bugün

içinde farklı hikayeleri barındıran, gereksiz yere uzatılan bir film. mesajı basittir ama bu kadar kasmaya ve uzatmaya, mistik bir hava vermeye gerek yoktu bence. oyunculuk harika ama senaryo zayıf kalmış. 6 farklı hikaye yerine 3 olsaydı ve film 120 dakika olsaydı ne değişirdi? bizim 190 dakikalık türk dizileri gibi.
Biraz önce 3 saatimi vererek izlediğim filmdir. Yani geçirdiğim zamana değdi diyebilirim. Oyunculuklara tabiki de laf edemem zira çarpılırım bir yerlerim falan yamulur neme lazım.

Ama senaryosu ve işlenen temayı bize aktarma yöntemi konusunda bazı eksiklikler vardı sanki. Tabi bunu daha iyi eleştirebilmem için kitabını da okumak gerek. Filmde oyunculuklar gibi beni çok etkileyen ise farklı hikayeler arasındaki yumuşak geçişlerdi. Yani izlenebilecek filmdir hem ortamlarda konusu geçince siz de bir yorum yapabilirsiniz.
bir kaç yıl aradan sonra ikinci kez dün akşam izlediğim film. gerçekten çok güzel ve düşündüren bi film ama ilginç bir iki hata yakaladım filmde.

filmde herkesin bildiği aynı kişilerin farklı farklı dönemlerde yaşadığı hayatlar ve arada ki bağlantılar anlatılıyor.

sonmi 451 ana karakterini oynayan koreli bayanı aynı dönemde iki bedende görüyoruz ne yazık ki. birincisi kiralık katil rolünde ki hügo weaving'i boru anahtarı ile etkisiz hale getiren uzak doğulu göçmen kadın ve. yine kiralık katilin öldürüdüğü profosör sixsmith'in yiğeni. aynı anda iki farklı bedende reanke olmuş bir ruh olamayacağı için gerçekten ciddi bi hata keşke onun yerine başka bir oyuncu kullansalardı. ama her şeye rağmen izlenmesi gereken derin filmlerden biri.

edit. çok ciddi bir hata daha var. sonmi451'in diğer kolonilere mesaj yolladığı istasyon güvenlik güçleri tarafından baskına uğramış ve çatışma başlamıştı. ve daha uzak bi gelecekte tom hank ve halle bery'nin canlandırdığı karakterler o istasyona girdiiklerinde yerler çok uzun zaman önce ölmüş ve iskeletlerle doluydu buraya kadar normal ama başlarını kaldırıp baktıklarında sonmi451'in dev bi heykelini de görmüşlerdi. sonmi451 o dönem için tanrısallaşıp bi mit haline gelmiş de olsa o hekelin orada olması çok mantıksız. o heykeli yapım tapınak haline getiren insanlar çatışma anında ölen isayancıların cesetlerini neden kaldırmadılar. kafamda deli sorular... her ne ise yine de güzel bi film.
kitabında reankarne olayı olmayan eserdir, filmde ise yönetmenler değişik dönemlerdeki kişileri aynı artist ve aktrist'lere oynatmayı tercih edince seyredenin kafası karışmış sanırım.

benim önerim önce kitabı okumanız, sonra filmi seyretmenizdir. taşlar yerine oturacaktır. her şekilde muazzam bir eser, güzel de bir film...
müzikleri çok güzel olan, 2012 yapımı 172 dakikalık dram/bilim-kurgu filmi. imdb puanı 7.5 görsel
Afişine bakınca tom hanks'in filmde üst turlara çıkacağını sandığım izledikçe sıradan olduğunu anladığım bir film. Yönetmenin film içinde farklı farklı seneryo koyduğunu anladığım fakat olayı bi türlü çakamadığım film.

Sonunda "eee neydi bu la şimdi" tepkisi verdirebilir.
ilham veren bir film. beni etkileyen en önemli noktası bu.

https://youtu.be/mXttp8_xSHQ
efsane film.

--spoiler--
müsizyenin, erwinin günlüğünü okuması, gazetece halle berrynin müzisyenin mektuplarını bulması, köylülerin sinmaya tapması, yaşlı müzisyenin rüyasında klonlarn çalıştığı kafeyi görmesi. "every thing is connected"
--spoiler--

hoş bir filmdi.

beni benden aldı.

tavsiyedir. izleyin, izlettirin.
(bkz: tom hanks)
Uzun zaman sonra bu gün bir kere daha izlediğim film. Bu filme çok üzülüyorum gerçekten verilen o kadar emeğe ve muazzam oyuncu kadrosuna rağmen büyük ses getiremedi. Çümkü anlattığı müthiş hikaye bir iki saatlik bir filmde aktarılabilecek bir şey değil maalesef. Eğer ki bu hikaye sinema değil de dizi olarak işlenseydi belki game of thronesden bile daha fazla sükse yapabilirdi.
bir kaç sene önce ilk 10 dakikasını izledikten sonra "haaa, bi dakka lan benim bunu gerçekten sağlam bir kafayla izlemem gerek" diyerek kapattığım ve yıllar sonra geçen gün izlemeye karar verdiğim sağlam bir filmdir efendim.

vermek istediği anafikir herkes eşit herkes özgürden ziyade, son zamanlarda (son 10 yıldır) iyice oturmaya ve üzerine filmler yapılmaya başlanan "sonsuz tekrar"dır.

yani, insanın evrende birkaç defa farklı formlarda ve zamanlarda yeniden yaşaması, her yaşamında bir sonrakinin temellerini oluşturması ve her defasında bir öncekinden izler taşıması gibi bir fikir var. neden yaşadığımız veya neden hayatımızı olabildiğince daha iyi yapmamız gerektiği fikrinin mantıksal bir tabana oturtma çabası mevcut. yaşam sonrasına dair boşukların "cenneti bir kapı olarak görüyorum, bir hayattan diğerine açılan kapıdır cennet" gibi cümlelerle doldurulduğunu görüyoruz. benzer yapıtlardaki dejavu veya "ben seni sanki tanıyor gibiyim" muhabbeti de yine sonsuz tekrarın bir parçası olarak açıklanmış.

benzer anafikir matrix, battlestar galactica serilerinde görülebilir.

nietszche'yi sevmem ama o şeytani zihninden çıkan hiçbir şey boşa değildi birader...

bu entry'mi eksileyen ibneye de kafam girsin.
gerçekten geniş bi vaktiniz varsa izlenmesi gereken filmlerden.
araya sıkıştırıp hemen izleyeyim kafasında izlerseniz bir halt anlayamayabilirsiniz.

--spoiler--

filmin başlarında 10 numara 5 yıldızlık bi iç ses konuşması vardır;

''gerçek bir intihar, kararlılık ve disiplin gerektirir.
insanlar, intiharın korkakça bir haraket olduğu söylerler. doğrudan daha fazla uzak olamazdı.
intihar, muazzam cesaret ister.''

--spoiler--

ayrıca okuduğum kadarıyla film yaklaşık 102 milyon dolara mal olmuş, tüm zamanların en yüksek maliyetli filmlerinden biriymiş.
görsel
ufuk açıcı bir film. müzikleri de aynı şekilde. izlemeyen izlesin. sakinliği de ayrı bir güzel.

https://youtu.be/rdiLxyGH8Lg
Felsefi yönlü bir film; öyle söylendiği kadar anlaşılmaz bir film deği ki zaten sonlara doğru Sonmi kızımızın ve asıl anlatıcının yaptığı konuşmayla ne izlediğinizin farkına varıyor ve bütünlüğü kuruyorsunuz. Yaşadığımız hayat üzerine yine söylendiği gibi " vay anasını" dedirten bir film de değil, ki eğer izledikten sonra öyle diyorsanız ne yaşadığınız coğrafyadan ne de dünyadan haberiniz var demektir çıkın biraz hava alın sağa sola bakın, gözgezdirin falan... Bu tür felsefi filmleri izledikten sonra genellikle dediğim bir şey vardır yine tekrarlayacağım; bana bilmediğim bir şey öğretin kardeşim, yarım saatlik konuyu 3 saate sığdırmayın. insanlara bir şeyleri anlatma konusunda The International daha başarılı bir filmdir kanımca.

izlemeyenlere ise ne anlattığı konusunu bahsetmem gerekirse meşhur bir şarkı vardır 1968 de çıkmış: "Böyle gelmiş böyle , Böyle geçer dünya" diye başlar sözleri . film bundan bahsetmekte. Dünyanın kurulu bir düzeni olduğu yaşadığımız hayatların tekerrürden ibaret olduğunu genel anlamda anlatıyor. Bunu anlatırken dinlere, politik yaklaşımlara, yıkılmaya çalışılan yada kısmen yıkılmış tabulara sert göndermelerde bulunuyor.
Wackowski kardeslerin bir diger kafa acan hoş filmi. Beklenti yüksek olmadigi sürece isteklerini karsilar cok hos tatli surukleyici bir film. Farkli zaman dilimlerinde farkli insanlarin hayatlari kesisimleri vs anlatiliyor. Guzel izleyin