--spoiler--
Yarın sabah uyanıyorsunuz ve işaret parmağınızdan başka her yerinizin felç olduğu gerçeğiyle karşılaşıyorsunuz.
On dakika sonra telefonunuz çalıyor ve ailenizden birinin ölüm haberini alıyorsunuz.
Öksürük sebebiyle gittiğiniz doktordan kanser olduğunuzu, 6 ay ömrünüzün kaldığını işitiyorsunuz.
Korkunç bir icra çalıyor kapınızı, 15o yıl borç ödeseniz bitmeyecek cinsten.
Girdiğiniz tüm sınavları kaybetmişsiniz.
inanılmaz bir deprem sülalede adam bırakmıyor.
En sevdiğiniz kişi 24 saattir kayıp, yıllarca da ulaşılamayacak.
Uyuyamama hastalığına yakalandınız, ömrünüz tavana bakıp çıldırmakla geçecek.
Ama hayır, ama olmuyor,
Sağlıklısınız, sevdikleriniz yanınızda, her şey normal aslında ama rahat battığı için kendinize dert arayıp artistlik yapıyorsunuz değil mi?
Şükretmek aklınızdan geçmiyor.
Başınıza bir iş geldiğinde hangi yüzle bir şey isteyeceksiniz Allahtan?
Şimdi, başınıza gelmeyen bunca şey için şükretmek çok mu zor?
Acılarınızı avutup mutluluk pozları takınmayı mı bekliyorsunuz?
Şükür, şükür büyüyen bir hayat kurmamız gerek. Hemen şimdi, sandalyemizin altındaki bomba patlamadan, kanser olmadan, kamyon altında ezilmeden;
Ot, saman ve su dolu bu dünyaya aldanmak ne acı!
Rabbimiz çok şükür; ellerimiz ne kadar güzel, ayaklarımız da;
Bir nefes aldık şimdi hazinenden bütün cihan ciğerlerimizde, bak nasıl atıyor kalbimiz: Şükür, şükür, şükür.
Birazdan secdede olacağız şimdi.Biz kendimizi sevdik, sen de bizi çok sev Rabbimiz..
--spoiler--
şu yılgın türkler kitabını okuduktan sonra boş tespitlerin adamı olduğuna hükmettiğim yazar. 200 sayfalık kitabını bir çırpıda okumama rağmen akabinde acımadan çöpe attım ve okuduğum kitaplar listesinden de kitabın adını sildim. halbuki kitabı okuduğum günün ertesinde iki sınavım vardı ve o kitabı buna rağmen okumuştum. esasında bir çırpıda okumama sebep olan özellikle çöpe atmama sebep olan özellik aynıydı. kitapta fazlaca oturup da kalkamadığınız kalktıktan sonra da 'nerden oturdum' dediğiniz bir sohbet havası vardı. tespitler hayata dairdi ama 'dünya'ya dair değildi, fikir altyapısı yoktu, sığdı, sadece dikkatli bir gözlemci ve sözünü sakınmayan herhangi bir kahvehane müdavimi de aynı tespitleri yapabilirdi. yine de emeğine sağlık.
garip bir adam.* allah bilir gerçi , neler yaşadığını tam olarak bilemem ama gözlemlediğim kadarıyla ateist bir yaşamdan müslümanlığa dönüşünde toplum içinde çektiği aşırı yalnızlık duygusu fazla etkili olmuşa benziyor.(bu kötü bişey değil, aslında hepimiz aynıyız) islami camiaya "ait" bir yazar olmakla bu duygusunu biraz olsun bastırmış gibi. Müslüman gençlerle beraber vakit geçirirken yüzüne yansıyan mutluluk ve biraz da çocuksu sevinç bunu fark ettiriyor. Bir romanı dışında başka hiçbir kitabını okumadım. Modern yaşamı eleştirip, yerlere vurma ve milletimize özgü bazı klişeleri yerme meselesinde fazla mesai harcamış birisi. ancak onun için bir tehlike var : o da tekrara düşme ve artık tıpkı eleştirdiği o klişeler gibi klişe söylemler ortaya çıkarma, ilk baştaki özgünlüğünü yavaşça kaybetme. ben kişisel gelişime savaş açmaktan çok , daha kalıcı işler yapmasını isterim bu kalemin. mesela yine temelinde ve anafikrinde "anti-modernizm" olan edebi romanlar yazabilir.
tüm bunlar dışında karşılıklı bir ya da yarım saatlik bir sohbetten çıkardığım kadarıyla kişilik olarak muhteşem bir insandır. özellikle mütevazılığıyla hayran bıraktırır...
dünyada tanımış olduğum en gerizekalı insan kim diye soracak olursanız kesinlikle ilk üçe bu adamı sokarım. geçen sene istanbul bayrampaşada liselere vermiş konferansta zorunlu olarak gitmiştim içinizdeki öküze oha deyin adlı kitabını tanıtırken bir yandan batıyı eleştirmekte ve islami bilgilerden bahsetmektedir ama verdiği islami bilgiler tıpkı bir tarikatın beyin yıkamaya çalışması gibi saçma ve gereksiz bilgilerden oluşturmakta batıyı ve batılıları eleştirirkende 2 cümleyi bir araya getiremeyip adeta saçmalamanın dibine vurmuştur
--spoiler--
şimdi amerikanlar çıktı aya uzaya ne mi oldu hiçbirşey sadece 3 5 tane taş alıp geldiler böyle gereksiz bir şey için uzaya mı çıkılır hahay saçmalık. bilimsellikmiş falan bilim ne ya ? yok öyle birşey
--spoiler--
diyerek saçmalamanın dibine vurmuş daha sonrasında coca cola dan girmiş batının ürettiklerini kullanmayın falan diyerek iyice saçmalamış ve ordaki liselerin tamamına yakınının gitmesine sebep olmuştur. ve ayrıca en son 20 sene önce küçük emrah filmine gitmiştim sinemaya ama 3d teknolojisidir yok avatar şöyle böyle diyerek atıp tutmuştur lan yavşak yobazın önde gidenisin anladık teknolojiyle aran yok mağrandan kafanı pek çıkartmıyorsun sınırlı bilgin ile teknolojiye bilime ve yeniliklere niye bok atıyosun ? ve bununla birlikte sorulara cevap vermekten acizdir orada tesadüf eseri bulunan bir ilkokul öğrencisi kız çok güzel bi soru sormuş fakat bülent akyürek 2 saat bekledikten sonra konferansı bitirmiştir.
--spoiler--
ilkokullu kız : şimdi konuşmalarınızdan anladığım kadarıyla batıya ve avrupaya karşısınız peki türkiyenin avrupa birliğine girmeye çalışmasına ne diyeceksiniz ?
bu nedir aq ya okulla beraber gitmeseydim orda küfrü basıp domates fırlatırdım *
okula dönerken hocalarımızın böyle gerizekalıları konferanslara çıkarmaları hatadır demesi yarmıştır.
mavi marmara risalesi isimli kitabı çıkmıştır... henüz alıp okumadım lakin üzerimde halen 'içinizdeki öküze oha deyin' üslubu beynimde uçuşuyor, kitabı okuyamayıp yarım bırakmıştım... aman da aman akyürek'te şimdi sen kitabı bıraktığın için ağlamaktan gözleri şişmiştir diyenler varsa (ki şimdi olmasa da sonradan olur) ben bir okurum, tabiri caiz mi bilmem ama 'yeşil kalem' okumayı severim.. ve 'yeşil kalem' sahibi yazarlarımızın kitapları öyle üstünkörü yazılmış abukluklarla dolu olmamalıdır...
hakikaten iyi bir yazar ise kendisine herhangi bir yerden böyle bir eleştiri geldiğinde 'dikkatlice düşünmeli' kulak arkası etmemeli.. okuyucu, sonuçta onun için bir müşteri.. ve bir müşteri memnuniyeti ve dahi bir müşteri memnuniyetini herkes bilir ki 50 müşteridir. aynı zamanda bir müşteri şikayeti de aynı oranda değil daha büyük bir oranda karşısına çıkar...
hadi onu da geçtim, akl-ı selim sahibi herkes samimi yapılan eleştiriyle, bodoslama yapılan eleştiriyi ayırt edecek bilgi ve tahakküme sahiptir sanıyorum... eh bu yazıdan buraya kadar bir şey anlamayan varîse de allah hayrınızı versin diyorum efenim...
kişiliğini yazarlığıyla kıyaslamıyorum, zira yakinen tanıyan dostlarımız ne kadar tevazu sahibi olduğunu her defasında söylerler... ama şu da bir gerçektir ki bir insan 'çok iyi' olduğu için 'çok iyi' kitaplar yazmaz.. ya da çok iyi diye yazdığı kitap 'çok iyi' demek değildir... üslup sorunu var, nacizane ...
neyse kendisiyle ilgili bu konuyu üzerimden atar atmaz hemen alıp okuyacağım yeni kitabını... zira mavi marmara benim için özel bir yer işgal ediyor yüreğimde...
hakkında yazılanlara göz gezdirdikten sonra nasıl olup da bu kadar şişirildiğini anlayamadığım tutucu yazardır! genel olarak yazdıkları muhafazakâr çizgide seyretse de kendiyle çeliştiği noktalar da olmuyor değil. teslimiyetçi ve yetinmesini bilen bir 'kul' yapısı çizer genel bütün itibariyle. ''içinizdeki öküze oha deyin'' kitabında geçen şu sözü, o'nun hakkında çok keskin ipuçları veriyor aslında:
- dünyevi istekleriniz yoksa eğer, suratsız bir müslüman olmanızda bir sakınca yoktur! çünkü piyasaya gülücük dağıtmak da çok çirkin, duygusal bir rüşvettir. müslüman, diyalogcu ve uzlaşmacı tavırlar takındığı an; karanlık yolların yolcusu olabilir...
böyle buyurmuş kendileri... ama bilmezler mi ki; islamiyet hoşgörü ve muhabbet dinidir...
"turizm bataklıktır, yunanistan bu cenabet paralar yüzünden battı."
"namazını bir hafta düzenli kılamayan adama islamcı denir."
"28 şubat sonrasında islamcı cafeler arttı."
"batı doğayla savaşıyor sürekli, doğayla savaşılmaz."
"70 kiloluk insan 1 tonluk araba yaptı kendisini taşımak için."
"salonda soba olduğu zaman merkezi yönetim vardır. genç odaları küçük uluslardır, kapılar çalınmadan içeri girilmez, kendilerine has hukukları vardır."
"batı dünyanın solunda doğu sağında kalmıştır. diyalog falan istemiyoruz baba, bizden uzak dursunlar."
"müslüman görmediği insanı vuramaz, o silahı yapamaz."
"keçi sakallı olmadığım için bana köy filozofu diyorlar."
"para artık bizim sıratımız oldu. bir insana para vermeden ne olduğunu anlayamıyorsun."
''..1969'da elazığ'da doğdu. 1985'te ankara'ya yerleşti. birbirinden alakasız onlarca işte çalıştı.17 yaşında ilk kitabı ''talabesk''i çıkardı. 125'e yakın okuru olduğu halde mütevaziliği elden bırakmadı(!) 1990'da ünsüzler dergisini çıkardı ve batırdı. bunu diğer dergiler takip etti.
1991'de ''ve tanrı ağladı''yı yayımladı. bağımsızlığı, ters fikirleri, aylaklığı sayesinde yapayalnız kalmayı becerdi.
1992'de ''cinnetim cennetimdir'' romanıyla düşman sayısını ikiye katladı. hırsından devlet dairesine girdi. bu arada aşık oldu ve evlenmeyi becerdi. 1995'de ''itin biri'' romanı çıktı. bir dönem ''ustura'' ve ''fesat'' dergilerinde çalıştı.
dört duvar arasında kozasını örerken ''hata sözleri'', ''kanlı cennet'', ''şizofren çocuk masalları'' kitaplarını hazırladı. derken ''itin biri'' isimli roman mı değil mi sorularının mengenesinde sıkışan eseri, nihayet tiyatro grubu tarafından sahneye koyuldu. aynı gruba ''yazar olmaya çalışan eşşek'' çocuk oyununu yazdı.
1997'de ''yağmur getiren fırtına'' romanı, sonunda onu üne kavuşturdu...''
şeklinde kendi yaşamını kısaca özetleyen yazardır.
bir konferansında tanıştığım, hem güldürüp hem düşündürebilen, tıfıl ve sevimli yazar. (bkz: nasrettin hoca)
***
35 yaşına kadar sosyalist yaşamış, bir rüya vasıtasıyla hidayete ermiş, böylece ortaya yeni bir allahperest sosyalist çıkmıştır...
20-28 mart 2010 tarihleri arasında ankarada atatürk kültür merkezinde gerçekleşecek olan kitap fuarına gittiğiniz takdirde kendisiyle görüşmeniz, kitaplarını imzalatmanız işten bile değildir.