simgesel göndermelerden geçilmeyen film. izlediğimde, yapım yılına göre oldukça ileri bir seviyede teknolojiden yararlanıldığını düşünmüştüm. satır aralarında kapitalist düzene ve onun korkunç rutinliğine ağır eleştirilerin bulunduğu, üzerinde ince çalışmaların yapıldığı her halinden belli olan bir senaryosu vardı.
bir de tabii robert de niro'ya değinmek lazım; stanislavski icadı yazılı oyunculuk kurallarından 'küçük rol yoktur, ancak küçük oyuncu vardır' buyuranını ezbere bilen de niro, hatırladığım kadarıyla, 2 küsür saatlik filmde yalnızca 3 ya da 4 sahnede görünmesine rağmen filme inanılmaz bir ivme kazandırıyordu. büyük oyuncu olmak da böyle bir şey herhalde.
1985 yapımı Terry Gilliam filmi. Distopya fantezisini brazil şarkısının onlarca farklı duygu durumuna uyarlanmış vrsiyonları etrafında ve su borularıyla çevrili bir halde verir Terry Gilliam.
şüphesiz terry gilliamın en iyi filmidir. lisede robert de nironun bütün filmlerini izlediğini sanan beni feci pişman etti. gerçi o zaman izlesem şimdiki kadar hayran olmazdım sanırım. film başından itibaren retro izler taşıyor. bu nedenle a clockwork orange filmindeki mekanlardan hoşlananlar bu evreni de beğeneceklerdir. yönetmenin adını görünce insan ister istemez bir kutsal kase bekliyor (hayır üst entrydeki gibi değil). çok fazla imgesel anlatım var ama bir kubrick gibi nereye çekersen oraya yorumlayabileceğin şeyler de değil. filmin genel konusu sistem eleştirme üzerine. başroldeki dayının da gençliği bir ayrıymış hani.
--spoiler--
annesinin son halini görünce ben de beklenen tepkiyi verdim. *
--spoiler--
en büyük korkusu kağıtlar (doldurması gereken formlar) olan tuttle'ın kağıtların saldırısıyla ortadan kaybolması, bürokrasinin insanı nasıl bunaltabileceğini anlatır.
ayrıca sadece kağıtlarla belkide sinema tarihinin en etkileyici sahnesini çekmeyi başaran yönetmenin hayal gücü takdiri hak eder.
"Yaratıcılıgın sınırları mı var sanıyorsunuz? daha önce bu filmi izlememişsiniz. Delilik ile aşk arasındaki o ince çizginin tüm noktalarını hissedeceğiniz kadar gerçek ve daha önce gormediginiz kadar inanılmaz bir yolculuğa hazır mısınız . Sci-fi nin ne oldugunu, teknolojinin zekadan yoksun işleyişinin yapay zekaya borçlu olundugu bir donemde gecen karmaşanın dayanılmaz hafifliği nde sözü geçen hafifliği bulacağınız Brazil şarkısıyla görün . Hayal dünyanızın Brazil tarafını daha gormediniz, hayal etmenin bu kadar guzel oldugunu hayal etmek bile bu kadar zorsa bu filmi izlemeden ölmeyin..."
ayrıca birçok müzisyenin yorumladığı nefis bir melodiye sahip olan çok eski şarkıdır.
Brazil, where hearts were entertaining June
We stood beneath an amber moon
And softly murmured "Someday soon"
We kissed and clung together
Then, tomorrow was another day
The morning found us miles away
With still a million things to say
Now, when twilight dims the sky above
Recalling thrills of our love
There's one thing I'm certain of
Return I will to old Brazil
bana göre mesaj vermesi gereken filmlerin 90 dakikayı aşmaması kuralına uymamış ve bu yüzden bitmesini bekleyerek izlediğim verdiği kolayca kısaca anlaşılır mesajı çok uzun sürede anlatmış 1985 yapımı film.