sonunda orospu çocukları diyerek tepki verdiğim manyakça film. cidden insan psikolojisini etkiliyor. tek mekan tek oyuncu ile bir o kadar da akıcı bir film.
--spoiler--
o adam kurtulsa bu kadar güzel olmazdı o film.
--spoiler--
filmi izleyeli baya oldu. bitince balkona çıkıp, o alabildiğim nefesin serinliğiyle ağlamıştım bi müddet. ne kadar iyi film onu siz tartışın ama izlenince insanın amına koyan filmler listesine kafadan bir numara olur.
zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız bir gerilim filmi. tek bir mekanda çekilen ender güzel filmlerden bu film. ayrıca finali de gayet güzel. bazı filmler finale kadar iyi gider ama finalde sınıfta kalır. bu film finale kadar geriyor,finalde de doksana çakıyor golü. şimdiye kadar izlemediğime pişman oldum.
iliklerime kadar titredim, empati kurunca nefes darlığı da başladı. korkulara kıyasla bu tür filmler daha çok etkiliyor kesinlikle. hele o ''it's mark white. - i'm sorry, paul. i'm so sorry.'' kısmı yerle bir etti.
Rodrigo Cortes'in yönettiği mükemmel film. Tek mekanda geçmesine rağmen sıkmayan tam tersi sürekleyici film. Ryan Reynolds gayet iyi oynamış. Bir kaç tane güzel mesajı da var filmin.
yönetmen: Rodrigo Cortés
başrol oyuncusu: Ryan Reynolds
imdb puanı: 7,0 (8 olabilirdi)
konsept olarak "the exam"a benzettiğim filmdir. izleyenlerin uzun süre aklından çıkmayacaktır.
filmin son 5 dakikasında tutsağın eşi ile yaptığı 1 dakikalık görüşme gözlerimden yaş getirdi. sonrasında telefondan gelen heyecanlı seslerin bir türlü tabutun dışından duyulmadığını fark ettiğimde neredeyse gözlerimden yaşlar boşalacaktı. ayrıca filmi bu kadar beğenmemin sebebi filmin beklenmedik bir sonla hüzünlü bir şekilde bitmiş olmasıdır. ayrıca filmin mutlu sonla bitmemiş olması izleyicinin daha sonraki zamanlarda da filmi düşünmesine sebep oluyor. film izlenip bittikten sonra oyuncuların,yapımcıların isimleri geçerken siz "hayır ya bitmiş olamaz böyle olmamalıydı şu yazıların bitmesini bekleyim mutlaka bir sahne daha vardır" diye düşünürken gerçekten de beklediğiniz sahne gelir: tahtanın üzerine yazılmış 2 kelime : "mark white..." onun devamında telefonun ucundan gelen bir ses "üzgünüm, çok üzgünüm...".
henüz hayattayken" izlenmesi gereken filmlerden birisi kesinlikle.
2010 yapımı rodrigo cortes filmi. bir adam, bir tabut, bir telefon. fragman gibi oldu ama cidden malzemeler bunlar. süper bir yönetmenlik başarısı var filmde bir defa. ryan reynolds çekimler bittiğinde klostrobik bir arkadaş olmuş. "hayatımda hiç yaşamadığım şeyleri yaşadım bir daha da kesinlikle yaşamak istemiyorum" demiş. biz izlerken nefes alamadık, adamı anlamak güç değil. yönetmenin referans aldığı filmler alfred hitchcock'un rope ve lifeboat filmleriymiş. rope'un tek mekan olması dışında çok bir alakası yok tür itibariyle ama buried'i sevenlerin seveceği filmlerdir bunlar. ve phone booth elbette.