Tarihi milattan önceki yıllara dayanan Bitlis; Türklerin Ahlat'tan Anadolu'ya giriş yapmaları, 17. 18. ve ı 9. yüzyıllarda ipek yolunun güneye ve batıya açıldığı kapı konumunda olması gibi özellikleriyle tarih ve kültürümüz açısından oldukça önemli bir şehrimizdir. Süphan Dağı'nın eteklerinde yer alan kent; Nemrut Krater Gölü, Van Gölü, Nazik ve Arin Gölleriyle, yemyeşil vadileri (Ahlat) ve geniş ovalarıyla (Tatvan) mutlaka görülmesi gereken coğrafi değerler taşımaktadır.
Ahlat ta van gölünde yüzmüş birisi olarak gerçekten en güzel ilçesidir. Bitlis e gitmedim ama tatvan güzeldi. Doğu turuna çıkarsanız kesinlikle uğrayın.
nuri pakdil'in askerliğini yaparken bitlis'ten rasim özdenören'e mektubunda şöyle yazdığıdır:
'rasim; anladın mı bitlis'tir burası.
hep dağlık, kayalık, tepe.
bunların üstünde eteklerinde evler.
duruk, sönük, çökük, mistik.
insanları kaba, munis,sert.
bir şehir.
bu şehir mutlaka yazılmalıdır.
yazılacaktır.
şarttır bu.'
belki de memleket olduğundan, tüm ceddimin orda olmasından dolayı güzel gözükmektedir gözüme. ama ben sanmıyorum yine de.
dünyadaki en ilginç volkan göllerinden 2sine rastlayabilirsiniz bu şehirde. nemrut dağının eteğindeki göllerdir bunlar. birisi alabildiğine sıcak, diğeri ise buz gibi soğuktur. doğal olarak renkleri de yeşil ve koyu mavidir.
van gölüne van'dan daha çok sınırı olmasına rağmen göl bitlis gölü olmamıştır, olsun.
tatvan ilçesi, merkez ilçesinden daha gelişmiştir.
bitlis denilince akla gelen ilk şeylerden birisidir büryan kebabı. tüm kuzunun tandırda pişirilmesiyle yapılır. 1 porsiyonu bitirmek sağlam mide ister zira ağırdır fakat bir o kadar da lezizdir.
yöresel yemekleriyle insanın başını döndürür bitlis.
yalancı köftesiyle, çortu taplamasıyla(çortu lahana turşusuna verilen addır), ciğer taplamasıyla(favorimdir), "jağ"ıyla insana kilo aldırır, hepsi de lezizdir.
"bitliste beş minare" adlı türküyle bilinir zaten memleketim birçokları tarafından. beş minarenin olayı ise bildiğim kadarıyla şudur: beş minare gerçekten de vardır lakin çok önceleri bunlar kalenin gözetleme kuleleridir. sonraları minare olarak kullanılmıştır.(bildiğim kadarıyla)
kalesi ise bitlisin kalbidir, merkezidir. kalenin tepesinden harika görüntüler yakalayabilirsiniz.
tabii kalenin içine giren kişilerin azlığından çeşitli efsaneler vardır hakkında. kalenin içinde büyük iskender'in hazinelerinin olduğu söylenir, hazine avcılarının dikkatini hep çekmiştir.
daha ilginci ve bilinmeyen söylenti ise şudur: kalenin altından tünellerin geçtiği ve bu tünellerin siirte kadar çıktığıdır.
düşününce çok da mantıksız gelmemektedir. kalenin içinin labirent gibi olduğunu ve giren insanların çoğunun geri dönmediğini var sayarsak insana neden olmasın? dedirtir.
insanı üzerinde ise yıllarca konuşabilirim.
çoğusu kürtçe konuşur, fakat merkezde bu farklıdır. insanlar türkçeyi daha fazla kullanmaktadır ama ağır bir bitlis şivesiyle konuşmaktadırlar. ağır dediğime bakmayın, bu esasında çok hoş bir şivedir. hele ki bir de kibar olmaya çalışırlarsa, yani istanbul ağızıyla konuşmaya çalışırlarsa kendinizi gülerken bulabilirsiniz.
kürt çoktur bitliste. çok iyileriyle de tanıştım, çok pisleriyle de. mutkilileri sevmezler(ben öyle biliyorum) genelde.
halk cahildir. işte bu yüzden orada yaşayan öğretmenlere daha bir saygılı bakarlar. öğretmenlerin işi de zordur.
kızların okula gitmemesi gibi bir olayın kaldığını sanmıyorum. en azından çok kıyıda köşede kalmış köylerin dışında. onlara da devletin el attığını düşünüyorum, yani öyle duydum.
büyükşehirde harcadığınız paranın yarısıyla orada rahat rahat yaşayabilirsiniz. fakat ilçelerde elektrik kesintileri sıkıntı oluyormuş, onun dışında çok da olumsuz bir şey duymadım.
mevsimi ise acımasızdır. sıcağı çok fazla bunaltmaz, ama kar yağmaya başladı mı günlerce durmadan yağabilir. ben hatırlamıyorum ama annemin ve babamın anlattığına göre 3 metre karın olmadığı kış yaşanmazmış. lakin buradaki bir yazar arkadaşımdan duyduğuma göre 2 senedir kış pek çetinceviz geçmiyormuş. küresel ısınma nelere kadir işte..
şehir içinde birçok yatır ve evliyaların türbeleri de bulunmaktadır. abdülkadir geylani'nin, şems-i bitlis'in türbeleri orada bulunmaktadır.
kesinlikle ama kesinlikle gidilip görülmesi yerlerdendir bitlis.
ha gidip de büryan yemeden dönerseniz, ortalıkta bitlise gittim diye dolaşmamanızı öneririm.*
dik yamaçları ve nemli doğası ile doğu anadolu'nun en güzel şehirlerinden biridir. nem dolayısıyla çok güzel ceviz yetişir bitlis'te, bir o kadar güzel de balı vardır. şehir merkezine girince bambaşka bir ülkede hissedersiniz kendinizi. doğu anadolu'nun her şehrinin kendine has garipliğinden ve güzelliğinden burası da payına düşeni almıştır.
il geneli hizan harici devletçi bir yapıdadır. son zamanlarda bitlis il merkezi ile güroymak ilçesinde ise olumsuz yönde bir değişim gözlenmekte.
ahlat, adilcevaz, tatvan, mutki ilçeleri ise devletçi sayılabilecek ilçelerdir.
ahlat ve adilcevaz ilçelerinde nüfusun çoğunluğu türkmendir.
mutki ilçesinin çoğunluğu arap,
bitlis il merkezi kürt ve türkmenlerden teşekküldür ancak kürtler çoğunluktur,
tatvan'da nüfusun çoğu kürt olsa da ayrılıkçı kürt hareketi zayıftır,
hizan'da nüfusun tamamına yakını kürt'tür.
Yöre halkı biraz da pörtlek gözlü olması sebebiyle Muşlular tarafından kurbağa lakabı takılan il.
Hikayeye göre Ruslar Bitlis’i işgal ettiği zaman Bitlisliler dereye saklanmış, Ruslar derede gezerken karanlıkta birini yakalamışlar. Bitlisli başlamış kurbağa gibi vıraklamaya. Tabi şivesinden dolayı “vırrah, vırrahhhh” diyor. Rus bakmış lan sen ne biçim kurbağasın demiş. Bitlisli durur mu yapıştırmış cevabı:
-yav abıe ben geçen senenin kurbağasiyem...!
Siz yine de bu kötü fıkrayı samimi olmadığınız lafınızı çekemeyecek Bitlislilere anlatmayın, kurbağa esprisi bir Bitlislinin en nefret ettiği güldürmeyen bir esprisidir. Bir maçta Muşlular sahaya kurbağa attı diye adam vurmuşlukları vardır.