çok çalışkan yada dersle çok alakalı olduğu için değil, pis bir öğretmen yalakası, not için gerektiğinde yalama yutmanın allahını yaptığı için sevilmeyen öğrencidir. **
dersten yarım saat kadar önce kadar gidip yeri kaptım. zira yer benim değildi başta o kız oturuyordu. ama malum üniversitedeyiz senin yerin benim yerim olmuyor.
önce giden kapıyor. diğer gün gittiğimde yeri kız kapmıştı anladığım kadarıyla bir saat önce gelmişti. öbür gün iki saat önce gittim yine kaptım. sonraki gün o kaptı derken
sonunda sabah 6'da kalkıp saatler öncesinden derse gittim. * o gün kız dayanamadı yanıma geldi;
ilkokulda benim içinde olduğum durum. Sınıfta soruları çok kısa sürede çözerdim, kimseye fırsat vermezdim hemen hoca söylerdim cevabı.bu lise 1 dede devam etti sonra anlamsız bulup kendi kabuğuma çekildim. Üniversitede ise hiç not almadan defter ,kitap taşımadan file vermeden 4. Sınıfa geçtik hadi hayırlısı.
bi şekilde hocaya değil tribünlere oynayan öğrencidir. aradan çocuk musunuz lan ders mi dinliycez sizi mi çekicez diye bağırınarak çıkarsanız bi daha yapmazlar.
derste her boka atlayan, hiç arkadaşı olmayan inek öğrencidir. ama arayı iyi tutmakta fayda vardır. şayet arkadaş olma hevesiyle notlarının fotokopisini çektirip ayağınıza getirip üstüne bir de ödevlerinizi yapabilir.
true story.
not: hayır, yavşaklıktan değil. her şey yalnızlıktan.
Bunlar muhtemel olarak grup olarak bulunabilirler. Genelde 3 kişidirler ve sınıfta mazlum, gariban kim varsa onları çekiştirir ve onların hakkında "uydurma" dedikodular yaparlar. Sataşmalardan tutun da, psikolojik baskıya kadar. Lise döneminde bununla karşılaşana kadar sadece gençlik dizilerinde olur sanırdım.
ilkokul hocam çok garip kadındı vesselam, ifşa etmiş gibi olmayayım ama adı ayşegül gürgen.
beden derslerinde, müzik derslerinde ve sair bütün derslerde matematik işleme gibi garip bir huyu vardı. ayda bir beden eğitimi dersi yapardı top bile vermezdi, ezilmiş kola kutusuyla maç yapardık. yine ayda bir müzik dersi yapardı, işte gıcık öğrenci burada devreye girerdi.
yıllar sonra düşününce, adı geçen hocanın, ertesi gün müzik dersi yapacağını söylediğini anladığım bir öğrenci vardı, adı veysi midir veysel miydi neydi... ulan hoca ne zaman müzik dersi yapacak olsa bu arkadaşımız klavyesiyle gelirdi okula, çocuk aklımız almazdı o zaman, lan yine denk getirdi derdik. 40 dakika boyunca tahtanın önüne geçer, özenle yerleştirdiği klavyesini çalar biz de mal gibi sadece dinlerdik bütün ders. dokundurmazdı klavyesine şerefsiz. bütün sınıf çok gıcık olurduk ona. ömrümüzün 2 senesi her ay veysi (ya da veysel, ne boksa işte) konseri dinlemekle geçti. hayır insan kendini geliştirir bari lan, hep aynı şarkılar.