bugün

Yakın tarihimizin en karanlık sayfalarından birini teşkil eden Bosna Savaşı (1992-1995) esnasında Uluslar arası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna Hersekte 312.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu kayıpların 200.000 kadarı Boşnak halkına ait olup bu halk dünyanın gözü önünde sistematik bir soykırıma tabi tutulmuştur.
sırp köylerinin arasında ufak bir köy Srebrenitsa
bu köyün diğer boşnak köylerden tek farkı sözde güvenli bölge olması bosna da savaş devam ederken bu bölgeye gelen hollandalı birleşmiş milletler güçleri yerli halka yani müslüman boşnaklara, bu bölgenin artık güvenli bölge olduğunu ve tüm silahların toplanması gerektiğini söyleyerek bölgeyi silahsızlandırıyorlar...
srebrenicada sırp zulmünden kaçan insanları korumakla görevli olan hollanda askeri birliğinin bu katliama sadece seyirci kalmayıp sırplara her türlü yardım ve desteği verdikleri, kendilerine sığınan boşnakları zorla
sırplara teslim ettikleri iddiası katliamdan bu yana dünyanın gündeminden düşmeyen bir olgudur

binlerce erkek öldürülerek toplu mezarlara kondu, yüzlercesi diri diri gömüldü; kadınlar ve erkekler sakat bırakıldı, koyun gibi boğazlandı; çocuklar annelerinin gözleri önünde öldürüldü; bir dede, torununun karaciğerini yemeğe zorlandı. bunlar cehennemden gerçek sahnelerdir ve insanlık tarihinin en kara sayfalarına yazılmışlardır.'

üç kardeşi ve babası kaybolan ve şu anda hala bulunamamış bir toplu mezarda yatan, katliamdan son anda kurtularak dağa kaçmış bosnalı müslüman sadık selimoviç 13 temmuz 1995'te, akıl hastası,ratko mladiç'in kendisine aynen şunları söylediğini iddia ediyor:

'bütün erkeklerinizi öldürüp, balıklara yem olsunlar diye drina nehrine atacağız. böylece bu erkekler, sırp olan drina vadisinde bir daha asla sırp çocuklarını öldüremeyecek. ama kadınlarınıza dokunmayacağız, ki acı çekmeye devam edebilsinler.'
(! !)
insan suretinde yaratıklar olduğunu görmemle insan denen varlıktan soğumamı bir kez daha haklı çıkartan, tam anlamıyla tanımlamakta kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir dramın yaşandığı o eski masal ülkesi tek suçları müslüman olmaları

günlerden yarın olacak, üzerinden 10 koca yıl geçmiş olacak
bir toprağın kana doyduğu gün hatırlanacak
10 bin kişinin canlarının teslim alındığı o kara gün
boşnakların plan-program dahilinde nasıl da katledildiği anlatılacak
yine gözyaşları akacak, zambakların boynu bükülecek, mavi kararacak
yüzümüzü ısrarla batıya dönmeye çalıştığımız bugünlerde
batının elbirliğiyle giriştiği bu katliamı öbürsü gün unutacağız hemen
çünkü artık tarih nostalji için var, ders almak için değil...

'onlar ki, müminleri bırakıp kafirleri dost ediniyorlar; onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? oysa izzet ve şeref, tamamıyla allah'a aittir.'

(kuran-ı kerim, nisa suresi 139. ayet meali)
katliam şuçlularından arkan bir kaç yıl önce sırp mafyası tarafından vurularak, miloseviç eceli ile yargılanırken öldü. bir çoğu şu an aranıyor. bazılarının sırbistanda rahat bri hayat sürdükleri, ve sırp hükümeti tarafından insan hakları mahkemesine teslim edilmedikleri biliniyor.

ülkemizin önemli yazarlarından Ayşe Kulin, 1999 yılında bu şavaş ile ilgili çok etkileyici bir roman yazmıştı. ismi Sevdalinka.
saraybosna halkının bütün yaşadığı korkunç günlerde bile mizahı ve insanî duyguları kaybetmediğini gösteren nefis ayrıntılarla çevrelenmiş karanlık günler. misal; saraybosna senfoni orkestrası savaş zamanı konserlerine devam etmiş ve bombalar altında kemanlarını çalarak direnmiştir.
diğeri komik:
sırplar merkez postane'nin duvarına, gelen mektupları yalanlarcasına "burası sırbistan" yazmışlar. hemen altında boşnak gençlerin yazdığı cevap: "salaklar burası sırbistan değil, postane."
ve daha nice ayrıntı için "aliya" adlı belgeseli izlemek gerek.
not: aynı saraybosna gençleriş sokak köpeklerinin üzerine mavi sprey boyalarla "un"(birleşmiş milletler) yazmıştır. işte siz bunlar gibi sadece sokaklarda geziyorsunuz dercesine.
daha küçücük bir çocukken gazetelerden kestiğin ve odanın duvarlarını kapladığın ölü bebekleri, yüzü içine dönmüş anneleri, toplu mezarları, bir zamanlar atalarının yaşadığını bildiğin memleket harabelerini hatırlamaktır. zaten hemen ardından kosova hatırlanır. buradan gitmek istenir. "sizinle ölemedim özür dilerim, sizin gibi adımı bile bırakıp ülkemi terkedemedim özür dilerim, hala yaşıyorum özür dilerim." diye sayıklanır majkaya sarılıp ağlanır.
içilir içilir sevdalinkalar söylenir unutulmaz acılar yeniden içilir boşnakların kaderine
turkiye'ye en cok lise ve universiteli bosna ogrencilerinin geldigi donem bosna ozgurluk savasi donemidir. bu ogrencilerin cogu ile cok yakin arkadas olanlar iste bu donemler sirasinda am bandindan bosna haberlerini takip etmeye calismis, telefonlari kesik sehirlerin operatorlerine kufurler yagdirmistir. binbir tur iskence altinda kamplarda zulum goren digerleri icin beraber aglamis, kacis hikayelerini ve tecavuz dolu gecelerin aciklamalarini beraber dinlemis, hayat boyu surecek dostluklar edinmistir kimi turk liseli ogrenciler bu savas sirasinda.
aile soyumuzdaki kişilerin o savaştan kaçtıktan sonra türkiyeye gelerek günümüzdeki kişiliğe bürünmüş olmamdaki neden.
bu savaşta,savaştan ziyade katliamda;sırpların müslüman kadınlara tecavüzü o kadar yüksek rakamlara ulaşmıştır ki baştan sona bu katliama göz yummuş avrupa bile tecavüzü savaş suçları statüsünde değerlendirmeye başlamıştır..
minik bir çocuğun önündeki televizyonda gördüğü, içinin ezilmesine sebep olan, minik aklındaki "insanlar neden savaşır? bebekler neden ölür?" sorularına cevap bulamadığı, büyüyünce de hala anlayamadığı, anlamsızlık ürünü savaş.
bu savaşlar daha bitmez niceleri olacak bir sürü ülke daha parcalanack katliamlar sürecek ne zamana kadar?ayrımcılık kalkana, eşitlik, sosyal adalet gelene kadar...bu savasta da sırplar güçlü oldugu için boşnaklara her türlü muameleyi yaptı resmen soykırım yaptı ama ne oldu hiç birsey !!! hayat devam ediyor bu şekilde ne yazıkki...
yüreklerimizi parçalayan savaştır. kurulan derneklere maddi yardımlar edip, ellerimizi allah a açıp yalvarmaktan başka birşey yapamamanın hüznü vardır ayrıca.

biz türkiyede bu insanların intikamları için yemin ederken eurovision şarkı yarışmasında bu kardeşlerimiz sırbistana hangi mantıkla 12 puanı vermişlerdir merak konusudur. *
değerli yazar,devrimci hakan albayrak bizzat savaşta bulunarak kalplerimizi fethetmiştir..
edebiyatımızda ayşe kulinin sevdalinka romanı ile yer bulmuş savaştır. her okunduğunda, insan jnaya bir küfür sallar.
çocukluk zamanlarıma damga vurmuş, unutulamayacak bir rezillik. resmi rakamlara göre 250.000, bana göre ise en az 1 milyon insanın öldüğü savaş dersek yalan olur, bildiğin katliam/soykırım. bu savaşta tecavüze uğrayan kadın sayısı en az 50.000 civarındadır. 1990'ların ilk yarısının balkanların tarihinde yaşadığı en karanlık günler olmasının sebebidir. ayrıca ısrarla:

(bkz: mostar köprüsü)
(bkz: markale katliamı)
(bkz: srebrenica katliamı)
(bkz: pazi snajper)
(bkz: sarajevo)
(bkz: saraybosna kusatmasi)
(bkz: slobodan milosevic)
(bkz: ratko mladic)
(bkz: radovan karadzic)
(bkz: cetnik)
(bkz: katliam)
(bkz: 1995)
hitlerin bile yapmadığı işkence.
dün(11temmuz) 07.30 dan bugün(12temmuz) 09.00a kadar trt int ve trt türkte mavi kelebeğin izinde adıyla 26 saat canlı yayın olarak verilen programla sırpları lanetleyerek hatırladığımız savaş.
babam çocuklara şekerler, çikolatalar götürürdü. ben ağlardım, onları benden çok seviyor diye. gizli gizli çalardım poşetlerden. gizli gizli çalınmış hayatlardan çok daha masumdu yaptığım.
sırp ordusunun ve çetniklerin öldürdükleri boşnakların yüzük ve serçe parmağını kestiği savaştır, sebebi ise malum üç parmaklı sırp zafer işaretidir. aynı pisliklerin sivil kalabalığın ortasına 120 mm'lik havan mermisi yollayabildiği iğrenç mi iğrenç bir savaştır. (bkz: markale katliamı)
arkan lakaplı bir yavşak ve onun yanlısı götlerin hastanelerden zorla çıkardıkları yaşlıları, sakatları boş arazide kurşuna dizip gömdüğü bir savaş(!)tır. (bkz: saraybosna kuşatması)
bir de 1995 yazına ait srebrenica katliamı var, o daha buğulu gözlerle hatırlanır...

kanımca tarihin ikinci dünya savaşı'ndan beri gördüğü en zalim ve vahşi, savaştan ziyade soykırımı ve katliamıdır...
orospu çocukluğunun doruk noktasına çıktığı bu savaşın, daha doğrusu katliamın ne kadar korkunç derecede olduğunu özetleyen bir alıntı;

"21 yaşındaki Sırp militan Borislav Herak, Müslümanları kesmek için canlı hayvanlar üzerinde tatbikat yaptıklarını ve kadınlara tecavüz ettikten sonra öldürdüklerini itiraf etti. 'istenen herşeyi yaptım, çünkü başka seçeneğim yoktu. Emirlere uymak zorundaydım' diyen Herak'ın ruhi dengesinin yerinde olduğu belirlendi. Herak şöyle devam etti: Geçen Haziran ayında Sırp kamplarına katıldım. Burada eğitim gördüm. Canlı domuzlarla göğüs göğüse savaş tatbikatı yaptık. Onların boğazlarını kestik. Müslüman esirlerin bulunduğu Donja Bioca Kampında 3 mahkumu avcı bıçağıyla paramparça ettim.

Geçen yaz Saraybosna'nın kuzeyindeki Ahatoviç Köyü'nde kalaşnikofla 20 kişiyi öldürdüm. Bize verilen emir, 'herkesi öldürün, hiç kimse sağ kalmasın' şeklindeydi. Biz de emirleri uyguladık. Boşnak kadınları, Saraybosna'nın kuzeyinde kurulmuş bir kampta toplardık; Kadınlara tecavüz eder, sonra yenilerine yer açılması için onları öldürürdük. Ben de yirmi yaşlarında 10 genç kıza tecavüz ettim. ifadesinin sonunda yaptıklarının cezasız kalmamasını da isteyen Herak, 'Sadece benim cezalandırılmam yetmez. Ben bunları anlatırken diğer tarafta aynı vahşet tüm şiddetiyle sürüyor. Bu vahşeti durdurmak lazım.' dedi." (Hürriyet, 17 Aralık 1992)
Sırplar, Nisan 1992'de başlattıkları blitzkrieg (yıldırım savaşı) sayesinde Müslümanları bir haç haftada yok edeceklerini ya da süreceklerini hesaplıyorlardı. Ama öyle olmadı. Başlangıçta hiç bir askeri gücü olmayan Müslümanlar, kısa sürede toparlandılar, Armija BiH'i (Bosna-Hersek Ordusu) oluşturdular ve hiç kimsenin ummadığı bir direnç gösterdiler. Savaş, 1995 sonbaharına kadar sürdü.

Ve bu savaş boyunca, tarihte eşine az rastlanır bir vahşet yaşandı. Sırplar tarafından öldürülen Bosnalı Müslüman sayısı 200 bini aştı. 2 milyon Müslüman evlerinden sürüldü. 50 bine yakın Müslüman kadına tecavüz edildi. Sırp toplama kamplarına alınan Müslümanlar inanılması zor işkenceler gördüler, onbinlercesi sakat kaldı. Tüm bunlar olurken Batı dünyasının gösterdiği tepkisizlik ise, belki de üzerinde en çok durulan konuydu. Doğru; savaş, 1995 sohbaharında Amerika'nın el koyması üzerine Dayton Anlaşması ile sonuçlandı. Ama 3,5 yıl boyunca bu müdahale çoktan yapılmış olabilirdi. Amerika, ya da genel olarak Batı dünyası, Sırplara karşı ilk anda eyleme geçebilir ve Müslümanların karşı karşıya kaldıkları vahşeti en başında durdurabilirlerdi.

(bkz: batı ya güvenmemek için sebepler)
(bkz: #7301184)
yanlış önermedir. savaş değil! soykırımdır.
iç savaşı canı gönülden isteyenlere karşı arada bir hatırlatılması gereken savaştır.
aslında sırplar, "osmanlı"yı hiç unutmadı. kendi hürriyetlerini engellediğini, set çektiğini ileri sürdükleri, osmanlı'ya karşı onun veliaht ırk ve devletlerine de cephe aldılar. 90 ların başında komünizmin çökmesi ile dağılan yugoslavya federasyonu'nun parçalarından birisi olan sırplar, diğer bir parçası olan ve "osmanlı artığı" olarak nitelendirdiği müslümanlara saldırarak bosna savaşını başlattı. hatta mladiç'in beraberindekilere: "öldürün, yeniçeri askerlerini!" dediği rivayet olunur. srebrenitsa'da 8 bin dolayında boşnak müslümanı katlettiler, bu da tarihe soykırım olarak geçti. bosna savaşının yarattıgı çalkantılı atmosfer ise; hala balkanların istikararını tehdit etmektedir.