Soyadı kadar zarif, adı gibi cahittir. Kıymeti sonradan bilinen, pek anlaşılmayan fakat nice anlamlar yüklü güzel şiirlerin şairi. Senin gibisi gelmez bir daha üstadım.
"Biliyor musunuz ben bu çağdan nefret ederim. Etimle, kemiğimle, hücrelerimle nefret ederim. Makina, makinanın o korkunç dişlileri nasıl kemirir canımı. Bir bilseniz bir bilseniz. Nasıl ezilir, nasıl susarım. Bir kayanın, bir bitkiye bir canlıya örneğin üzerindeki bir karıncaya yabancılaştığını duydunuz mu hiç: Bir kişinin anıtı ile, "mermerden bir kişi" ile, "bir kişinin" birbirine benzemediğini düşündünüz mü hiç? Bir çağı kabullenip "ben"le o içimdeki arasında böyle bir ayrıntı var. O ikisi birbirine öyle yabancı ki..."
“Büyüklerin ellerinden
Küçüklerin gözlerinden
Suriye’nin toprağından
Bosna’nın bayrağından
Ebu Zer in yalnızlığından
Bilal-i Habeşi’nin ilk ezanından
Tarık bin Ziyad’ın kılıcından
Filistinli Cafer’in haykırışından
Gazze’nin gözyaşından öpüyoruz…
iyi bayramlar meleklerin şehri Gazze.
iyi bayramlar utancımız,açlığımız Afrika.
iyi bayramlar Ömer Muhtar’ın soylu çocukları.
iyi bayramlar acının, ölümün başkenti Hama.
iyi bayramlar Recep onbaşı,Salih uzman,er Mehmet.
iyi bayramlar kırılganlıklar,üzüntüler
iyi bayramlar ey Hüzün…”
'anılar defterinde gül yaprağı gibi unutuldum kurudum
başıma düştü sevda ağı
bir başıma tenhalarda kahroldum
sen kim bilir rüzgârlı eteklerinle
kim bilir hangi iklimdesin,
ben sensiz bu sessizlikle
deliler gibiyim sensiz
bu sessizlikle
ayrılıkla başım belada
gözlerini çevir gözlerime
yoksa sensiz bu sessizlikle
deliler gibiyim
sensiz bu sensizlikle.'
dönemin efsane şairi olarak anılır. haksız da değil insanlar elbette, keşke daha çok yaşasaydı. ancak yine de bir ismet özel değildir. şimdilerde kızgınlıkla anabileceğiniz bu şairimiz ismet özel hakikaten çıtayı öyle bir yere çekmiştir ki yakalaması ve geçmesi zor.
Bir adam bir kadın var içimde iyice anladım
Bana bunu sessizce anlatıyorlardı
Bir yerde onların yönlerinden
alımlı bir zarf katlanmıştı uzaktaki
bulvarların geceye vurdukları
çağırmasız kır günlerini zararsız akrepleri
uzunlamasına yaşayıp yatay bir çocukla kalkan
bir sürü alışkanlıklar taşıyan
insanlığımızı gülüşü yalnızlar çarşısında
çağrılmış gümüş seslerini aynadaki yüzlerin
başkası sevsin diye en seçkin yerine
bir şal gezdirirdi
insanlığımıza bir şey getirirdi yalnızlarlaBir sen varsın hep saçların ağzın
Bir merdiven hücresinde
uzak çağrışımlarla koşardın ya bensem
seni sonsuz gelişinle
saçından tanıyor gülüşünden kaçıyor
eğilip başını içlerimden geçtiğin zaman
uzağa bir yolcuya karşı çıkar gibi
Artık gecikmiş alışıldığım gidişinle
davranılmaz üstünde durulmaz
hiçbir tüfeğe gelmez bir kekliksemYüzün soygundan geçmiş öyle bir yerde
durmuş ki bakışın boynun bozgun
üstünden bir nehir geçer gibi
ya gecedir ondan ya bulanık sudan
bir hasta gibi ağrımaktasınGelişini aldım onu nasıl harcadım
Denizden bunalıp okyanusa
Selâm çakan vapurun
Sevindik adımına birden parka çekildik
Ve birden nasıl bayram bıyıklı
Bir yaylım herkesin yaydığı bir merhabayla
Eğip başını içlerimden gittiğin zaman
Uzağa bir yolcuya çıkar gibiSelini üstüme çektin önce
camdan bir mektup dolabının
üstüste sayısız koridorunu yüzüme yakın
başını duvara değdirmiş bir benzetişle
josef ka benzeri bir bakışındı
ya da konuşmayı kesip aman sen
öyle bir gittin ki benimlePiknik beni sana verdi önce
Gelişen güneş yalnızlıktan bir göze
Eski ellerin
Ve çağlarınla bir şeye uzanmış etin
Ve hançerinle zamana saf durmuş
Son gidişindir buBunların hepsi beni çağırıyorlar sevinçlerimden
Biri denizdir uzun boylu gürültüsüyle
zaten hangisi kavak zürafası değil
biri bütün yan odaları bekler
kuşkulu geçer camlardan
ve bırakır yerini bir koridor bekçisineHaydi sen bütün onlara git benimle
Son sigaramdın
Gidişin antinikotin
Birden bir şey mutlu eşit piyano çalıyor
Elleri iki çeşit durgun
Gerçi çıkmıyor gelenlerin karanlığa duranların
Suya inen sesleriTam şimdi denizinle
bir çakıl taşına yaklaşıyor
kuma çok yakın bütün kesitlerinle
bakıyor ve bunalıyorsunTam şimdi ipe koşan
beni elleriyle alkışlayan
ağrıyan bir gün geliyor.
...
Çoktandır yabancı bir cismin
kalbime sürtünmekte olduğunu biliyorum.
Yine de biri çıksa, nasılsın dese alışkanlıkla iyiyim diyeceğim.
Kederli olduğumda söylenemez zaten.
Buna sebepte yok çünkü. Ne taze bir ölüye sahibim, ne felâket geçirenlerim var.
Dedim ya oturuyorum öylece. iyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok.