Ilkokulda hani tiyatrolar olurdu derstten cikip giderdik ya hani cok begenerek izlerdim gulerdim baya sonra ortaokul da gulmemeye basladim o gun dedim ki oglum büyüyorsun lan.
rengin'in aldatıldık şarkısını eskiden güzel olduğu için dinlerdim. artık sözlerine anlam verdiğim için dinliyorum. Gerçekten "sevda böyle değil" miş. insan hep daha farklı şeyler bekliyor hayattan.
Dünyanın senin etrafında dönmediği. Senin gibi bir sürü insan olduğunu fark ediyorsun ve birden bire önemsizleşmeye başlıyorsun bunca insan arasından sadece birisiyim hepsi bu. Özel bir şey yok.
Ayrıca bir mucize yaşayıp çok mutlu olduğum o hayata geçemeyeceğim. Artık o mucizeyi beklemiyorum. Hayat bundan ibaret çünkü.
Tatsız başlık.
Bir sürü şey var hepsi de çok tatsız hangi birini sayalım? Biri de çıkıp iyi ki büyüdük büyümek müthiş bir şey diyemiyor diyemez de.
Farkındalık işin içine büyümek girince çok tatsız bir şey oluyor.
Ben büyükçe küçüldüğümüzü farkettim mesela.
Hayat hep yol ayrımı sunar sana ya sağ taraftan yada sol taraftan gitmek zorundasındır sen ister sağdan ister soldan git sonunda keşke diğer yoldan gitseydim diye pişman olursun, büyürken bu yol ayrımları dahada artar ve hayatının gidişatını değiştirecek kararlar aldırır sana sanırım kader denilen olguyu o zaman gerçekten anlarsın.
Kırmızı severdin, turuncu, yeşil hatta sarı bile severdin. Zaman geçer. Geçen sadece zaman değildir. Ömür, nehirler, zaman... bi bakmışsın artık siyah seversin. Seversin ama siyaha dönmüşsün. Simsiyah...
sorumluluğun da seninle büyümesi. küçükken ailem bana karışıyor diye çok isyan ettim ancak isyan etmekten daha çok merak ettiklerim de oldu.
mesela ben özgür değildim babam gibi bir otorite başımda vardı, peki babam yetişkin bir bireydi o neden özgür değildi?
yani ben bir şeyi yapınca babam kızar diye korkup yapmıyordum, peki o kimden korkuyordu?
sonuçta o özgür biriydi.
hem neden çalışıyordu ki? kimse ona çalışmayınca kızamazdı, istediğini yapardı, gezerdi tozardı.
neden eve geliyordu mesela?
sonra büyüyünce anladım ki babam toplumun ona dayattığını bana dayatıyormuş. aslında özgür değilmiş. bir sürü sorumluluğu varmış.
bi üzüldüm tabi, ben keyif için bana baskı yapıyorlar zannediyordum.
yalnızlığa alışıyorsun, gözlerin kapıda kulağın telefonda bir ses arıyorsun bir nefes, sonra ağlamayı öğreniyorsun. daha yazmak, anlatmak istiyorsun lakin üşeniyorsun..