hissizlik, hareketsizlik, isteksizlik gibi kavramları çağrıştırıyor bana. insanın kendisini boşlukta hissetmesi kadar tehlikeli bir duyguyu henüz tanımıyorum. bu insandan korkulur.
Burasını yol ayrımı say
iki endaze gurbet
Bir fersah sıla
Genzime kaçtı şimdiden kaçak bir sevdağdan arta kalan annem ruhlu cennet
Uzak dur benden öyleyse şehirdeki evimin önüne düşen pencere manzaralı cehennem
Yol,
Ayrım
Ve ben
Nedir hele soluk soluğa kalmışsın bir nefes al da anlat hancı
Ben nerelere gidem?
Biz boşluklara tutunuyoruz
Boşluklarda seviyor ve seviliyoruz
Özlemek bir yana dursun
Yana yana çekilmiş bir fotoğrafımız dahi yok
Sen tutunuyorsun bir boşluğa
Ben senin boşluğunda
Boşu boşuna büyüyor ve büyütüyoruz boşluklarımızı
Oğlumuz Umut da olmasa
Bizi bu boşluk zor tutar
zar atmaktan vazgeç artık
Hep yek, hep yenik başlamak neden?
Bakıyoruz ki balkonumuz da menekşemiz çiçek açmış mevsimi değilken
Sonra tekrar tutunuyoruz el ele boşluğumuza
Yeniden yeniden...
Ancak bizi boşluklar avutur
Biz ancak boşluklarda avunuruz
Sen, ben, oğlumuz Umutla.
insanı tüketen duygudur. Bir amaca hizmet etmemek, bir acıya bağlanmamak yahut bir kadere inanmamak içten içe çürütür. Buna boşluk diyoruz biz boş boş yaşayanlar ve bu nedenle yaşamamızın bir anlamı yoktur. Çünkü yaşan bir şey ifade etmiyordur. Tüm boşlukta umutlarını boşaltmış boş insanlara selam olsun. Boşdaşlarım boşluklarınızı doldurun...
Göründüğünün tam tersine, evren çok az sayıdaki maddî cisimlere göre çok daha büyük oranda bir boşluktan oluşmuştur: nitekim gökcisimleri, yıldızlar arası boşlukta tek tek kalmışlardır. Maddenin en küçük düzeyinde, yani atomda da elektronlarla çekirdek arasında oldukça büyük bir boşluk yer alır. llkçağdan beri Aristoteles gibi bilginler, «doğanın boşluktan nefret ettiğini» öne sürerlerdi. Bu eski fizik biliminin açıklayamadığı bazı olayları bir nedene bağlamak için yarattığı ünlü bir deyim olmuştur.
kavram olarak bahsedilince-ki başka ne şekilde bahsedilir bilemiyorum (belki space tuşu)-, insanın içini yavaş yavaş doldurur ve bu süreç insanın içini boşlukla dolu hale getirir.
boşlukları doldurmak, çoktan seçmeliye göre daha zor değil midir?
son 5 aydır içimin, bilinçli ya da bilinçsiz, boşlukla doldurulduğunu hissediyorum. hayır hayır içim boşaltılmıyor. boşlukla doldurulmak, boşaltılmaktan yeterince farklıdır.
örnek ile açıklamak gerekirse; küçük yaşta tüm kalbinizle sevdiğiniz, hayata en büyük bağlantınız olan annenizi kaybetmeniz, içinizde yaşamayanın bilemeyeceği büyüklükte bir boşluk oluşturur.
diğer taraftan uzun bir depresyon döneminde, insanın içi sinsice, tabiri caiz ise saman altından boşluk ile dolar. bu boşluğa kimileri negatif enerji, kimileri de albert einstein gibi şeytan adını verir. yani tanrının olmadığı yer... ayrıca şeytan demek, kulağa pek bir afili geliyor.
ben buda, muhammed, isa öğretileri aşılamaya çalışan bir misyoner değilim ama izniniz ile öğüt vermek istiyorum;
sizi boşluğa sürüklendiğinizi hissettiren mekandan, ortamdan, eşten, dosttan uzaklaşın. en azından bir süreliğine...