bugün

fernando meirelles in yönetmenliğini yaptığı, gerçek bir öyküden alıntı olan brezilya filmi...

mevzu bahis fotoğrafçı ile röportaj yapılıp, uzun uzadıya olaylar hakkında konuşulmuş ve olayların dizilimi konuyu dağıtmayacak şekilde tasarlanmış; sonuç olarak gerçek bir öykü anlatımı çıkmış ortaya, geçişlerin mükemmel olduğu akıcı bir anlatım...

yönetmenin elinden öpmek gerek...
bu güzelim filmi an itibariyle tv 8 de izlerken çevirilerdeki rezaletlerin yanında cigaralık dumanı altındaki gençlerin kötü örnek olmaması adına ekranın dörte üçünün kapatıldığı bir sahneye denk gelip, aferin rtük filmin içine ediyorsun ama kurtardın gençleri diye iç geçirmeme neden olan filmdir.
gerek karakterlerin tanıtılması gerekse olayları anlatan gazetecinin neredeyse tarafsız bir seyirde olayları bize anlatması ve kameranın kullanımının da bir belgesel ya da haber sunumu şeklinde olmasıyla, sinemanın sanat tarafıyla değil ama sorumluluk almış, gerçeklere ve çarpıklıklara ayna tutan, tavır içeren (olayları çarpıtmadan anlatmak yetiyor bu filmde) üslubuyla daha çok çarpıcı bir belgesel diyebileceğimiz yapım. tabii kamera arkasındaki ekibin başarısı da gözardı edilecek gibi değil, çünkü nice güzel konunun saçma hareketlerle filmlerde harcanması gibi bir şanssızlık da yaşayabilirdi tanrıkent. evet oldukça etkileyici.

yukarıda saydıklarımız noktaların benzerliği açısından, (bkz: hotel rwanda) (bkz: la haine)
imdb listesinde 2000-2009 yılları arasında yapılmış en iyi 3. film olarak oylanmıştır.
insan hayatının 7 yaşındaki bir cocugun parmaklarının ucunda olabilecek kadar cabuk kaybedilebilir oldugunu izleyenlere tüm cıplaklıgıyla gösteren bir başyapıttır. (bkz: helal olsun)
"tanrının unuttuğu bu kentte, cennetten düşen bir manzaran gibisin...özledim seni"...yo yo bu başkaydı...ama yine tanrının unuttuğu bir başka kentti tanrıkent; insanların cenneti bulmaya geldiği,işte bu doğru. "kartpostallarda görünen rio'dan çok daha farklı bi yer", sıra sıra evler, sıradanlığın altında fakirlik ve sıradanlğın çok üstünde bir aksiyon.

adres: öldür ki sana saygı duysunlar mahallesi...hayatlar paramparça ve kan içinde sokak...tanrıkent.b'rezil'ya.
dünya'nın en yaratıcı kamera açılarına sahip mükemmel film...
gerçekten yaşanmış bir olay üzerinden birden çok mesaj veren harika bir film. bu filmin sonunda scarface in ana fikrini ya da kanlı elmas ta işlenen bir konu bulabilirsiniz. çocukların şiddet dünyasıyla bağı son derece vurucu bir şekilde işlenmiş. ayrıca kurgusu da çok iyi. hayatımda izlediğim en güzel filmlerden biridir.
uyuşturucu ve etkisiyle sağlıklı düşünemeyen brezilya'nın gettolarındaki gangsterler, çocuk yaşta işlenen cinayetler, iç hesaplaşmalar, ülkeye hakim olmuş bir terörizm, silah ticareti, göz yummalar ve nam salma isteğiyle çektirilen bir fotoğraf...
bir gazete, yeni bir şans, o şansı kovalayan bir çocuk, büyük bir çeteler arası hesaplaşma, çatışmaya katılan polisler ve hepsinin ortasında şansının peşi sıra koşan fotoğrafçı olmak isteyen bir çocuk... *

yaşanmış bir hikaye. başarılı bir çalışma. gerçekten çok iyi aktarılmış beyaz perdeye. çevirisi de güzel..

--tanrıkent spoiler--

- Size söylemeyi unuttum, adım artık Rocket değil.
- Ben Wilson Rodriguez. Fotoğrafçı.

--tanrıkent spoiler--
(bkz: favela/@robert terk)
film.

iyi bir film.

iyi ki çekilmiş bir film.

biraz fazla iyi gösteriliyor ama sanki; imdb reytingi olsun, entel muhabbetleri olsun; abartılıyor.

formülize edilmiş standart bir hollywood filmi olmaması ile gönüllerde ayrı bir yeri de var tabi.
hürriyet film kulübünün 1.5 liraya verdiği filmdir. internetten indiremeyenler, çevrelerinden bulamayanlar için iyi bir fırsat. izlenmesi gereken bir film olduğuna inanıyorum. özellikle de suç ve suçun sosyal boyutuyla ilgili filmlere merakı olanlar kaçırmamalı. izledikçe lil ze adlı puşta saydırmadığınız küfür kalmayacak.
"yok artık devenin bale pabucu filan..." derken gerçek olaylardan alınmış olduğunu öğrendiğim filmdir.
küçücük çocuklar ve hepsinin elinde birer tabanca...ganster abilerine özeniyor her gün bir soygun yapıp üç dört kişiyi öldürüyorlar...
o değilde bi kabarcık vardı noldu ona öyle, bankadan çarptığı paraları yiyemeden öldü gitti...
hemen her sahnede silah kullanilan ve zamanin brezilyasinda silahin kalem gibi goruldugun cok iyi vurgulayan bir film. oyle ki filmin ilerleyen bolumlerinde silahin gunluk hayatin bir parcasi olduguna iyice alisiyorsunuz.
ne kadar geç izlerseniz; kendinize o kadar yazık ediceğiniz baş yapıttır.
hayatımda izlediğim en iyi filmlerden biri diyebilceğim herkese tavsiye ettiğim bir film.
(bkz: http://nohaybanda.files.w...ss.com/2009/05/cidade.jpg)
gerçek olaylara dayanan, beyaz perdeye çok güzel tekniklerle ve gerçeklerden şaşmadan, sağlam oyunculuk performanslarıyla başarılı bir şekilde aktarılan belgesel tadındaki film. izlenmelidir kanımca. filmin başından sonuna kadar her çocuğun elinde o silahı mutlaka görürsünüz, öyleki ''yok canım bu adam ya da bu çocuk çete üyesi olmaz, kötü yola düşmez.'' diyorsunuz ama işte öyle olmuyor, herkes eline bir kere de olsa silah muhakkak alıyor, bu bir eleştiridir ve brezilya'nın varoşlarında nasıl bir hayatın hüküm sürdüğünü gösterir. amaç da budur zaten. günümüzdeki sorunların temelinde yatan ''iktidar olma sevdası'' ise sıkça işlenmiştir ve filmin temelini oluşturmuştur.
city of god'ın devamı olan filmdir. il filmde küçük yaşta olan karakterler bu filmin başrolüne sahip olmuşlardır.
(bkz: şehri deyyus)
bugüne kadar izlemediğime beni pişman bırakan gerek senaryo ,gerek müzikleri gerekse kamera açılarıyla tam anlamıyla muhteşem bir film.
anlatılamayacak filmlerdendir. mükemmel senaryo ve o genç veletlerin dahi usta işi oyunculuğu sonrası ortaya bir kült film çıkmıştır. bu filmi slumdog millionaire in temel dayanağı olarak da gösterebiliriz. izleyin, izlettirin.
18 yaşından küçüklerin izlememesi gereken bir film. özendirici unsurlar var. 2 saat boyunca esrar kullanan tipler görülüyor. film etkileyici idi. tavsiye edilir. ama dediğim gibi 18 yaşında ve üstü olanlara.
film yayinlanana kadar ayni filmde gosterildigi gibi olan semt. rio nun dogusunda bulunur. dunyanin en uzun sehir ici tuneli bu mahallenin altindan gecer.
film yayinlandiktan sonra favela ozelligi kalmadi. simdi butun yollar asfalt. 5-6 katli binalar var. en yeni belediye otobusleri oraya çalisiyor. belediye en duzenli temizlik hizmetini oraya veriyor. kanalizasyon ve alt yapi sistemi sehir merkezinden iyi durumda çunku her sey yeni. konumu biraz sapa olmasa nerdeyse sehrin zenginleri bile oraya tasinicak.
gecekondu mahallesinde yaşayan bir grup çocuğun 1960'lardan başlayarak sonraki 10-15 yıla dayanan uyuşturucu ve suçla örülü öyküsünü anlatan destansı suç filmi. film tamamen amatör oyuncularla çekilmiştir.
izlenildiğinde belgesel tadı yakalanan özgün film. bu başyapıtın belgesel yapısı, brezilya'nın varoşlarındaki çaresizliği ve ekonomik sosyal sıkıntıları olduğu gibi irdelemesi filmi türün öncüllerinden yapıyor.filmdeki dikkate değer diyalog * üst düzey bürokrasiyi bu semt ve buna benzer semtteki yaşamların hiç ama hiç ilgilendirmediği. zaten filmin son sahnesi de bu yaşam şeklinin devam edip gideceğinin tezahürü adeta. kara listeler çıkarılıyor ufaklıklar büyüyecek hepsi o öldürdükleri çete reisi gibi olma maksadında. cidade de deus son sahnesiyle de bir nebze bu semtte düzenin değişmeyeceğini öngörüyor. maksadını aşacak kadar iyi çalışma. yakın zaman başyapıtı. eli ayağı düzgün filmlerden bir arşiv yaratma çabası içinde olanların kesinlikle kayıtsız kalmaması gereken bir film cidade de deus. arşivin tepe noktasında olacaklardan.
10 üzerinden 9!