anlattıkça biri, özleniyor ya şu şehir,
gözler kapanıyor, hayal ediliyor.
bir gün, bir gün seni almaya geleceğim deniyor,
sanki verilmiş bir sözdür...
bursa, hatırlandığı gibi kalacak kişinin zihninde,
bursa, gidildiğinde görüldüğü gibi hatırlanacak,
bursa, değişimin kendisi olacak ama güzellik değişmeyecek.
uzun uzadıya hayaller kurulacak,
uzun uzadıya vadiler, her tarafı yemyeşil,
uzun uzadıya uzanılacak bu vadilere, bulutlar izlenilecek.
rengarenk insanlar olacak etrafta,
rengarenk konuşmalar, mutlu mutlu yağacak yağmur,
rengarenk bir gökkuşağı olacak ardında, hep beraber geçilecek altından.
sanki burası behiştin bir parçası,
sanki burasının insanları üzülmüyor,
sanki bursa üzüntüleri de gülümseyerek karşılıyor.
aslında burası, diğer özlenenlerden pek farksız değil,
aslında bursa, böyle olmayabilir,
aslında bursa, daha da güzel olabilir.
10 km yukarı çıksan dağ(kış), 10 km aşağı insen deniz(yaz)dir.
bu yüzden değildir belki ama bambaşkadır bursa..
kimi zaman çekirgenin yüzsek bir yerinden izlenen manzaradır.
başka bir zaman öğrenci köyü görüklede herhangi bir balkondan bakmaktır.
ya da 48 numara otobüstür bursa her yolu heykel e çıkan.
candır, canandır bursa..
istanbul,izmir de denize karşı oturursun rakını yudumlamak için.
bursa da bir kaç hoş nağme yeterlidir. hele öğrenciyseniz anılar yeterlidir yudumlamak için.
altı evliya üstü eşkiya diye adlandırılan ister dağ havası ister deniz havası alabiliceğin, çok sevdiğim, yeşillikleri bol olan, mükemmel bir şehirdir...
öğrenciliğimi geçirdiğim ,kış aylarında insanı şairliğe yönelten ,kızlarının acaip güzel olduğu,son yıllarda başarılı şekilde gelişen ve büyüyen ,her gittiğmde ''vay be ne günlerdi '' dediğim ,özlediğim bazen yerleşmek istediğim yer
özellikle orta direk için türkiye nin yaşanılabilirlik düzeyi yüksek olan şehirlerindendir. gün geçtikçe bozulsada içerisinde güzellikler her daim varolacaktır.
farklılığından dolayı adının bursa olduğu şehir. sevmeyenleri birçok faktör üretse de, sevenleri bile pek çok noktada kesişemezler. ben şurasını seviyorum derken, kalkıp da başka birisi, ben orasını sevmem, benim favorim misal, heykel değil, yeşildir diyebilir... işte bu nedenle farklıdır bursa.
denize yarım saatte varılabilen, uludağ'ın eteğine kurulmuş bir sürü tarihi han, hamam, cami, türbe vs.ye ev sahipliği yapan, bilmem kaç tane alışveriş merkezi olan maksimum 35-40 km. mesafede iki tane göl bulunan, ilçeleri buram buram tarih kokan, isterseniz su kayağı bile yapabileceğiniz şehirdir. bi altıparmak bi heykelden çok daha fazlasıdır.
kanımca üniversite kayıtları başladı diye şehri yönetenlerin fırsat bu fırsat ne kadar millete geçirirsek kardır düşüncesi ile bukart fiyatlarını 2 liradan 3 liraya çekmesiyle şehir içi ulaşımı türkiye nin en pahalı * olan ili konuma gelmiştir.
içinde barındırdıgı üniversitesinin sacmasapan dersleri,sacmasapan hocaları ve sacmasapan kuralları,bunların yanında temiz olmayan denizi yüzünden bütün yazı bünyesinde gecirmeme sebep olan sehir.** ama yine de seviyorum yaa .. *
terminal girişinde dönüşte "tarih ve kültür başkenti" tabelası bulunan, altında ise araçların dikkkatli dönmesini uyarmak için yavaş yavaş yavaş yazan tabelalı küçük il.
şu an oturduğum yerden yıkık bir duvarını ve ağaç dallarını gördüğüm şehir. aha bir kedisi de patronun arabasına işiyor.
düdüt: bir patronu da kedi kovalıyor.
çok defalar gittiğim, yalnız gitmekle kaldığım sonunda sako ve yüreksağda sayesinde ancak gezebildiğim şehir.
ayrıca benden söylemesi murat hüdavendigar'ın türbesinde sadece başı ve vücudu gömülüdür. iç organları kosovadaki meşhed-i hüdavendigar'dadır. bunu da sırplar yağmaladılar gerçi. mına koduklarım.
evet bursa demiştik ama daha fazla "gezdiğim, çok beğendiğim, hayran kaldığım, dibimin düştüğü şehir edebiyatı" yapmayayım. *imparatoluk türkiyesi'nin ilk gerçek başkentidir. edirne, söğüt bunlar daha ziyade askeri karargah maiyetindeydi.