cumartesi günü çalışan firmaların patronları para kazanır ama kendini geliştirmez, şirketini büyütüp istihdam ettiği personel sayısını artırmaz. Ya da bu yıl çok kazandık deyip çalışanına hakettiği zammı yapmaz, prim vermez. Rakamlara bakılınca ekonomik bir büyüme görülebilir ama kalkınma için gerekli olan hayat standartları bir türlü yakalanamaz.
basit aslında, gelişme dediğiniz paranın sürekli ve büyüyerek el değiştirmesidir.
sen adamı cumartesi de it gibi çalıştırıp, pazar da bu sebepten evden çıkmadan dinlenmesini sağlıyorsun.
oysa cumartesi evde otursa dinlense pazar gezse dolansa para harcayacak az ya da çok ama harcayacak. bu da basit bir döngü. senin harcadığın para başkalarının kazancıdır.
cumartesi çalışanlar özel sektördekilerdir. devlet baba cumartesi çalıştırmaz. tabi ki geneleme yapmak yanlıştır ancak kurumlarda kendilerine şark köşesi yapıp akşam dört buçuğa kadar çay içen onbeş dakikada servise yürüyen ve beşe çeğrek kala evine giden binlerce kamu görevlisi yerine çalıştığımız ülkedir. tek kişilik işte iki mühendis çalışır çünkü işi yapanın yanına sohbet edecek biri gerekir böyle yerlerde. ve her birine ikişer mühendis maaşı verilir. çünkü ben burada ikisinin yerine de çalışmaktayım.
işi sevmemeye sebep olan, performansı düşüren, artık iş yerinin ev evinde iş yeri olduğu, hatta bazen işten çıkarken ben eve gidiyorum uğrayıp geliyorum moduyla çıkılır.
cumartesi de çalıştırılan insanlar işten nefret eder duruma gelirler ve de verim düştükçe düşer.
çalıştığım şirkette cumartesi mesailerini kaldırdılar, satışlar arttı.
edit: hem de maliyetler düştü.
verimliliğin tanımını yapmaktan aciz ülkedir. fazla mesai saatinin eşittir verimlilik olduğunu düşünen yöneticilere sahiptir. halbuki çalışanını başarıya yönelik motive etmeyi başarabilse, zamanı mantıklı olarak kullanabilse, o fazladan bir güne bile ihtiyaç duyulmayacaktır.
ufacık da olsa, ucundan da olsa, birazcık toplam kalite yönetimini okuyun ey insanlık. onun bunun kullandığından otlanacağınıza, kendi kültürünüze uyarlayın. insanların ihtiyaçlarının ne olduğunu analiz edin. dinlenen, değer verilen insan kendini borçlu hisseder. borçlu hisseden insan yaptığı işe kendini adar. adanarak yapılmış iş kaliteli olur. verimlilik böyle bir şeydir. zorla, kırbaçla, baskıyla değil, akılla yönetirseniz elde edebilirsiniz.
bu deliğin ne olduğunu anlamak isteyenler refahyol hükümeti sırasında 28 şubat postmodern darbesinin asıl sebebi olan kamu havuz hesabı uygulamasına baksın.
sonra 28 şubat sonrasında 5 yıllık süreçte bu ülkeden çıkarılan yüzmilyarca dolar nereye gitti , bunu da biraz düşündükçe anlayabiliriz.
ayrıca bugün itibariyle borçlar bitmiş , kasa dolu durumdayken birilerinin iktidar hırsının zirveye çıkması , hatta bu uğurda zübükzadeleri lider yapmalarının tesadüf olmadığı da açıkça belli bir durumdur.
pornocu zübük başa geçtiği takdirde kasadaki delik tekrar büyütülecek ve 75 milyar dolar 1-2 sene içinde 25-30 milyar dolara indirilecektir tekrardan.
bunun nedeni cumartesi mesailerinde genelde çalışıyor gibi görünüp, aslında çalışmadığımız için olabilir. el işte, göz oynaştadır. mesai bitene dek işten başka her şeyle titizlikle ilgilenilir. msn, facebook, interaktif oyunlar ve benzerleri böyle günler için vardır. sonunda mesai biter, gönül rahatlığı ile eve dönülür. hatta bazı vicdansızlar da işte böyle hem hafta içi, hem de hafta sonu işyerinden entry yazarlar. (bkz: mor semsiye)