nedendir bilinmez ama çıkarmış olduğu kitaplarına ulaşmak için götümü yırttığım ama bir türlü ulaşamadığım bir yazar. tamam popülerlik kaygısı yok, maddiyatı tınlamıyor ama hani kitapcıya gidip bi kitabını sorunca adama pezevenk gibi bakıyorlar kardeşim nasıl mı? aha da örneği;
+ abi bülent akyürek kitablarına bakıyordum var mıdır?
- hangisine bakmıştınız?
+ kadınlar üzerine ahmet abinin gözünden kaçanlar.
-ahmet çakar mı abi?
+ yok öyle değil,sen kıtabı bul önemli değil
(biraz bakındıktan sonra)
- ıı arkadasım o kıtap kalmamış
+ peki boş laflar antolojisi var mı abi?
- kardeş sen benle kafamı yapıyorsun
+ bi de ve tanrı ağladı
- lan siktir git mal mısın olm
+ cennetim cinnetimdir
- senın anına koyarım
+ bende senin gelişmemiş arşivine sokayım.
( biraz atraksiyon olsun diye çirkin kelimeler kullanılmıştır, başka türlü dikkati çekemiyoruz ondan, idare edin, valla)
"dokuz ay on gün iceride yattiktan sonra 28.11.1969 elazig´da sabaha karsi hastahanede tahliye oldu.
6 yasinda artik aglayamayacagini anlayinca siyasi hayatini sona erdirerek okula basladi.
bir gün calisma odasindan cikarak petlas lastik sanayi ve ticaret a.s.´de ise basladi.
halen ankara´da yasiyor.
cok yakinda ameliyatla komik olacak.
montu ve daktilosu var."
muhtedi. ihtidasına lafımız yok. allah hidayetini daim eylesin. fakat 35 yaşında ihtida eden ve 5 yıllık muhtedi olan biri için biraz fazla iddalı konuşuyor.
okuduğum tek kitabı, öğlen namazına nasıl kalkılır. bu kitapta sadece cuma ve bayram namazlarını kılıp da beş vakit namazı kılmayanlar işbu namazları da kılmasınlar diyerek içtihad yaptığını sanıp haddini aşmıştır. kişinin günahkar olması, bir farzı eda etmemesi diğerlerini de yapmaması anlamına gelmez. umulur ki o kıldığı tek tük namazları onu düzeltsin. namaz kılmamaya davet büyük sorumluluktur, daha dikkatli davranması gerekiyor iyi niyetli yazarın.
aynı kitapta nene hatun ve sütçü imamdan bahsederken parantez içinde "toprağı bol olsun" ifadesi kullanılıyor. binlerce kitap okuduğunu belirten yazarın bu tip hatalar yapmasını hoşgörmenin zorluğu yanında sözkonusu olan muhterem insanların ruhlarının incinmesi ihtimaline karşı daha duyarlı davranmak gerekir. gavura karşı bifiil savaşan bu muhterem insanlara rahmet okumak yerine gavurlar için kullanılan toprağı bol olsun demek ruhlarını incitecektir.
cemil tokpınar'ı kitabında bir okuyucu yorumuna yer verdiği için yeren sivri dilli yazar, bu konulardaki eleştirileri hoşgörüyle karşılamalı.
kitapta bunlar haricinde katılmadığım noktalarda mevcut. yine de, her ne kadar dediği gibi bayraktarı olmasa da, modernizm karşıtlığı yolunda bir taş döşemesi takdire şayan. kitapta yazara en çok katıldığım husus ise kermes müslümanları meselesi:
--spoiler--
"Ne zaman israil, Filistin'e bomba yağdırsa biz Müslümanlar "Cihad" ayetlerini saklayıp, bol bol sabır ayetlerine sarılarak kermesler kurup içli köfte, gözleme satarak, Filistin için günah çıkartıyoruz.
Gözlemeler yenilirken duvarlarda asılı resimlerde ölen çocukların kanlı suratlarını izleyerek "Oradan iki de ayran ver hele!" demeyi ihmal etmiyoruz. Aynı bilinçsiz, donuk bakışlar, aynı Kâbe'sini kaybetmiş vücut yalpalamaları, sessiz, sıkıcı ama bir cumartesiyi orada harcamanın yürek hafifleten tavrıyla dini vecibelerimizden "Cihad" emrini yerine getirmiş oluyoruz."
--spoiler--
hakkında yazılanlara göz gezdirdikten sonra nasıl olup da bu kadar şişirildiğini anlayamadığım tutucu yazardır! genel olarak yazdıkları muhafazakâr çizgide seyretse de kendiyle çeliştiği noktalar da olmuyor değil. teslimiyetçi ve yetinmesini bilen bir 'kul' yapısı çizer genel bütün itibariyle. ''içinizdeki öküze oha deyin'' kitabında geçen şu sözü, o'nun hakkında çok keskin ipuçları veriyor aslında:
- dünyevi istekleriniz yoksa eğer, suratsız bir müslüman olmanızda bir sakınca yoktur! çünkü piyasaya gülücük dağıtmak da çok çirkin, duygusal bir rüşvettir. müslüman, diyalogcu ve uzlaşmacı tavırlar takındığı an; karanlık yolların yolcusu olabilir...
böyle buyurmuş kendileri... ama bilmezler mi ki; islamiyet hoşgörü ve muhabbet dinidir...