ortalama bir cocuğun ağırlığının doğum anında 3-3,5 kg olduğu düşünüldüğünde,
bu ağırlıkta bir başka nesneyi 9 ay boyunca karnında kimsenin taşımayacağı düşünüldüğünde,
gece 11.00 ile sabah 07.00 arası en az beş defa uykudan uyanıp bebek bezi değiştirmenin, emzirmenin, gaz çıkartmanın nasıl bir nefis eziyeti olduğu düşünüldüğünde,
günlerce yalancı, son gün ise gerçek sancıların çekildiği düşünüldüğünde,
Anne, hiç karşılık beklemeden hep vermenin ve içtenlikle sevmenin sembolüdür. Çocuğunu güçlüklerle karnında taşımış, sıkıntılara katlanarak doğurmuş,büyümesi için eşi ile birlikte her türlü fedakârlığı göstermiş, bütün zorluklara da seve seve katlanmıştır. insanlığın gelecek nesli de onun şefkatli kucağına teslim edilmiştir. Evreni ve insanları yaratarak yaşamımızı borçlu olduğumuz Yüce Allah dır. Daha sonra da dünyaya geliş sebebimiz olan anne ve babanın hakkı gelir.
Sevgili Peygamberimiz, cennete giden yolun annelerin rızasını kazanmaktan geçtiğini şu kutsal sözleriyle belirlemiştir : Cennet annelerin ayakları altındadır. Kur'ân'da birçok ayetlerle vurgulanmıştır da zaten. Hz. Muhammed Aleyhisselam ın anne ile ilgili bir cok sözü vardir. bunlarin arasinda olanların en meşhurlarından birisidir bu söz. Peygamber Efendimiz bu sözü bir savaşa giderken kendilerine katılmak üzere gelen bir gence söylemiştir. Gencin yaşlı bir annesi olduğunu öğrenince ona:
"Sen git annene hizmet et; çünkü cennet annelerin ayakları altındadır." buyurmuştur. Böylece anneye sevgi ve hizmet görevinin, diğer bütün sevgive görevlerden önce olduğunu ortaya koymuştur.
islam dini bu sözle hem anaya hem de kadınlara verdiği önemi ortaya koymaya çalışmıştır. hz. muhammed (s.a.v.) o zaman da kadınlara eziyet eden, onları ezen köle olarak alıp satan ve kız çocukların diri diri gömüldüğü yer olan şimdiki suudi arabistan'a gelmiştir, ya da bilinen adıyla arap yarımdasındaki mekke'ye.
Anne: Dokuz ay on gün karnında taşıyan binbir acıyla doğuran ve sen ölene kadar, o gözlerini hayata yummuş olsa bile seni taşıyan koruyan kollayan her düştüğünde ağlayan, hüznünü sevincini paylaşan başka hiç bir insanda göremeyeceğin bu dünyaüstü varlığa anne denir.
ancak sadece okumayı, amaçsızca, yönelmeden okumayı bir halt zanneden, düşük voltajdan mütevellit ılımlı çakan şuaları ile kritik fakirliğine önlenemez katkılar sağlayan garipler tarfından yanlış anlaşılan ve akabinde diğer bağlantıları ile çeliştirilme yarışına sokulan bir hadisedir bu. bir çok manayı barındıran bir hadise. ardında multi devinimler sağlayan. vesaire...
sözü uzatmadan sıkıcı uzunluklara varmadan deyiverelim;
bu analar saliha hanımlardır efendim. kendine ve evlatlarına, dünyaya dair allah adına işleyen tüm bilgileri aktarabilen kişilerdir bunlar. biliriz ki tövbe kıyamet alametlerine dek yetişir imdada, gerisi yalan. o döneme dek ölmeyeceğinden emin olan tövbe kapısına sığınıp işler nakışlarını. herkesin bildiği kendinedir fakat bu işlerin işleyişi ve prosedürü de belli biçimde ilerlemektedir.
şimdi işin ucuz kısmı olan kadın yontulmasına gelelim.
efendim, sen git kevaşeliğin dibine vur, evli iken ona buna ver, babasının belli olmadığı bir evlat doğur sonra onu çöpe at vesaire. bunları hepimiz biliyoruz. tövbe kapısına yüz çevirmeden bu haltları yiyenlerden bahsediyorum.
allah cennet 'i salihalara hak buyurmuştur.
şimdi "cehennemliklerin çoğu kadınlardı" peygamber hazretlerine kalkıp istediğiniz kadar çamur atın. server tanilli 'yi bu kadar ciddiye almayın bence. adam körse kör, size ne oluyor?