Kesinlikle katıldığım önerme. Almancilardan bahsedilmiş burada okudum da. Birçok Almancı akrabam var, ne yazık ki hiçbiri kendini geliştirmemiş ot gibi yaşıyorlar. Ancak yaşam standartları yüksek. Yani yaptıkları işler genellikle hizmet sektöründe olmasına rağmen hayat standartları yüksek. istedikleri şeye kolayca sahip olabiliyorlar. Aynı statüde Türkiye de çalışmış olsalar evlerini zor gecindirirler. Doğru bulmuyorum ama çalışmadıklarında bile devlet bakıyor. Devletten para alıp gelip Didim de tatil yapıyorlar. Bizim halkımız da burada (elit tabakayı saymiyorum) zor şartlar altında eziliyor.
Ayrica hem avrupa nin en iyi sehirlerinde hem de Ortadoğu nun en zor ülkelerinden birinde yaşamış biri olarak ulkemizde yaşam koşulları zor dahi olsa kendimizi fena olarak görmüyorum. Gerçekten hiçbir özgürlüğün olmadığı bir paket sigaranın dahi 1 haftalık maaşa tekabül edebildiği ülkeler var dünya üzerinde. Bunlarla kiyaslarsak cennette yaşıyoruz diyebilirim. Ancak bir norveçli bizi yorumlasa o da kendi haline sukredebilir. Bu gozlemlerimden yola çıkarak diyorum ki gercekten coğrafya kaderdir.
Kaderin önüne ise çalışıp cabalayarak gecebiliriz. Nereye gidersem gideyim kendi ülkem bana bir başka güzel geliyor. Havaalanına gelince toprağı opesim geliyor valla. Öyle bir sendrom ki bazen istanbul un trafiğini bile ozlettiriyor insana.
Vallahi kaderdir. Siz ne kadar değistirmeye calissaniz da bazi seyleri olmuyor, cografya uygun degil, müsaade etmiyor buna, insanlar kabullenemiyor. Cografya kaderdir ve ayni zamanda bir kederdir içimizde arkadaşlar...
Coğrafya öyle menem bir şeydir ki, insan ilişkilerini, yaşam tarzını, gelenekleri, algıları ve bakış açısını etkiler.
Kafa yapıları ve zihniyet coğrafya ile şekilleniyor.
Dikkat edin, ortadoğu insan yapısı üç aşağı, beş yukarı aynıdır.
Uzakdoğu da öyle.
Avrupa insanı da.
Yani, uzun lafın kısası, bangladeş' te doğan bir çocukla, norveç' te doğan çocuk arasındaki farka, " coğrafya kaderi" diyebiliriz.
Bu kadar net!
Coğrafya Kader mader değildir kardeşim. Taa inönüden başla menderes, demirel, özal, çiller, mesut yılmaz ve erdoğan yaşadığımız bu coğrafyanın kötü kaderidir. sen neyi istersen allah da sana onu verir. Nasıl bir toplumsan ona layık bir şekilde yönetiliyorsun. Bak almanlar hitler gibi bir ruh hastasını iktidara getirdi başlarına gelmeyen kalmadı. Akılları başlarına gelip doğru düzgün ve hırsız olmayan idarecilerle de zirveye çıktılar. Yani kaderin bir nevi senin elinde, anlıyor musun?
O halde ne yapmak gerekir? Küfretmek. Haldunca olmayacak ama yapacak bir şey yok. ya da rica etsem biri hayrına kaderimi öpebilir mi? Diyeceğim. iyi de o birinin de kaderi tam öpülmelik. Ey sosyoloji'nin banisi ve sosyologların babası ibni haldun, çok afedersiniz, kaderimizi mikeyim.
kader, hayatın tek bir içeriğine bağlı olarak anlatılacak basit bir şey değildir bence. evet coğrafta kaderin içinde. ama sadece coğrafya mı. aile de kaderdir. kimi iyi kimi kötü. genlerde kaderdir. çevrenizde ki insanlar da kaderdir. tek bir şeye bağlı değildir yani.
Yüzyıllar önce söylenmiş bir Ibni Haldunun sozudur. Yuzyillar önce bile kadri kıymeti bilenen bir kavramin bir bilim dalının hatta birçok bilimin çıkış noktasının günümüzde değersizlestirilmesi icinin boşaltılması cidden acı vericı hele bir coğrafya öğretmeni olarak bana daha da fazla acı veriyor.
japonya başta olmak üzere bir çok ülkenin silkip kenara attığı çakma entel cümlesi. ulan yanardağından, depremine, tsunamisinden okyanusun ortasında ada oluşuna her türlü olumsuz bokun içindeyken bir dünya devi ve lebi derya bir kültür oluşturmuş adamlar.
güney kore ye filan zaten girmiyorum.