanının espiri, kakara kikiri olmasının sebebi de ciddiye alınmamasının istenmesinden mütevellittir. yoksa iki saatlik derste on dakika espirili konuşmuş çok mu?
cehenneme gitmenin cok pahali, cennete gitmenin ise bedava oldugunu bizlere ogretmis hocadir.
berlusconi'nin islami versiyonu. şöyle ki:
http://seciyen.byethost31...oads/2009/07/cubbeli1.jpg

http://s.aktifhaber.com/images/gallery/54/1.jpg

jetskiye binmişliği de vardır: http://image.haber7.com/h...r/haber7/photos/42157.jpg
geçenlerde ahmet efendiyle bir programda şöyle bir konuşma olmuştu, sen almanyadaydın ve 28 şubat kararlarından sonrada seni tutuklama olmak üzere aradılar ve sende bunu bile bile kalktın turkiyeye geldin tutuklandın, niye yaptin bunu orada sana özgürce yaşama şansı vermişlerdi. cevabı aynen şöyle oldu "başkalarının ulkesinde özgür yaşamaktansa kendi ülkemde haspihaneye girmeyi tercih ederim".

yine bu anekdotu yaşar nuri ozturk hulya avşarın yeni programında ballandıra ballandıra anlattı.
son gunlerde mustafa islamoglu na birkac uygunsuz yakistirma ile gundeme gelen "zat-i muhterem".
ilmine hayran bırakan insandır.habertürkte cennet ve cehennem konusunda gerçekten insanı ferahlatmıştır.
uykusuzluğun çözümünü bulmuş hoca.

--spoiler--
günde 24 bin nefes alıyoruz. içeri giren dışarı çıkanı bir sayarsan. ayrı sayarsan 48 bine gidiyor. normal nefes alan. astım mastımsa başka.

şimdi bu kadar nefesi alırken kimse yorulmuyor. uyurken bile canım çıktı nefes almaktan diyen yok. ha şimdi zikir de öyle değil. 300 allah de diyorsun adamın uykusu gelmeye başlıyor. uykusu gelmeyenlere tavsiye ediyorum. ya bi cüz okusun ya 1000 allah desin kesin uyur.
--spoiler--
türkiye'nin ilim ve bilim kaynağı. toplumumuzu yönlendiren kudretli insan. (bkz: allah razı olsun)
zeka seviyesi ortanın altı olan müsülümanların pir kabul ettiği şahsiyet. gerçekte ise, kabak kafalı, arap sakallı, avcuna aldığı sersemleri süslü sözlerle oyalayan tilkinin teki. bir de komik, gerçekten çok komik!
Cehennem korkusu varken bu kadar suç işlendiğinin, o da olmasa hepten suçun önüne geçilemez olduğunu söyleyen hoca. (meali: cehennem olup olmadığını bırak, işe bu yönden bak)
sarıklı stand up uzmanı. mübarek.
Allah' ın alim sıfatından pek bi nasiplenmiş hazret.

"muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan sensin..."(2:32)
helal sex yöntemlerini açıklayan cüppeli.

hani lan nerde diyenler bu tarafa koştu ==> http://www.youtube.com/watch?v=6WDBu_W1EqE
ataktürk hakkında çok anlamlı gerçekleri söylemiş hoca.

valla mı lan hani nerde diyenler bu tarafta birikti ===> http://www.youtube.com/watch?v=HrVrCNtKxbU
en büyük zaafı kazandığı servetinin sebebini mantıklı bir şekilde izah edememesidir. dini bilgisi ve hitabeti ise kategorisinde türkiye'nin en iyileri arasına sokar.
türkiye'de ehl-i sünnet ve'l cemaat itikadına sahip cemaatlerden fatih'teki ismailağa cemaatinin bir nevi basın sözcüsü, farklı hitabet tarzı ve derin bilgisi ile müslümanlara çok faydalı olmuş, faaliyetleriyle belli bir kesmin de doğal olarak büyük düşmanlığını kazanmış hoca efendi. allah ilmini artırsın ve tüm müslümanlara bu nadir yetişen ilim adamından istifade etmeyi kısmet etsin.
kendini tamamen ilme verme hikayesi

ilkokul bittikten sonra, fatih koleji’nde orta öğrenime başladı. bütün ağırlığını, kur’an kursunda kur’an ilmini öğrenmeye ayırdığı için, kolejdeki derslerine hiç çalışmaz ve ilgilenmezdi, sadece iş olsun diye koleje gidiyordu. kolejle ilgilenmemesine rağmen yine de birinci sınıfı birincilikle bitirdi.

fatih koleji’nde: cuma günleri sınıftaki arkadaşlarını bir araya toplar, hep beraber cuma namazına getirirdi.

küçük ahmet artık büyümüştü. fatih koleji’nin ikinci sınıfına başlamıştı ki, zaten istemeyerek gittiği okulunu bırakmaya karar verdi. konuyu önce annesine, arkasından da babasına açtı. her ikisinden de destek görmedi. fakat o bir defa kafasına koymuştu , okulu bırakacaktı ve düşündüğünü de yapmakta geçikmedi. okulunu bıraktı. o kur’an ilmini öğrenecekti, büyük bir islam alimi olacaktı. tek ideali buydu, bunun için gücünün yettiği kadar çalışacaktı. ailesine kararını bildirdi, ailesi ahmet’in kararlılığı karşısında, aldığı karara evet demekten başka bir yol göremediler.

bundan sonra ahmet bütün yoğunluğu ile ismailağa kur’an kursu’ndan ders almaya başladı. ona gündüzler yetmiyor, gecelerde çok kısa geliyordu. uykuyu yok denecek kadar kısa uyuyordu. bu şekilde birkaç yıl geçti. bu arada istanbul’daki ilk vaazını yavuz selim camii’sinde verdi. cami hınca hınç dolu idi. cübbeli ahmet hoca ilk sohbetinde dinleyenleri mest etmiş, gelecekte büyük kalabalıklara hitap edeceğini , yüz binlerin gönlünde sempati alanı oluşturacağının sinyallerini veriyordu.

cübbeli ahmet hoca bir yandan ilim tahsilini sürdürüyor, bir yandan vaazlara devam ediyordu. sohbetler o derece etkili oluyordu ki her geçen gün cübbeli ahmet hoca’nın ünü yayılıyor, değişik vilayetlerden davet alıyordu. o, sohbetlerden çok tahsilini düşündüğü için, bu davetleri geri çeviriyor. bütün gücüyle ilim tahsiline devam ediyordu.

ders aldığı hocaları ile küçük problemleri oluyordu, ahmet’in ders temposuna diğer talebe arkadaşları yetişemediğinden, o diğer arkadaşlarını beklemek zorunda kalıyordu. o istiyordu ki, dersleri hiç aralıksız alayım ve bir an önce diğer derse geçeyim. cübbeli ahmet hoca’nın bu temposuna ne hocaları, ne de talebe arkadaşları ayak uyduramadığından bazen küçük anlaşmazlıklar çıkıyordu.

bir gün rize’den ismailağa’ya bir hoca geldi. bu hoca talebelerin birkaç dersine girdi. hocanın ders vermesi ahmet’in çok hoşuna gitmişti. fakat bu hoca birkaç gün sonra tekrar memleketine geri dönecekti. hocanın ders verme metodu ahmet’i çok memnun etmişti. işte bana ders verecek hoca diyordu. buradaki dersler ahmet’e yetişmiyor, o hızlı ve seri ders almayı istiyordu.

bu münasebetle:
- buradaki hocalar bana istediğim dersi vermiyorlar, beraber ders aldığım talebeler bir dersi üç günde alıyorlar, ben onlar için üç gün bekliyorum. halbuki ben bu dersi iki saatte alıyorum .ben bu hoca ile rize’ye gideceğim, demişti.

ilim tahsili için gurbet yılları:

küçük tartışma ve itirazlar tatlıya bağlanır, bütün hazırlıklar yapılır ve cübbeli ahmet hoca , geçmiş meşayıhtan miras olarak kalan ; okumak için gurbete çıkma geleneğini yerine getirmek için yola çıkar. bunun , geçmiş büyüklerin şiarı olduğunun bilincinde olup olmadığını bilmiyoruz. bildiğimiz bir şey varsa o da, daha iyi ilim tahsili yapacağına inandığı için, ailesinden, barkından ayrılmayı göze aldığıdır.

manevi babam dediği, gönülden bağlı olduğu, küçüklüğünden bu yana manevi himayesinde olduğu mahmut hocası’ndan izin almadan ilim tahsiline gitmesi hiç mümkün mü? o da gönlünün sultanına sorar.

efendi hazretleri:
-“mesele ilim tahsili olduğu için bir şey diyemiyorum, bizimde rızamız gitmesi yönündedir”. cübbeli ahmet hoca hiç tanımadığı bir ortamda, kendisini gece gündüz ilim tahsiline verir.

buradaki hocası ahmet’in bu azmi karşısında hayretten hayrete düşer. gece gündüz demeden çalışmalarını sürdürür, zaman olur takıldığı bir konu için gecenin ilerlemiş saatini düşünmeden hocasına müracaat eder, hocası uykuda ise kaldırır, takıldığı yerin cevabını alırdı.

cübbeli ahmet hoca iki yıla yakın bir süre, geceli gündüzlü çalışarak ilim tahsilini sürdürür. nihayet orda öğrenmesi gereken ilimleri öğrenir ve hocalık icazetini alarak istanbul’a döner.

hocalık icazetinden sonra da, istanbul da hafızlığa başlar. dört ay gibi bir zamanda da hafızlığını tamamlar. cübbeli ahmet hoca, artık hem hoca, hem de hafızdır.

dönüşünde efendi hazretleri’nin elini öper, artık şimdi kendisi de hocalık yapacak ve talebe okutacaktır. efendi hazretleri onun için der ki:

-“ bu çocuğun ilmi vehbidir. çok okumakla bu ilim elde edilmez. ahmet bu ilmin farkında değil”.

efendi hazretleri ahmet’e yakın ilgi gösterir, bu ilgi az da olsa bazı kıskançlıklara sebep olur. ahmet’in mütevazılığı ve alçak gönüllülüğü bu küçük problemlerin kolayca çözülmesini sağlar. hocalık ve hafızlıktan sonra , kendisini ilmi araştırmalara verir. gündüzleri gecelere katarak araştırmalarını genişletir. sabah namazlarına kadar çalışır. araştırma ve okuma istediğinden dolayıdır ki, çok geniş bir kütüphaneye sahip olur. aynı yıl yani, 1983 yılında 17 yaşında hacca gider.
ahmet hacca gidip geldikten sonra, ismailağa’da bazı hocalardan dersler almaya devam etmekle kalmadı aynı zamanda, “tillo’da yetişmiş bazı büyük alimlerden dersler aldı. ahmet hoca hem kendisi alıyordu, bir taraftan da kendisi talebe yetiştiriyordu. ahmet hoca bütün yaşamını ilim tahsiline ayırmıştır. babası yusuf ünlü’nün işleri çok iyi durumdadır. devrin en çok kazanan sanayicileri arasında bulunmaktadır. babasını ekonomik dururmunun bu derece iyi olması ahmet hoca’yı hiç ama hiç etkilememektedir. bu konuda zaman zaman eleştirilere uğrar:

“babanın durumu son derece iyidir. sen ise kendini kurslara kapatmış ilim öğrenip, ilim öğretmekle meşgul olmaktasın”. cübbeli ahmet hoca bu eleştirilere çoğu kez kulak tıkar, çok ısrar edenlere de “biz yolumuzu bulmuşuz: bizim yolumuz allah ve resulünün yoludur, dünya işleriyle bir alakamız yoktur”.

cübbeli ahmet hoca’nın ilim tahsilini tamamlamasına rağmen araştırmaları devam etmektedir. islami ilimleri en detayına varıncaya kadar öğrenmek ve öğretmek amacındadır. bu noktada mahmut efendi hazretleri’nin; “ cübbeli gibi ibare okuyan bir hoca görülmedi” sözü onun üstün zeka ve ilim öğrenmedeki gayretini açıklamak için yeterlidir.

cübbeli ahmet hoca’nın bu insan üstü gayret ve başarısı, bazı küçük kıskançlıkla da sebebiyet vermektedir. bazen bu kıskançlıkların dozunun arttığı olmuştur. bu durumlarda efendi hazretleri olaya müdahale eder ve işi yatıştırırdı.

cübbeli ahmet hoca bu arada eş dost arasındaki küçük küçük vaazlar etmeye başlamış, bu vaazları dinleyenler arasında çok beğenilir olmuştu. bugün yaşı br hayli ilerlemiş olmasına rağmen kendisini ziyaret ettiğimiz hüseyin efendi’den(hüseyin hekimoğlu) cübbeli hoca’nın sohbetlerini ilk dinleyenlerden olduğu için bilgi aldık.

“bundan on beş veya yirmi yıl önceydi, vakit namazını kılmak için fatih’te girdiğim bir cami de namazdan sonra çocuk denecek yaşta bir hoca kürsüye çıkarak vaaz etmeye başladı. dikkatimi çekti, dinelemeye başladım… bu sohbet sıradan bir sohbet değildi, bu çocukta enteresan bir durum vardı, sohbeti beni çok etkilemişti. sohbetin bitiminde kendisini tebrik ederek rabbimin nazardan koruması için dua ettim. bir daha ne zaman sohbet edeceğini sordum… o gün bu gündür hoca efendi’nin sohbetlerini dinlerim… allah ondan razı olsun, biz ondan çok şeyler öğrendik ve istifade ettik”.

cübbeli ahmet hoca’nın ara sıra bazı muhitlerde sohbetlerde bulunması, onun şöhretinin artmasına sebep oldu. bir defa onu dinleyen bir daha dinlemek istiyordu. böylece her geçen gün çevresindeki sempati alanı gelişti. çevresindeki halka genişledikçe, hergeçen gün değişik semt ve illerden davet alamaya başladı. artık cübbeli ahmet hoca hem ilim tahsili yapıyor, hem de talebelerine ders veriyor, hem de akşamları değişik bölgelerdeki davetlere icabet ederek sohbetler yapıyordu. cübbeli ahmet hoca’nın yaşının küçüklüğüne rağmen sohbetlerinde üzerinde durduğu;

“allah ve resulünün rızasını kazanmak, onların gittiği yoldan giderek, insanlığı ebedi saadete ulaştırmak. toplumun baş belası olan içki, kumar ve fuhşiyata karşı insanları uyarmak. vatan ve millet sevgisini insanlara aşılamak…toplumun ahlak yapısını bozacak, insanları rahatsız edecek hareketlerden uzak durulması, inanların birbirinin kardeşi olduğu, beşeri ilişkilerde bu kardeşlik duyguları ile birbirlerine karşı hareket etmeleri gerektiği… gibi konulardır. ömrünü insanların dünyevi ve uhrevi mutluluğuna adayan bir gönül dostu olmuştur.
yaşantısı bu yoğun tempoyla devam ede dursun, bir yandan askerlik çağı yaklaşmaktadır. her türk genci gibi vatan vazifesini sabırsızlıkla beklemekte, bu kutsal vazifeyi bir an önce yapmak istemektedir. askerlik hazırlıkları yapılmaya başlandığı sıralarda, bir gün bir sohbette baş dönmesi yaşar. aynı günün gecesinde eve geldiğinde baygınlık geçirir. doktora gidilir : doktor yorgunluktan olduğu yönünde teşhis koyar. fakat aradan geçen günlerde rahatsızlığı devam eder ve her geçen gün biraz daha artar. çok daha detaylı bir sağlık kontrolünden geçmesi gerekmektedir. tam teşekküllü bir sağlık merkezinde yapılan kontrollerde, sonuç hiç de iyi değildir. hoca efendi’ye teşhis koyulur. “ ileri seviye şeker”. ahmet hoca şeker hastasıdır, şeker 450 ve üzerine çıkmaktadır. bu durum karşısında tedaviye ve tedbirlere baş vurulur. ahmet hoca’nın bütün yaşantısı alt üst olmuştur. ahmet hoca hastalığına rağmen programının aksatma taraftarı değildir. yakınlarının ısrarlarına rağmen yoğun temposuna devam eder.

bu arada askere de gitmek istemekte fakat doktorları bu şekilde askerlik yapamayacağını söylemektedirler. bu arada muayene için gittiği askerlik şubesi, onu askeri hastaneye gönderir. askeri hastanede yapılan muayenesinden sonra heyet şu sonuca varır: “ahmet mahmut ünlü bu haliyle askerlik yapamaz”. bu sonuç ahmet hoca’yı son derece üzmüştür fakat, elden pek bir şey gelmez.

cübbeli ahmet hoca efendi’nin sohbetleri tüm ülke sathına yayılmaya başlamıştır. her gün değişik bölgelerden davetler gelmekte, hoca efendi bu davetlere mümkün mertebe cevap vermeye çalışmakta, bir çoğuna da zaman darlığından yetişemeyerek geri çevirmektedir.

cübbeli ahmet hoca’nın sempati alanının genişlemesi ve ilginin artması beraberinde bazı sorunları, talepleri de beraberinde getirir. bu geniş kitlenin oluşturduğu ilgi alanına değişik ihtiyaç sahipleri de girmeye başlamıştır. bunlar fakir, geçim darlığı çekenlerden tutun, okumak için memleketini terk ederek istanbul’a gelen öğrencilere yardıma kadar… öğrencilere bursdan, hayır kurumlarının yardım talebine kadar bir çok istekle karşı karşıya kalmaktadır.

bu yoğun ilgi ve talep ahmet hoca’yı arayışa iter. nihayet yakın çevresiyle yaptığı istişareler sonucunda merkezi fatih ilçesinde olmak üzere bir vakıf kurulmasına karar verilir. bu karardan kısa bir süre sonra ”fatih hak ve hizmet vakfı” kurulur. 1990 yılların başında kurulan ve faaliyete geçen vakıf kısa zamanda tüzüğüne uygun çok büyük hizmetler yapar. binlerce ihtiyaç sahibi vakfın imkanlarından faydalanır.

vakıf ilmi faaliyetlerde de bulunur, değişik ülkelerden gelen ilim adamlarını alırlar, onların ülkemizde bulunduğu sürelerdeki ihtiyaçlarını karşılar. ahmet hoca vakfı tüm insanlığın hizmetine sunmak, her ne ihtiyacı olan olursa olsun, bu kapıya gelenin boş geri çevrilmemesi prensibi ile hareket eder. hatta vakfın imkanlarının kafi gelmediği zamanlarda, babasının imkanlarının vakıf için seferber ettirdiği birçoklarınca bilinen bir gerçektir. ahmet hoca vakfın idare heyetine derki;

“bu kapıya gelen boş geri çevrilemeyecektir.”

fikir yapısı :

bütün vaaz’u nasihat ve sohbetlerinde; ehli sünnet çizgisinin dışına çıkmamış, dindeki hurafe ve bidatlarla mücadele etmeyi kendine şiar etmiş bir islam alimidir. bu noktadaki tavrı yüzünden zaman zaman kimliği belirsiz illegal güç odaklar tarafından tehdit edildiği de olmuştur. bu konuda yakın çevresi hoca’yı uyarır, biraz daha temkinli hareket etmesini ister. o bu uyarılara ; “ hasbunallahi veni’mel vekil” demektedir.

ülkemizin milli birlik ve bütünlüğünü ehemmiyetle gözeten, bu konuda görev yapan müslüman vatan evlatlarına dualarını hiçbir zaman eksik etmediği gibi, bütün sevenleri de bu yönde yönlendirmektedir.

şiddetin her türlüsüne karşı olmuş, bu konuda çevresine uyarılarda bulunmuş, özellikle provokosyonlara karşı sempatizanlarını uyarmıştır. bunun en son örneği de tutuklanması esnasında yaşanmıştır. yakın çevresinde bulunanlara, altını çizerek söylediği:

“hiçbir yanlış harekete müsaade etmeyin, sevenlerimizi kışkırtmak isteyenler olabilir, onlara söyleyin her hangi bir kışkırtma ve provakoya gelmesinler”.

başına gelen bu musibet ve iftiralar için de söylediği sözler onun ne derece yüksek makam sahibi olduğunu göstermektedir:

“vela için bela, zehep için lehep gibidir, kişi dinindeki sağlamlığına göre imtihan olunur. dinin de sıkı olana büyük bela, zayıf olana ise küçük musibetler gelir”. işte alimin teslimiyeti böyle olur.
dünya işleri ve mal varlığı :

cübbeli ahmet hoca’nın ömrü boyunca dünya işleri ile hiç alakası olmamıştır. hayatı boyunca hiçbir dünyevi ticaretin içinde veya yanında olmamış. 1997 yılına kadar babasının kazancı ile geçimini sağlayan ahmet hoca, 1997 yılın da babasının işlerinin bozulması ve iflas etmesi neticesinde bir ara çok sıkıntılı günler geçirdi. 1997 den sonra bizzat kendisinin kaleme aldığı risalelerin geliri ile geçimini sağlamaktadır. basında yazıldığı üzere ; bir semtte lüks daireleri, bir başka yerde ticarethanesi, bir başka yerde vesaire tamamı uydurma ve yalandır.

sohbetlerinden dolayı birçok defa adli takibata uğrar, bu adli takibatlar neticesinde ya beraat eder veya takipsizlik kararı alır. bunca yıldır yaptığı sohbetler neticesinde defalarca adli takibata uğramasına rağmen hiçbirinden hüküm giymemiştir.

emniyet birimlerinin her davetine icabet etmiş, gerek emniyeti gerekse adli makamları aldatma, yanıltma veya oyalama yoluna hiçbir zaman teşebbüs etmemiştir.