o kadar muntazam örgütlenmişlerdir ki mensuplarına yurdun hatta dünyanın her yerinde çalacak bir kapımız var hissiyatını ve o muazzam güveni, yalnız değilsin inancını yaşatır. iyi kötü; doğru yanlış; yobaz hokkabaz tartışmaları bir yana amacına büyük ölçüde ulaşmış başarılı oluşumlardır.
Ders verme amacıyla kurulmuş gibi gösterilen, genç beyinlerin yıkandığı yerdir.
ilkokulda anafen'e gittiyseniz sizi lisede bir güzel bulurlar. iyi bir üniversite adı altında zorla fem'e kaydettirirler. Ve mutlu son, Pekiştirme ve test çözme adı altında kendinizi cemaat evinde bulursunuz. Ders çalışmak yerini namaz kılmaya, dini sohbetlere bırakır. Müslüman gazeteleri alma, müslümanların çektiği filmlere götürülme gibi dayatmalara maruz kalırsınız. Karşıt görüş belirttiğiniz taktirde de vazgeçilen öğrenci olursunuz. Zor testler, konu anlatımları, rehberlik gibi şeylerden mahrum kalırsınız.
Üniversiteye hazırlanan Kız kardeşim ''selam'' filmine gitmediği için test alamıyor şu anda. Din kardeşiyiz ya hesapta.
maklubelerin yapıldığı, şen abi kahkahalarıyla neşe dolu olan, içinde şakirtlerin ilim irfan gördüğü evlerdir. işin güzel yanıysa cemaatten olmanız gerekmez gitmeniz için. gittim oradan biliyorum.
Öncelikli hedefleri maddi durumu yetersiz kişilerdir. Bu evler veya cemaat ve hatta kendi aralarında hizmet denilen kurum dış görünüşte maddiyatı ve maneviyatı aynı anda sunan kurumdur. Sundukları bu iki vazgeçilmezle halkı kandırmayı çok iyi başarırlar. Orhun Abidelerinde geçen Çinlilere de benzerler. Onların tatlı sözüne inananlar ruhen ölmüş demektir. "Evlerimiz iyi, baskı yok" derlerse de psikolojik olarak ciddi rahatsızlıklarla çıkanlar, dinden soğuyanlar ve namazlarını bırakanlar da görülmüştür. Bu evlerde BTM denilen ev abisinin de üstünde abiler de vardır. Bunlar da kendi üstündeki BBTMlere bağlıdırlar. BTM eve geldiğinde "Zaman", "Sızın" vb. cemaate destek olan kurumlara evlerde kalan öğrencileri abone yapmaya çalışırlar. Verdikleri az miktar burs veya parayı da bu yolla tekrar kendilerine döndürmüş olurlar. Aynı zamanda KPSS sonrası ve Polislik Sınavı öncesinde aile, akraba isimleri istenir. Onlara iş bulmada yardımcı olacağı söylenir. Sohbetlerde genel olarak Fethullah Gülen kitapları okunur. Öğrenciye de bu kitaplar zorla okutulur ve yeni çıkan kitaplar zorla aldırılır. Genellikle eve alacakları öğrencilerin ailelerine, "Namazı yerinde olur, mezun olunca iş sorunu da olmaz" gibi o tatlı sözler söylenir. Ailenin tek istediği ise şimdi ve gelecekte evladının iyi yetişmesidir. Bu sözleri duyan aile hemen evladını cemaat evlerine veya yurduna verir. Ve işte o andan sonra o çocuğun sonu gelmeye başlamıştır.
ilkokul arkadaşım istanbul'da doktora yapıyormuş, tesadüf olarak facebook'ta gördüm,çocukken yaramaz, kavgacı bir tipti, oldukça değişmiş, konuştuk filan evine davet etti, ailesiyle yaşıyor diyerek reddettim, öğrenci evi gel la deyince kıramadım gittim, evleri mecidiyeköy'de, gayet merkezi bir konumda, evde 4 kişi kalıyorlar, , 2'si lisans öğrencisi biri hukuk diğeri ise tıp okuyordu. diğer ikisinden biri benim arkadaşım doktora diğeri ise mba yapıyordu. evde tv yok, internet var.
evde ilk dikkatimi çeken çekyatlar oldu, evden çekyatları çıkarın birşey kalmaz gibiydi, evde kalanlar gayet sıcakkanlıydı, iyi giyinmişler ve iyi eğitim aldıkları belli oluyordu, siyaset, spor konuştuk.evde kalanlar fethullah gülene gönülden bağlıydı.
iyi okullarda iyi derecelerle okudukları için evlerine internet almalarına izin vermişler, evde çok büyük bir kütüphane'de vardı, inanmazsınız ama stephan hawking, charles darwin kitapları da vardı, adamlar fethullah gülenin kitaplarını ingilizce okuyorlar, türkçe pek kitap yoktu zaten. evde zaman, radikal ve hurriyet gazetesi vardı.
1 gece kaldığım bu evler bende iyi izlenim bıraktı, benim için tek sorun 1 saat süren sabah namazı ve sonrasında okunanlar oldu. alışkın olmayana zor gelebilir.
bu evlerde zorla cemaat yayın organının aboneliği yapılır zorla cemaat liderinin vaazları dinletilir kitapları okutulur. tekdüze beyin sadık bireydir amaç.
Gereksiz konuşmaların olduğu videoları izletmek ve izleyicileri ağlatmak suretiyle oluşturulmuş, din hakkında 3-5 satır bilgi ezberlemiş badem bıyıklı abilerin yada kalın çorap-uzun etek kombinine ayak uydurmuş ablaların olduğu, leş gibi kokan, girip-çıkanı belli olmayan, elinizi verince g*tünüze kadar alan evlerdir. Dublex olanlarını bile biliyorum.
Eklemeyi de unutmuşum, bu evlerde internet ve televizyon çoğunlukla bulunmaz. Bazı evlerinde televizyon vardır; ama anten yoktur. Bazı evlerde de mecburen internet olur; çünkü çoğu şeyi mail yoluyla yaptıran okullardan birinde okuyorlardır muhtemelen. (Bilkent gibi) Ama vınn alınmasına bir şey demiyorlar, tabii 1 ay boyunca 4 gb internet size yetecekse bir şey diyemem. Gerçi burada bazı güzel arkadaşlıklar da kurulmuyor değil, elbet kafana göre birkaç insan çıkıyor, sıkılıp daralınca birbirine destek olabiliyor insan. Sonuç itibariyle ev olduğu için birçok yurttan iyidir, buna şüphe yok; ama yine de bazı şeylerde zorlama olabiliyor ki bunlar da eksileri.
Evin abisine göre iyi veya kötü olabilen evlerdir, her anlamda böyle. Bazı abiler kafa olur, kitap okuma programını sallayabilirsiniz, bir yolunu bulup geçiştirirsiniz genelde. Bazıları da terstir, kütüphanedeyken bile sizi "kitap okuma var, sen neredesin?" sorusuyla karşı karşıya bırakabilir. Ayrıca evlerin temizliğine gelirsek, her ev aynı temizliğe ve titizliğe sahip olmuyor. Ben bayramdan önce yaptığım makarnanın hala dolapta, tencerenin içinde olduğunu görünce bir şok oldum. Tabii ki de içinde bir yığın küf mantarı vardı... Ocak desen leş gibi olmuştu. Bayram için evine dönmeyen kişi(ler) içmiş, yemiş, zıbarmış ama temizlememiş. Herkes eve döndü; ama şimdi de pek fark yok açıkçası... Her hafta, genellikle aynı gün olmak üzere bir gün seçilir ve bu günde sohbetler yapılır. Bu sohbetlerde video izlenecekse genellikle bu Fethullah Gülen'in konuşmaları olur. Her cemaatle birlikte kılınan namazdan sonra uzun uzadıya teshibat yapılır, 5 dakikada kılınabilecek sabah namazı yarım saate çıkar. Kısacası girmeyi düşünen varsa bir daha düşünsün derim, bizim bölgede birçok kişi seneye bu evlerden ayrılmayı düşünüyor çünkü. He, ben zaten dinle aşırı bir şekilde iç içe olmayı seviyorum, Fethullah Gülen'i de seviyorum diyorsanız tam size göre bu evler.
mutfakları mutlaka pis olan yerlerdir. yıkanmadan milyon kere içinde menemen yapılmış tava ve tencereler mutfak tezgahına yığılmış durumda olur. yerler ekmek kırıntıları ve zeytin çekirdekleriyle doludur.
bir günlüğüne geçici olarak kalmam gerekti bu evlerde. o bir günde anladım ki iq seviyesi oldukça düşük. bu sonuca varmamı sağlayan olay şöyle gelişti. mutfak'ta kahvaltı öncesi oturuyorum. çocuğun biri gazete okuyor(evet doğru tahmin zaman gazetesi). gazete'de beşiktaşlı manuel fernandes "final'e kadar gideriz" demiş. çocuk bu haberi okuyor. o sırada içeriden bir şakirt geldi ve o gazete okuyan şakirt'e "fernandes türkçe biliyor mu lan?" dedi. acaba ciddiler mi yoksa şaka mı yapıyorlar diye suratlarına baktım bildiğin ciddiydi bunlar. allah'tan o evde fazla kalmam gerekmedi. allah düşürmesin.
edit: imla.
