türkiyede yaşıyorsan ve türkçe müzikle uzaktan yakından ucundan azıcık alakan varsa ve sen ''crossing the bridge the sound of istanbul'' u izlemediysen hayatının yüzde on u gitti arkadaşım. şaka yapmıyorum harbiden gitti..
baştan sona kalpte bir heyecan dalgasıyla ve minnetle izleten, ülkeyi yaşanılır kılan yapımlardan biri. her kare öyle doğal, öyle gerçek ve öyle biz ki; her an filmin bir köşesinden uzanmış kafanızı görecek gibi olursunuz.
--spoiler--
filmin son dakikalarında baba zula ve eşliğindeki muhteşem ses günlerce silinmez kulaklardan.
(bkz: Brenna Maccrimmon) - (bkz: ben bir martı olsam)
--spoiler--
karışmışız kalabalığına, gürültüsüne...
istanbul'u istanbul yapan ögelerden olmuşuz da haberimiz yok; şöyle kafayı hafif kaldırınca yahut dışarıdan bakınca halimize, nasıl görünüyoruz ki ordan diye... ''işte tamda böyle'' diyor fatih akın bize.
müziğine, yüzünü batıya dönmüş fakat dizine kadar doğu kültürüne ve alaturkaya batmış insanlarına, kalabalığına, yaşam mücadelesine, taksicisine, romanına, umursamaz tavırlarına, kısaca istanbul'a ve onu istanbul yapan her şeye tekrar ve tekrar aşık ettiriyor.
müzeyyen senarlı rakı fırlatma sahnesi ne kadar mükemmel sıfatının dahi üstünde bir sıfatı hak ediyorsa, istanbul'un anlatıldığı bir filmde hip hop kültüründen gelen ceza ve cezanın dıdısının dıdısının aile içi sohbetleri de o denli epic fail.
olur ya, bu şehir çürüttü beni, nefret ediyorum, bir an önce tası tarağı toplayıp kaçmak istiyorum dersiniz; açın izleyin. fatih akın başınızı okşasın, hele bir otur soluklan yeğenim muamelesi yapsın.
olur ya, henüz filmi izlememiş ve yurtdışında yaşıyorsunuzdur. eğer ki ilk uçakla istanbul'a dönebilme imkanınız yoksa, beni dinleyin; izlemeyin.
"bu şehrin büyüsünü çözemedim. sadece yüzeyini biraz tırmaladım o kadar. "
sanırım herkesin izlemesi gereken bi film. belgesel tadında, türkiye'nin müziğini yansıtan güzel bi film. duman'ından sezen'ine, baba zula'dan siyasiyabend gibi sokak sanatçısına kadar leziz bi toplama olmuş.
istanbulun ruhunu bir yerinden, diplerinde bir yerinden yakalamış yapım.
yatağımızın konforundan şikayet edip en ordopetiğinin peşinden koşarken biz; müziğini sokağa, müziğini doğrudan insana yapanların hikayesi bir nevi. kanadalı bir kadına basma etek giydirebiliyor müzik.