kısa metrajlı filmken uzun metrajlı filmi çekilmiş çok da güzel olmuş bir filmdir. etkisi günlerce sürer acaba yapabilsem ben ne yapardım diye de düşündürür. anlatımı çok akıcı ve sıkmayan bir türdendir. ayrıca filmde bazı sahneler aileyle beraber izlenecek türden değildir.
cidden çok iyi bir film...
Birbirinden tuhaf karakterler içeren komedi ve romantizm barındıran farklı bir film. Deadpool'dan sonra izlediğim en iyi komedi filmiydi. Ama bu tabii ki kişisel bir görüş. Bazı kişilere film uymayabilir. Çocukluk dönemimde filmdeki karakterlere benzer insanlara sahip bir yerde yaşamamdan dolayı belki de sevdim bu filmi. Eğlenmek isteyen denesin derim.
dün itibariyle tamamını izlediğim film. durağan bir akıcılığa sahip. izlerken kesinlikle sıkılmadım. finali biraz tuhaftı ama genel itibariyle çok beğendim. ilişkiler konusunda çok şeye değinmiş.
--spoiler--
terk ettiği ex sevgilisine daha sonradan pişman olup aradığında bizim eleman ret cevabı almıştı. ve steve denen bir dallamaya verdiğini söylemişti. daha sonra partide onu yanında bir kızla görünce hemen yelkenleri suya indirdi. hatta öpmeye falan çalıştı. yahu bu gibi kaşarların ortak yönü bu hep. yüzüne bakmaz normalde, yanına ateşli bir hatun alıp ortamlara aktın mı hemen yapışır peşine sülük gibi.
--spoiler--
şuan izlediğim ve beğendiğim film. aynı olayları bende yaşadım başroldeki çocuk gibi. isveçli olmasa da taştı. dergi olayını da yaşadım. o kız ayrıldıktan sonra yaşadığı uykusuzluğu, unutamamayı falan bende yaşadım. acaba bu aşırı bağlanma problemim bu çocukluktan kalma hayranlıktan mı geliyor? filmin sonunda öğrenirim umarım. yarın bitiririm anca filmi editlerim bir ara.
edit1: şu stiffler'a benzeyen süper taşak insana çok güldüm ya. tolgahan sayışman'a benziyor eleman ayrıca. russel crowe ve gladiator temalı halı saha motivasyon konuşması süperdi patronun ahahah.
sizi gerçek hayattan çekip götüren bir film istiyorsanız, adresiniz bu film olmalı. o kadar masalsı ve yumuşak bir anlatıma sahip ki filmi izlemiyorsunuz, içinde buluyor kendini insan.. zaman kavramı, hayal gücü çok iyi bir dille anlatılmış. hareket eden tablo gibi bir yapım. zaman akıyor, ama dalıp gidiyorsunuz. durup baş karakteri incelemek istiyorsunuz.. lakin bütün o fotoğraf sahneleri ile oluşturduğu filmi, her sahne ile müthiş uymuş müziklerle donatınca, tadından yenmeyecek bir film çıkarmış ortaya.
özellikle mükemmel görselliğine değinmek istiyorum. yakın çekimler, sahne açıları, kullanılan renk tonları herşeyiyle harika. teknik açıdan da çok başarılı olmuş. mr. nobody'nin yanından geçemez tabii ama onu beğenen bunu da beğenir kanımca. 2006 yılında en iyi kısa film dalında oscara aday gösterilmiş. 26. uluslararası film festivalinde altın lale için de yarışmış. izleyin, tavsiye ederiM.
kısa metrajını beğenenlerin, uzun metrajını da mutlaka beğenecekleri biflm. zamanı durdurunca yapacak o kadar çok şey varken, bu kadar mütevazi davranmak tebessüm ettiriyor. başından sonuna kadar da o tebessüm sanırım hep yüzümde vardı. diyalogları da çok hoş.
izledikten sonra kişiyi kimseyle paylaşmasam da kendime mi saklasam bencilliğine* iten enfes bir film. bu sahne benim olsun diye bir kare arandığında "hıaaağğğ hepsi çok güzel seçemiyoruuaaağğm" diye düşündürtebilir. tamam düşündürtmeyedebilir. o bana özgü bir anırmaydı.
mükemmel. mükemmel. mükemmel. ve milyonlarca mükemmel daha. bir film bu kadar mı sevdirir kendisini. mutlu olmayı ve ağlatmayı ve kahkaha atmayı ve dalıp gitmeyi ve durdurup düşünmeyi ve düşünmemeyi ve gülümsetmeyi ve küfür etmeyi ve bitsin bir kere daha izleyeceğim demeyi ve unutturmamayı kendisini...her şeyi aynı anda başarabilen çok şahane film.
edit: şu anda farkettim ki cast geçerken what else is there* çalıyor. bu film benim filmim. mutluluktan ölüyorum.
--spoiler--
herseyin ikinci sinif oldugu, sicak ve tek tip bira, enkaz halindeki otomobiller
ve en onemlisi gulumseyemiyor olmalarina ragmen devamli suratlarda bir tebessumle izlenen harika otesi bir film.
ozellikle canli bomba taksi soforu inanilmaz bir fikirdi.
--spoiler--
zamanını boşa geçirenlerin, yapmak zorunda oldukları işlerin boşuna zaman kaybı olduğunu düşünenlerin, canı sıkılanların, aşk acısı çekenlerin, en azından iyi bir film izlemek isteyenlerin izlemesi gereken film.
izledikten sonra uzun süre aklım bir karış havada gezmeme ardından, oturup üzerine düşünmeme sebep olan ve "anı yakalamanın" önemini sorgulatan mükemmel bir film. izlenesi ve tavsiye edilesi
oyuncularının büyük bir kısmının, ben anadolu lisesinde iken ingilizce öğretmenlerimin ara ara dinlettiği oxford bilmem ne kasetlerinde konuşan insanlar gibi konuştuğu film.. garip bir aksanları var, insanı tahrik ediyor.. okulda da tahrik oluyordum, o ayrı..
--spoiler--
- Senin sorunun ne?
+ Sorunum yok, sorum var. Benim en büyük sorum şu: Aşk nedir? Biliyor musun uzun zaman önce aşkın ne olduğunu bilmek istiyordum. Galiba aşk, olmak istediğin kişiye cesaret edebilmek, hayatın ikinci şansında güzelliği ve şanslı olduğunu görebilmekmiş.
- Yani?
+ Yani, eğer bir an durmazsan kaçırabilirsin!
--spoiler--
uzun metraj versiyonu, ingilizler için mucize denebilecek kadar güzeldir.
teması, zamanı durdurabilsiniz, yavaslatabilirsiniz, hızlandırabilirsiniz ancak geri alamazsınız değiştiremezseniz üzerine kurulmus olan, dram ve komediyi sahane bir sekilde birleştirmiş eglenceli film.
türkcesi zamana güzellik kat olarak cevrilmiştir.
bebek gibi uyumak için ihtiyac olan tek sey sevgili midir sorusu acık kalmıstır film sonunda.
izleyen herkesin, sevdiği herkese izletmek isteyeceği türden bir film kısaca.
efendim, hani bazı filmler vardır ya belirli bir kategori altına girmezler.işte örnekte görüldüğü gibi cashback ahanda tam böyle bir film.kısa filmden uzun metrajlı filme geçiş yapmış bir özeliğe sahip olup, eski aşklarınızın yaralarına tuz basarken birden kahkahalarla gülebileceğiniz bir sahneye geçiş yapabilme özelliğie sahiptir.filmin türü olarak romantik komedi denilse de değildir.
teknik olarak etkileyici geçişlere sahiptir.bazı sahneleri durdurup geri alıp tekrar izlemek içten bile değildir.zamanın durdurulduğu sahnelerde siz de kıpırdamadan sahneye eşlik ederek filmin içinde bulursunuz kendinizi.
öyle güzel işlenmiştir ki kadın vücudunun kutsallığı,oha lan noluyoruz yuh artık bu ne açık seçiklik derken içinizi gıcıklayan sahneler birden önünüzde sanki sanat eseriymiş gibi görünür artık.hatta filmden sonra arkadaşınızla kritik yaparken işte budur dersiniz, erotiklik değildi filmdeki, sanattı dersiniz.
filmin başarısı, ana karakterin beynindeymiş hissiyatına sahip olmaktır kannımca,ve olursunuz.
konu itibari ile sevgilisi tarafından tekme yemiş kalbi yaralı erkek karakterin uykusuzluğa kapılması ve hayatında fazladan oluşan 8 saatlik boşluğu bir büyük süpermarkette gece vardiyasında değerlendirmesi ve olayların gelişmesidir.elemanımız güzel sanatlarda okumaktadır ve bunun ile ilgili göndermeler anlayana çok ince ve güzeldir.
tabi filmin türkçe isminin zamana güzellik kat oluşunun mantığı da elemanımız zamanı durdurabilme özelliğini kazanmış bunu da en derinine altını çiziyorum en derinine kadar kullanmıştır.
çok uzattığım lafımın kısası, izlemeden ölmeyiniz efendim...
aşk, hayal kırıklıkları, uykusuzluk, kadına ve kadın bedenine yüklenen anlamlar v.s her şey öyle güzeldir öyle güzel işlenmiştir ki ! süper bir filmdir. ayrıca şu zamanı durdurma işini bende öğrenmek istiyorum . *
anlatım tekniği ve sıradan bir konuyu sıradışı işleyişiyle sıkıcı ingiliz sinemasında bir yıldız gibi parlıyor cashback. aşk kaynaklı uykusuzluğun öğrenci yaşamıyla kesişmesinin sonucu diyebiliriz. anlatıcı tekniği gerçekten hakkı verilerek kullanılmış .kısa metrajlı olmasının getirdiği oscar avantajıyla birlikte, uzun metrajı için oluşturduğu dezavantajı görmek aşikardır. eğer öncesinde tembellik edip kısa filmi izlerseniz, uzun metraj sizin için sıkıcı bir 98 dakika olarak anılacaktır.
şirinlik harikası, sanat şaheseri... bütün karakterleri ayrı ayrı dakikalarca değerlendirilebilir. halı saha maçı, süpermarketteki zaman takası, zamanı durdurabilme, sanatsal çıplaklık, ayrılık acısı, arkadaşlık, aşk... müziklerin girişleri, görüntülerin harikalığı... duygusal, komik, trajik... ben nasıl böyle anlatamadıysam derdimi yönetmen de öyle karıştırmış her şeyi ama benim gibi beceriksizce değil...