bir zamanlar sevdiğimiz, erkeklerin bile şuan bir justin bieber one direction kadar nefret etmediği, bakıldığı zaman en azından sesi güzel olan bir kaç elemana sahip, yaptığı güzel şarkılar da bulunan bir boyband idi. şimdi anlıyorum ki zaman zaman bir şeyler moda oluyor. 90'larda backstreet boys olsun blue olsun, sonrasında bir tokio hoteldir ki geldi geçti. şimdilerde ise directionlar. demek ki bu da geçecek ve sonra yenisi de gelecek diye düşündürüyor insanı.
ergenlik döneminde hayranı olduğum grup. ** youtube'ta önerilenler kısmında çıkınca "du bi dinleyim" dedim, bubblin 'i 3. kez dinliyorum şu an. ergenliğime geri döndüm, allahuekber woohoo!
yıllardır en sevdiğim şarkıların yaratıcısı grup. kasetlerini alır dergilerden takip ederdim bu grubu. sonra dağıldılar bizi üzdüler. eurovisionda pek sevindirmeselerde bizi severiz kendilerini.
cowboy bebop serisinin sonunda çalan mükemmel şarkı. mao yamane seslendirmiştir. sözleri şu şekildedir:
Never seen a blue sky
Yeah I can feel it reaching out
And moving closer
There's something about blue
Asked myself what it's all for
You know the funny thing about it
I couldn't answer
No I couldn't answer
Things have turned a deeper shade of blue
And images that might be real
May be illusion
Keep flashing off and on
Free
Wanna be free
Gonna be free
And move among the stars
You know they really aren't so far
Feels so free
Gotta know free
Please
Don't wake me from the dream
It's really everything it seemed
I'm so free
No black and white in the blue
Everything is clearer now
Life is just a dream you know
That's never ending
I'm ascending
hayatımda aldığım ilk kasetin yaratıcıları olan grup. ergendim, lee'ye aşıktım, ilk aşık olduğum ünlü, hey gidi. şu an hala dinlediğim tek şarkıları var o da breathe easy, onunda nedeni tamamen manevi, sözlerini ilk anladığımda neden bilmiyorum çok kötü ağlamıştım. ayrıca lee ryan resmen bütün yeteneğini döktürmüş şarkıda, neyse dağılmaları iyi oldu iyi başka da bir haltları yokmuş şimdi anlıyorum.
--spoiler--
sarı sirk, direklerini ve yıpranmış iplerini geride bıraktı
ki bunlar dünyanın işe yaramaz şeyleri olmasına rağmen,
bir arada tutabilen şeyler, haha
kötü bir şair, sokak şairi, boktan bir şair ve kibar bir şair olabilirim.
metro.
saat neredeyse 4.
kendi partimi kendim yapacak kadar çok içtim.
bütün sevgili yazarlarım yarı aptal, yarı uyanık
yarı aptal, tohumlarını bırakmaya gittiler.
zamanımı buluşmalarla, tatillerle, uçucu bilgelikle veya karma ile işaretlemiyorum.
hep müsaitim.
kendi zamanlarından yaratılmış, çatlaklarıyla ve boşluklarıyla bir bütün olan,
şimdiye ait bir varlığım.
kolay kolay pes etmiyorum, "pas" demiyorum.
pek fazla şeye sahip değilim ama, sahip olduklarım altın değerinde.
(patti smith:
yüzünü gördüm,
karın içinde kayıyordun
ve ben de karın içinde kayıyordum)
platinin içinde yiyor,
pirinçlerin içinde giyiniyor,
çinko içinde yiyorum.
neyse, bunları boşver.
hadi kadeh kaldıralım, bunu seviyorum.
cesareti anlayabiliyorum.
hala, bugün evlendiğim karakterin bağırışıyla yaşayıp gidiyorum.
kendimin ötesinde şeyleri görmeyi deniyorum.
tüm gözleri anlıyor, sarhoş bakanlara bahaneler uyduruyorum.
üzgünüm, çok üzgünüm, haha
senden hoşlanıyorum, seni seviyorum, her parçanı.
girdaplarını, dalgalarını, fırtınalarını ve kasırgalarını gördüm.
med'de veya cezir'de, dolunayda.
çok yakında veya çok uzakta,
seni okuyorum, tıpkı gökyüzü, deniz, okyanus, güneş, ay gibi.
mavi, mavi, mavi, mavi, mavi, mavi, mavi, mavi, mavi, mavi.
çıplak ve mavi.
(patti smith:
çıplak ve mavi,
alıngan)
seninle birlikte nefes alıyorum. dokun. değiş. dönüş. havaya izin ver. pencerelerini aç.
uzaklaş, daha da uzaklaş. şimdi'ye doğru.
whitman'ın, patti lee'nin, erkek kardeşlerimin ve kız kardeşlerimin gururlu olmasını istiyorum.
kendimi istiyorum. hepsini istiyorum. sansasyonel olanı istiyorum. karşı konulamaz şekilde.
bu benim zamanım ve hayatta olmak beni heyecanlandırıyor.
kutsanmış bir şekilde yaşıyorum.
anlıyorum.
20. yüzyıl
şimdi'ye doğru yıkılıyor.
(patti smith:
cindrella çocuk,
ayakkabını kaybetmişsin.
faytonun beklemekte.
güneş, yüzünün her yerinde
gölgeler yaratıyor
sen bana çıplak ve mavi bir şekilde
şarkını söylerken.)
ingiliz boyband grubu, bir zamanlar çok popülerlerdi ünleri dünya çapındaydı ama şimdi oldukça düştüler. bu eurovisionda aldıkları rezil sonuçta bunun kanıtı. esas olarak grubun şarkıları birbirine benziyor. altı üstü bi kaçtane tikky oğlan işte ne beklersinki?
sanırım dünkü sonuçtan sonra devirlerinin artık kapandığını anlamış gruptur.
signed sealed delievered'ler, one love'lar, u make me wanna'lar güzeldi de eskidi de blue, siz de eskidiniz.
finallerden önce de çok kendine güvenen bi tavrınız vardı ama evdeki hesap çarşıya uymadı işte, hakeden kazandı. geçmiş yılların popülerliğiyle prim yapmaya çalışanlar değil.
ilkokulda bende büyük boy blue posteri var diyen yavşak emreyle aramızı iyi tutmaya çalışırdık, üstelik çocugun elinde siğiller vardı. deli gibi duncan mı lee mi tartışması yapardık*, yarım yurum öğrendiğimiz üç beş kelimeyle şarkılarını ezberler ve büyük ihtimalle sallardık. ya bir ya iki kelimesi tutardı ama şarkıyı baştan sona şakır şakır söylemiş gibi gururlanırdık. masa kenarlarından, ceket ceplerinden kaldırdığımız üç beş lirayı da posterini veren dergiye yatırır, posteri içinden aldıktan sonra, üstünde kocaman ''erkekleri elde etmemin yolları, sex hayatınızda neler oluyor'' gibi şeyler yazıyor annem şimdi kızar diye dergiyi doğruca çöpe atardık. hoşlanacağımız erkek prototipini oluşturmuştun sen. hala duncan, lee ya da adını bile hatırlamadığım kimsenin hoşlaşmadığı zenci abi grupta mı bilmem.
duydum ki eurovisionlara katılıyormuşsun,o günlerden bu günlere bu kadar düştün mü be blue'm? *
az önce "ı can" adlı şarkılarıyla sahnede boy gösteren ingiliz grup. şarkılarını pek beğenmedim ama sahne şovları fena değildi. bol bol kendilerini gösterdiler.
bugün şans eseri bir şarkısını duyduğum youtube dan açıp dinleyeyim derken eurovision da yarışacağını duyduğum dağılmış galiba şimdi birleşmiş olan grup.
benim dönemimde bu grubu dinleyen kızlar ikiye ayrılırdı bi grup lee ryan bi grup duncan james "hastası" olurdu. Attığı her adımı, aldığı her nefesi takip ederdik bu adamların hey gidi günler.
(bkz: yaşlanmak)
lise çağlarımın en güzel grubu hala o şarkıları dinledikçe bir tuhaf olurum bana eski şeyleri hatırlatır. eurovizyon gibi şaçma bir yarışmaya katılmaları beni fena halde üzmüş gruptur. ama yeniden birleşmelerine de fena halde sevindiğim gruptur.