Aklımın erdiği yaştan itibaren beni en sıkan olay; hergün şehit vermemiz ve artık buna alışmamız. Geriye kalan kişisel sıkıntılar ufak teferruattan ibaret.
Bizim için çok değerli olan insanlar bazen hayatimizdan çıkar bunun önüne gecemeyiz. Ama geriye dönüp baktıklarında bizi iyi kötü bi şekilde hatırlamalarını isteriz işte can sıkan mesele onlar için sadece hayatlarından geçen bi karakter olmamız hatta hiç hayatlarına uğramamış gibi olmamız.
iş stresinin ve günlük hayattaki ufak tefek de olsa can sıkan abuk sabuk durumların aynı zaman aralığında arka arkaya dizilip insanda genel anlamda sıkıntılı bir ruh haline yol açması.
insanlar. artık insanlar diyalog yerine kavgayı, empati yerine peşin hükmü, tevazu yerine kibri marifet sayıyor. böyle olunca susuyor, kendinizi ifade etmek yerine kabuğunuza çekiliyorsunuz. sonrası derin bir yalnızlık.
Çalıştığın ortamda yapılacak bir işi kimsenin üstlenmemesi ve bu işi senin üstlenip yapmaya çalışman ama yapılan iş sonucu eksik birşeyler bulunup bir sürü laf işitmek. Keşke bende bu işten anlamıyorum bir fikrim yok deseydim pişmanlığı.
Bir tuş kadar yakın, sadece ara tuşuna basıcaksın sesi karşında olacak, ama elin gidemiyor, bir tek arama herşeyi mahvedecek çünkü. Görüyorsun çevrimiçi, orda duruyor, ama yazamıyorsun.
Can sıkmak ne demek, bir başkası için atan kalbini bilmek canı parçalıyor...