işi gücü kız kesmek, aşk şiirleriyle sütyen kopçası açmak (use the force cezmi), duygu sömürüsü yapmak... Leo Buscaglia gibi bir şey, her genç kızın başına gelen bir adam...
bir keresinde bir televizyon programında neden sürekli acılardan bahsettiğini pek güzel açıklayıp üstüne de başından geçen ilginç bir olayı anlatmışlığı vardır. olayı pek merak etmemiştim ama neden bu şekilde yazmış olduğunu anlamış oldum. cezmi kişisi "ben mutluluktan falan bahsetsem kimse okumaz" mealinde bir şeyler söylemişti. birincisi sanki mutluluğu anlatırken çok güzel anlattın da bu kaldı. ikincisi sen yaz okuyan bulunur, okunabilecek kalitede yazarsan tabii.
insanı melankolinin kollarına atan yazar. Ama genelde kitaplarının hayranları da melankolinin kollarına atılmak için hazırdırlar. Aşk ve derinlik bunalımında üşümek,ağlamak,terlemek,titremek vs. duyguları yaşamak için en güzel yerdir onun yazın bahçesi. içinde kaybolduğunuz bir adres. Gerçekten ustaca yazıyor yürektekilerin analizini. Bazılarına ağır cümleleri , sorgulamaktan korktukları için fazla sıkıcı gelebilir ancak bunları zırva diye nitelendirmekten öteye geçemeyecekler için yazmamıştır zaten. Geçebilenlerse o karanlık çağlarını atlattıktan sonra aydınlıkta kitaplarını daha iyi anlayacaklardır.
Yaa o değilde şu adamı üniversite yıllarında ne okurduk be arkadaş, aklım almıyo şimdi. Birde lemanda ki orta sayfada yazılarını keser, biriktirirdim iyi mi. Kızlara hava atıcaz yaa hesapta, artık nasıl bi moda girdiysek. Şimdi düşünüyorumda resmen evrim geçirmişiz be abi.
yıllar once bursa'daki bir imza gününde gerceklesen olaydır. hanna kisisi genctir, ergendir, ogrencidir ve parasizdir. sevdigi yazar gelecek diye cicekciden cicek almak istemistir ve parası bir tek kirmizi karanfile yetmistir. ssk hastanesinin karsisindaki o cicekci kadin karanfili herhangi bir suslu ambalaja bile sarmamistir.nalbantoglu'ndaki imza gununde siranin kendisine gelmesini beklerken orta yaslı bir hanimin oldukca gosterisli bir demet beyaz gulle yazara yaklastigini gorur, kadin yazari sapur supur oper ama yazar pek orali olmamistir. sira hanna'ya geldiginde iki kitabi birden uzatir yazara aralarinda su konusma gecer;
c.e- (basini kaldirmadan)her ikisi de sizin mi?
h-evet, (kılıfsız kirmizi karanfili uzatarak) bu da sizin, der.
yazar basini kaldirir ve hanna'ya bakar, tanir, o bursadaki imza gunlerini hic kacırmayan kizdir. imzaladigi kitaplardan birine "yine kirmizi bir karanfil gibisin, oylesine guzel, oylesine yakıcı" digerine de "senin gemin camdan sevgili, sen herkes gibi gizlenemezsin" yazar. zaten kendisine uzatilan hiçbir kitaba diger bir kitaba yazdigi cumlelerin aynisini yazmaz.
o gunden sonra cezmi ersoz benim ergenligimdeki her aninin icindedir cunku cok okudum. ilk askimda, ilk aglayisimda... lakin ne zamanki cizgisini asamadigini ve sizofren aska mektupu gececek bir kitap yazamadigini anladım, okumayi biraktim.
Biliyorum konuşacak bir şeyimiz yok
Ama gözlerini al gel
Elindeki yarayı, suskunluğunu, acemiliğini
Beni birisi severse inanmam
Seni birisi severse utanırsın
Bilmediğin bir hastalığa acımak için bile olsa gel
Biliyorum, konuşacak bir şeyimiz yok
Ama ıstırabım sende, mutlaka al da gel.
telefonumun kapalı olduğu gün gece geç saatlerde arayan yazar,bir ara tırsmadım değil ne yapacak gece gece beni bu adam.sabah aradığımda herhalde yataktaydı sesi çatallanma düzeyindeydi.tuhaf bir vatandaşımız
Yitip giden sevgiliye Cezmi Ersöz'le cevap verilir:
"Seni unutmak için başladığım her aşkı, ben yine seninle aldattım..."
Her ne kadar "Edebiyat'ın Müslüm Gürses'i" olarak zaman zaman isimlendirilse de, henüz yeterli zihinsel olgunluğa ulaşamadığımız ve aşk duygusuyla yoğrulup durduğumuz o ilk gençlik yıllarımızda, yazılarıyla tutunduğumuz yazar.
Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi... Kimi derinden sevsem, o da bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını, sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar: çünkü onlara göre fazla iyiydim;bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın
hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de.
Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının
çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir
sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de.
(bkz: AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGiLi)
yazılarından mümkün mertebe kaçtığım insan. sadece melankolik olmak istediğimde veya üzgünken okurum. okuyunca, insanı tam bir melankoliye sürükler. sürekli kendini sorgulama isteği uyandırır.