küçük bir havalimanı olan şehir. sabiha gökçenin yarısı kadar olsa gerek. aldanmayın yine de tek başına türkiye'nin bir yılda ağırladığından fazla turist ağırlar.
Macaristan'ın başkenti olan Budapeşte, Buda, Peşte ve Obuda'nın bir araya gelmesiyle oluşur. Fakat bütün Budapeşte'yi toplu taşıma aracı olmadan da yani yürüyerek gezebilirsiniz çünkü o kadar küçük bir şehir aslında. Turistler için 72 saati yaklaşık 20 euro olan , bütün toplu taşıma araçlarını kapsayan bileti aldığımda gayet mutlu olsam da sonra ne kadar gereksiz olduğunu kavradım.. Tabi bütün bunlar deneyim aslında! Eğer bunu almasaydım Budapeşte'deki yol harcamam en fazla 5 euro olcaktı. Kimsenin bilet kontrolü yaptığını görmedim bir iki metro dışında!
Kalbimin bir yarısını Viyana'da diğer yarısını da orada bıraktığım şehir, K. Atatürk Caddesine ve Gül Baba Türbesine sahiptir. Cana yakındır ama siz sessizliğinden ve gizli hüznünden büyük bir keyif alarak dolaşırsınız sokaklarında. Bir de Tuna kıyısına gidip bir banka oturursanız ve Travis'le iseniz o an sizden mutlusu yoktur.
(bkz: Travis)
Pahalı mıdır Budapeşte? değildir ama ucuz da değildir. an itibariyle 0.00362233247 Euros= 1 Forint ama aldanmayın. Market fiyatları aşağı yukarı aynı. Bir cafeye oturduğunuzda istanbul'da ne kadar ödüyorsanız ortalama orada da öyledir. Kızların kesinlikle kuaföre gitmemesi gerektiğine inandığım şehirdir. Evet! Sokak aralarındaki gayet kötü görünümlü,içine girince nereye düştüm dedirten bir kuaförde bile bir fön 15 euro! he bir de saçınızı yıkamadan fön yapamıyolar! ayrıca önce kurutma makinesi sonra düzleştirici kullanıyolar. hayır tabi ki fönü çektirmedim çünkü viyana'da 20 verecektim! **
Newyork Cafesine gidip sıcak çikolatısnı için.
Zamanınız varsa Budapeşte'den 1 saat uzaklıktaki Szendentre'ye de gidin. Hatta hediyelik eşyalarınızı buradan temin edin çünkü daha ucuz.
Macaristanın başkenti olup , 2 milyon nüfusa sahip bir şehirdir.Türk restorantların çokluğu gözle görülmektedir ve macarlar bu yerlere akın etmektedir.Eğlence hayatı çok ucuzdur ve oraya gidildiğinde muhakkak tuna nehrinin üstünde bulunan Hajogyari Sziget adasındaki gece kulüplerine uğramadan gelinmemeli ,dinlenmek ve doğa ile iç içe olmak içinde margit sziget adasına gidip , vakit geçirilmelidir.
hayati istanbulda gecen kisilerin en buyuk hayali olan istanbulun ilk kez goruldugu an sendromunu insana gecici bir sure icin dahi olsa geceleri yasatabilen tek sehir.
macaristan'ın 2 milyonluk başenti. görebileceğiniz en güzel şehirlerden biri. aslanlı köprüsüne uzaktan baktığınızda küçük istanbul bile diye bilirisiniz.
öncelikle gezeceklere şunu söyleyebilirim, bir günde gezebileceğiniz doğru rotayla hiç bir sıkıntı yaşamayacağınız bir yerdir kendileri. zaten şehir çok kolay. tarihi mekanlar genelde tuna nehri üzerine ya da yanına kurulu. bunlardan ilki tabi ki tarihi parlemento binası. ingiltere'de eğitim görmüş bir mimar tarafından yapılmasınadan kelli kendisi ingiltere parlemento binasını çok andırır. tuna nehri üzerinden gece yapılan bir tekne turuyla mükemmler görünür. yeri gelmişken tekne turu 10 euro kişi başı..
ikinci mekanımız tarihi gül baba türbesi. burayı genelde türkler ziyaret eder. rivayete göre kanuni sultan süleyman macaristan'ı fethetmeye geldiğinde gül baba'da yanındaymış. Çok yaşlı olan gül baba savaş sırasında ölür ve macaristan'a gömülür.
Üçüncü mekan karşıya yani buda'ya geçmek için kullandığımız aslanlı köprü. ikinci dünya savaşında yıkılmış fakat sonra tekrar restore edilerek kullanıma açılmıştır bu köprü. köprünün başında ve sonunda iki tane, toplamda dört tane aslan bulunur. bu aslanların heykeltraşı zamanında bunları yaptığında, bu heykellerde biri kusur bulsun kendimi tunaya atarım demiş. biri de aslanların ağzında dili olmadığını farketmiş. bunun üzerine heykeltraşa tuna burada aslan da burada at kendini demiş. adamda atmış vala büyük cesaret. neyse bunun için önemli..
karşıya geçtiğimizde göreceğimiz en güzel yerlerden biri balıkçılar burcu ve budin kalesi. sevgilelerin ilk öpüştüğü yermiş burası galaksi rehberi'nde izlediydim. sevgiliyle burada öpüşmek unutulmaz bir anı söyleyeyim. ayrıca mimarisi çok sağlam buranın gezmeden dönmeyin. gece şahane görünür. ayrıca burçta çeşitli oyunlar oynatan dolandırıcılar bulunur. hani top hangi kapağın altında gibi. arkadaşlardan 350 euro çarptı aman kanmayın.
dördüncü büyük mekanımız ise özgürlük heykeli. macaristan'da bir tepe üstüne kurulmuş anıt tüm macaristan'ı ayakları altına alır. oradan macaristan'a bakmak gerçekten inanılmaz bir zevktir. aşağıya baktığınızda her yer ışıl ışıldır. fotoğrafınızı çektiniz mi? tamamdır. artık eve dönüş vakti geldi. bunu dışında zaten gezerken onlarca tarihi küçük mekanı görebiliyorsunuz. onları ayrıca yazmaya gerek yok. bıraktığı onlarca güzel anıyla müthiş şehir turumuz bitti..
şehri "buda" ve "peşte" diye ayıran tuna nehri üzerindeki aslanlı köprüye sahip başkent. bir de hikayesi vardır bu köprünün. şöyle ki; köprünün yapımından önce, mimar, köprüde en ufak bir eksik ya da yanlış olursa kendini söz konusu aslanlı köprüde asacağını söyler ve köprü tamamlandıktan sonra aslanların dilinin olmadığını fark eder. bunun üzerine kendini asar. *** güzeldir budapeşte hatta avrupa nın en güzel şehilerinden biridir. buda tarafını bizim anadolu yakası ile peşte tarafını ise avrupa yakasıyla özdeşleştirebiliriz. buda daha sakindir çünkü peşte ise daha canlıdır.
edit:hikayem yazılmış la üzüldüm. olsun ama napalım. bişi olmaz. af ola.
akşam düştükten sonra, tepedeki özgürlük heykeli'nden bu şehre bakmak ölmeden önce yapılması gerekenlerdendir. ayrıca modern olan ve olmayan tarafları, iş çıkışı keşmekeşi, insanların çeşitliliği, manzaraların güzelliği, köprü ve nehri ile istanbul'a bu kadar benzeyen bir yer görmemiştim.
Derviş Gülbaba gülü bu şehre getirmiştir. Gülbabanın türbesi şehrin 'buda' bölümündedir. Türklerin izleri hala şehirde mevcuttur. Hösök Tere(Kahramalar) meydanındada at üstündeki savaşçı liderlerin bayraklarında ay ve yıldız bulunmaktadır. Ünlü çorbaları 'gulaş' adıyla adlandırılır, yani türkçe kolaşı'nın macarcaya entegre edilmiş halidir, çorba acıdır, hatta budapeştede bir festivalde macar gençler yanıma gelerek 'sen türksün, biz de osmanlayız' diyerek beni yemeğe davet etmiş ve göğsümü fazlasıyla kabartmış, mutlaka görülmesi gereken orta avrupa kentidir.
şanslı bir insansam ileride sevdiceğimle beraber yaşamak istediğim yerdir. çok romantik olup kızları etkilemek istemiyorum ama burası bildiğimiz aşk şehri*
klasik erasmus öğrencisinin prag-viyana-bratislava-budapeşte rotasındaki en güzel şehridir bana kalırsa. prag kadar tarih kokan, viyana kadar modern görünen bir şehir. 3 gece kaldım, morrison 1-2 club & publarına gittik. zaten krakow'da hemen her gece clublara gitmiş insanlar olduğumuzdan pek de beğenmedik gece hayatını, yoğun bir abaza kokusu aldık. hostelleri korkutucu olabiliyor ama ısınılıyor hemen. suite hostel kalınabilecek yerlerden, oldukça güzel. sempatik bir florida doğumlu, ispanyol abimiz var. ulan sen ne kız götürmüşündür diye de yaptık muhabbetini, hahahaha. pragtan daha pahalı geldi bana, belki de pragta daha fazla param vardı ondandır. sakın ama sakın, parası çok diye tuna nehrinde tur yapmadan dönmeyin*. köprü ışıklandırmaları ve zeytin dalı tutan ablamız, citadellai parlemento binası ve daha bir sürü yer inanılmaz harika görünüyor. istanbuluma ihanet gibi olmasın ama eğer yaşanacaksa budapeştede yaşanır arkadaş.
türk büyükelçiliğinin tam karşısında "kafe kara" vardır. sahibi türk bi abimizdir. Kahramanlar meydanının da köşesindedir bu yer. enfes kadınlar şehridir.( saatte nacar, kadında macar- doğrudur).eskinin hüznü, kapitalizmin tecavüzü arasındadır şu sıralar. gulaşın kavurma şeklinde olanını yemeden sakın dönmeyin! gulaşın çorbası da vardır bizim tas kebabı benzeri acı sosla ve çok sıcak büyükçe bir kasede gelir. tam tarihi filmlerdeki tabak çanak hesabı. palinka çakın. çok sertttir normalde ama %40 alkollüsü daha bi yumuşaktır, iyi gider. yemek öncesi ve sonrası adettir. erik(szilva) ve meggy(vişne-kiraz neyse) benim favorimdi. meyve sebze haline girin. çeşit çeşit salam cennetidir, el işlerini görün aynı bizim köy işi el işlemeleri, danteller, kılıflar... sonra orda geleneksel ev yemekleri, av eti restoranları yaygındır ve kesinlike pahalı değildir. ist.dan sonra ohh be deyip yiyin için işte. macaristan bu konuda bize yakın. keleti tren istasyonu çok eski ve tarihi istasyonlarıdır. şu sıralar tadilatta. burdan batı ve güney avrupaya ve doğuya ukrayna ordan moskovaya kadar her yöne trenler vızır vızır çalışır. sosyalizmin hüzünlü havası o trenlere bakarken sizi çarpar bir de gelip geçen müthiş kadınlar. ama sosyalizmden nefret etmişlerdir, duymak bile istemezler. rusların bıraktığı iğrenç imaj ve uygulamalar bu nefretin nedenidir. türk ve osmanlı tarihini inceleyen önemli araştırmacıları vardır. opera salonunda herhangi bir gösteri izlemek bir onurdur. çok görkemli bir bina filmlerdeki gibi. karamazov kardeşlerin bir uyarlamasını seyrettim. gong vurduğunda ne bir çıt sesi, ne bir kımıldayan, ne bir telefon sesi, ne giren, çıkan. inanılmaz bir saygı ve ilgi. macaristan okuma oranında avrupada en yukarlarda. bir de harika bir sürpriz yaşadım orda olduğum ginler "dream theater"ı hazır elinizin altında yakalanınca gidilmez mi? ne bir güvenlik kontrolü ne bişey rahat rahat girdim. bir baktım herkes ezbere söylüyor bütün şarkıları. grup da delirdi tabi çalarken. dedi ki solistimiz " geçen yaz da festivalde çaldık burda ve ve gerçekten kesinlikle doğru söylüyorum ki budapestede calmaya bayılıyoruz. 2 şarkı daha yaptılar. aman allahım salon çıldırdı, grup çıldırdı. hava atmak için değil heyecanımı paylaşmak adına yazdım. arz aderim.
metrolarındaki turist avına çıkmış hain bilet kontrolörlerine çok dikkat edin. full city kart alın riske girmeyin. aldığınız biletin kaç duraklık olduğunu takip etmeniz çok zor. mutlaka yanlış durakta inersiniz bi şekilde. hemen 40 eu.yu çakarlar. teşkilattırlar söyliim. pasaportunuzu almakla tehdit ederler hiç korkmayın çağırın polisi. hemen pazarlığa girerler. özellikle turistlerin yabancı olmasını suistimal edip makbuzsuz ceza keserler. ülke içinde de çok tartışılan sistemdir. sosyalizm kokan iğrenç kontrolör sistemi. metro girişlerinde polis gibi dikilip bilet kontrolü çok eski ve salak bi yöntem. hiç uğraşmayın tam kart alın her yerde kullanın.
1 tl. 120-125 forint. küçük şişe suları normal bir markette 240-250 forintti. yani küçük pet şişe su 2-2.5 tl. ye gelmektedir hatta daha lüks bir markette 3 tl. ye kadar çıkabiliyordu. ilk başta en çok dikkatimi çeken şey birçok şeyin türkiyeye göre daha ucuz olduğu bir ülkede su kıtlığı da olmamasına rağmen şişe suların pahalı olmasıydı. bunun yanında güzel bir kafede, lezzetli, makineden çekilmiş bir kahve 350-400 forintti. latte türü kahveler de 450-500 forint. ev tipi tartları çok güzel hazi reteş diye bir ismi vardı. birçok eski kelime türkçeyle aynı ya da küçük ses farklılıklarıyla çok yakın bazı kelimeler gördüm yazılı bi yerlerde. bazı kaynaklar 200 kadar kelimenin ortak ya da çok benzer olduğunu yazmakta. kapu, alma, çizma, sakal, jeb(cep), tivuk(tavuk), biçka( bıçak),kiçit-kiçi(küçük), bakraç ilk aklıma gelenler. tramvay, metro ve otobüs sistemi çok güzel çalışan şehir. tarihi opera binasında mümkünse bir opera-bale ya da herhangi bir gösteriyi izlemeye çalışın. çok görkemli bir salon. film seti gibi.
gel seninle diyarı macara gidelim
sen budada yaşa güzelim ben peştede
uzanıp kıyısında aşkı meşk edelim
tunaya yakamoz düşen her bir gecede.
şiiri, sevgiliyi, geleceği üzerinde kurduğum şehir. yıllar önce yazmıştım bu şiiri. yalnız şiirdeki sevgili ortada yok. alelade biri olmamalıydı tabii bu. sanırım önce bir şehre gitmem gerek, belki o oradadır.