orhan pamuk'un kara kitap adlı romanında yer verdiği replik.
--spoiler--
"çok eskiden rastlaşacaktık..."
"çok eskiden rastlaşacaktık," dedi galip, kadının aynadaki yüzüne bakarak. "okuldayken aynı sıralara oturmazdık, ama sıcak bahar günlerinde sınıfta uzun tartışmalardan sonra pencere açıldığında, hemen arkasındaki kara tahtanın karasından aynalaşan camın içinde yansıyan yüzünü şimdiki gibi seyrederdim."
"hmm... çok eskiden rastlaşacaktık."
"çok eskiden rastlaşacaktık," dedi galip. "ilk rastlaştığımızda bacakların o kadar ince, o kadar narin gözükmüştü ki bana, onların kırılıvereceğinden korkmuştum. tenin sanki çocukken daha sertti de büyüdükçe, ortaokuldan sonra renklenerek inanılmaz bir incelikle yumuşadı. evin içinde oynamaktan kudurduğumuz sıcak yaz günlerinde, bizi bir plaja götürmüşlerse eğer, dönüş yolunda, ellerimizde tarabya'dan aldığımız dondurmalarla yürürken, sivri tırnaklarımızla kollarımıza, üzerindeki tuzu kazıyarak harfler yazardık. ince kollarının üzerindeki küçük tüyleri severdim. güneş ışığıyla pembeleşen bacaklarını severdim. başımın üzerindeki raftan bir şey almak için uzandığında yüzüme dökülüveren saçlarını severdim."
"çok eskiden rastlaşacaktık."
"annenden alıp giydiğin askılı mayonun sırtında bıraktığı askı izlerini, sinirlendiğin zaman saçlarını dalgın dalgın çekiştirmeni, filtresiz sigara içerken ortanca ve baş parmaklarınla dilinin ucundaki tütün parçasını yakalayışını, film seyrederken ağzını açışını, kitap okurken elinin altında bir tabakta bulduğun leblebileri ve fındıkları farkında olmadan yiyişini, anahtarlarını kaybedişini, miyopluğunu kabul etmediğin gözlerini kısışını severdim. gözlerini kısıp uzaktaki bir noktaya bakarken başka bir yere gittiğini, başka bir şey düşündüğünü anlayınca seni endişeyle severdim. aklının içindekilerin bildiğim kadarını ve daha çok da bilmediğim kadarını korkuya korkuyla severdim, allah'ım.