avrupa'da ortaçağ'da -ticaretin pek gelir getirmediği dönemlerde yani- geçimini ticaretle sağlamaya çalışan şehirli sınıftır. sonra coğrafi keşifler olur, bu tüccar sınıfın cebi uzak diyarlardan getirilen altınlarla dolar. ancak burjuva sınıfı zenginleşmişse de hiçbir alanda bir soyluya eşit sayılmayı başaramamıştır. bu sınıf daha sonra rönesans hareketlerinin tetikleyicisi olur ve feodalitenin etkisini kaybetmesi ve monarşilerin yerini daha demokratik yönetimlere bırakmasıyla tahta oturur. sanayi devrimiyle üretim araçlarını da eline alarak günümüzün sömürücü gücü halini alır.
şehir surlarına veya kalelerine burg denilirdi. ticaretle uğraşan orta kesim halkı, şehirlerdeki soylu ailelerden kendilerini ayırmak için bourgeois (burjuva) diye isimlendirilmeye başladılar. bu ticari sınıf italya'da doğmaya başlamıştır.
viktoryan dönemi ingiltere' sinde aristokratlardan sonra gelen sınıf. köken ve kan bakımından özel bir sınıfa dahil olmadıkları halde paralarıyla tabaka atlamış insanlardır, haliyle sonradan görme adetleri çoktur. burjuvanın hakaret olarak kullanılmasının sebebi de budur.
kemal tahir'in tanımına göre : "Burjuva zengin demek değildir. Burjuva üretim çılgınlığına kapılmış, üretmek satmak için ahlak, namus, din, aile, millet, insanlık gibi sosyal varlıkların topunu birden gözden çıkarmış bir rezillik toplamıdır. Bunu yetiştirmek kolay değil. Yetiştirilemez bu meret. Onu şartlar hazırlar."