"mekan ile zamanı aşacak insan. bu kanatları, birleşmesi, birlikte düşünmenin eseri olacak. birlikte düşünmek kişiliği ortadan kaldırmaz, geliştirir. ama düşüncelerini başkaninkilerle birleştirmek için, onları sevmek, onlarla kaynaşmak gerek. kurtuluş bu şuurlanışta. düşünen insanlığı hayata bağlayacak olan, maddi bir rahat değil, kendi kendini aşma, bütünleşmedir."
Kendini sürekli övmesi bi süre sonra bıkkınlık getiriyor bu ülke kitabında. Tamam otobiyografi olabilir ama her 10 cümlede bir de övmez ki insan bu kadar kendini.
Kesin yay burcu dedim ve yanılmadım. Hayır yay yani belli. Neyse ruhu şad olsun. Bb.
Cemil meriç okuyup neticesinde elde ettiği tek çıkarımın burcunun ne olduğunu merak etmek olması nasıl bir ferasetsizliktir ya rabbi. Cemil meriç olmak ve övünmemek mümkün mü acaba. Kıçı kırık entrylerinizle övünen de siz.
Okumaktan yazmaktan gözleri bozulmuş, kağıda yakınlaşmak da çözüm getirmeyince, tavandaki lambaya yakın olmak için üst üste masalar ekleyip, onun üstünde ancak çalışan koca bir düşünce adamı.
Her gece olsa her gece entry girilir. Estetikten halk edilmiş bir deha. Kelime kuyumcusu. Osmanlı tarihiyle türk modernleşmesinin aydın erezyonuna dair şu sözlere bir bakınız ey erbab-ı cumhuriyet:
"Kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik.Kelleler damlardı kılıcımızdan. Bir biz vardık cihanda, bir de küffar...
Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları...ihtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu.Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, Ben Avrupalıyım demeye başladı, Asya bir cüzzamlılar diyarıdır.
Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara, ve kulağına:Hayır delikanlı diye fısıldadılar, sen bir-az gelişmişsin.
Ve Hıristiyan Batı'nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir nişân-ı zîşân gibi gururla benimsedi aydınlarımız."
ünlü düşünür, aydın, yazar, okur. gözlerini kaybettikten sonra, paris'e tedavi olmaya gitmiştir. yolları pek bilmeyen taksiciye, gözleri görmediği halde; gideceği hastaneyi okuduğu kitaplardan bildiği kadarıyla tarif etmiştir. bütün eserlerini de, gözlerini kaybettikten sonra vermesi, hayattan ümidi kesmemek adına epey güzel bir detaydır. okunmalı, okutulmalı, saygı duyulmalıdır.
Gençlik yıllarını kendini marksist olarak tanımlayarak geçirdikten sonra zaman içinde marksistlerin ne çeşit tipler olduklarını görmüş, cehaletlerinden boğulmuş, taraflarından dışlanmış, meşhur marksist yazarlara gece gündüz emek vererek imzasız hazırladığı iki tercüme eserine de para alamayarak marksitler tarafından -doğal olarak- dolandırılmış ve nihayet "aynı düşünmüyoruz ama aynı dili konuşuyoruz, aynı zevklere sahibiz" gibi bir ifade kullandığı islami cenahta yer almıştır.
Büyük bir aydındır. Onun gençliği gibi bile olsun, üç beş solcu bu memleketten geçip gitmiştir. Öyle solcu bul, otur saatlerce mevzu konuş. Şimdikiler batının kışkırttığı apaçiler gibi ayyaş ağzıyla bütün değerlere ve kültüre sayıp sövmekten başka halt bilmeyen zibidi sürüsü.
(Şimdi geldi aklıma. Aynı sol çeteler kemal tahir gibi bir adamı da yemişlerdi. )
kültürden irfana isimli not almaktan bıkmadığım eserin yazarıdır.
"-izm" lere olan düşmanlığıyla aynı noktada kesişiriz. şahsi fikrime göre de bu "-izmler" duygu ve düşünceleri basitleştiriyor; bir kalıba sokuyor. halbuki duygu ve düşünceler geniştir, bir kalıba sığdırılamaz.
örnek: mustafa kemal atatürk sevgimizi "kemalizm" olarak gösterilmesine karşıyımdır mesela. bu sevgiyi değersiz kılar, resmi hale getirir.
işte bu yüzden "-izm" lerden uzak durma konusunda cemil meriç haklıdır.