"zirvede kartallar da bulunur, yılanlar da. ancak birisi oraya süzülerek birisi sürünerek gelmiştir. önemli olan, nereye gelmiş olduğunuzdan çok nereden ve nasıl geldiğinizdir" gibi güzel bir söze sahip yazar.
Manastır'da doğmuş, istanbul'da vefat etmiştir. Bu ayrıntılardan ziyade çok takdir ettiğim biridir. Kadın olsun kitap olsun cildine aldanmayıp içindekilere bakılmalıdır diyen üstad kalbimde taht kurmuştur. (bkz: helal olsun)
şiir ve düzyazıda başarılıdır.
sanat için sanat görüşünü benimser.
parnasizm ve sembolizmi başarıyla kullanır.
sembolizmin ilk temsilcisidir.
aşk ve doğa şiirleri yazar.
aruza ve ahenge önem verir.
dili ağır, dilde sadeleşmeye karşıdır.
düzyazının ustasıdır.
mektup, makale, söyleşi ve gezi türlerinde de başarılı eserleri vardır.
Cenap Şahabettin, 1870 - 1934 yılları arasında yaşamış Servet-i Fünun dönemi şair ve yazarıdır.
1870'te Manastır'da doğdu. Babasının Plevne'de şehit düşmesinden sonra ailesiyle istanbul'a geldi. ilköğrenimini Tophane'deki Fevziye Mektebi'nde yaptı. Gülhane Askeri Rüşdiyesi 'ni bitirdi. Tıbbiye idadisi 'nden sonra Askeri Tıbbiye 'den mezun oldu. Hekim yüzbaşı oldu.
Paris'te 4 yıl cilt hastalıkları ihtisası yaptı. Yurda döndükten sonra Mersin, Rodos, Cidde'de karantina hekimliği, sıhhiye müfettişliği yaptı. 1914'te emekliye ayrıldı.
Darülfünûn da Türk Edebiyatı Tarihi dersleri okuttu. Kurtuluş Savaşı sırasında Kuva-yı Milliye'ye karşı olumsuz tutumu nedeniyle öğrencileri tarafından istifaya zorlandı. Daha sonra Cumhuriyeti destekledi ama yalnızlıktan kurtulamadı.
ilk şiiri 1885'te daha öğrencilik yıllarında Saadet gazetesinde yayımlandı. Önceleri Muallim Naci'nin etkisiyle divan türü şiirle uğraştı. Daha sonra Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan'dan etkilenerek Batı tarzı şiire yöneldi. Servet-i Fünun dergisinde şiirleri yayımlandı. Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil'le birlikte Servet-i Fünun edebiyatının üç önemli isminden biri oldu. Gelenekçi şairlerin en çok saldırdığı yenilikçi şairdi. Diğer Servet-i Fünun’cuların tersine bireysel şiiri tercih etti. Edebiyat-ı Cedide'nin en aşırı örneklerini verdi. Şiire "nesir-musikisi" dedi. Şiirlerinde kullandığı "Sâât-i semenfâm", "çeng-i müzehhep", "nay-i zümürrüt" gibi deyimler, imgeler döneminin sanat dünyasında önemli tartışmalar yarattı. Heceleri müzik düzeyinde uyumlu kullanmayı savundu. Bu tarzda yazdığı en iyi iki örnek: "Yakazat-ı Leyliye" ve "Elhan-ı Şita" şiirleridir. 12 Şubat 1934’te beyin kanaması nedeniyle istanbul'da yaşamını yitirmiştir. Kabri Bakırköy'dedir. *