terk edilmişsindir. seni anlayan tek kadın annendir. gece bitmez o ay karanlık odanı bir nebze aydınlatmaya çalışır. unutamıyorsundur aklından çıkaramıyorsundur. şimdi o olsa bu oda o ay ın verdiği ışıktan daha fazlasını verirdi o yüzünle dersin. sabaha kadar seyretmek istersin o uzun gecelerde. beraber seyrettiğiniz güneşin doğuşunu artık yalnız seyrediceksindir. dakikalar saatleri götürmüyordur. saat kitlenmiştir. resmen sabah olmak istemiyordur. ay bile o gülen yüzünle seninle alay eder gibi gülüyordur. ama sen onu sana ağlıyormuş gibi görmek istiyorsundur. ağlamak istiyorsundur. ama göz pınarlarında kalmamıştır. göz pınarların bile kurumuştur. döktüğün gözyaşlarınla. ağlamak istiyorsundur o sana sırıtan ay a karşı ağlıyamıyorsundur. seni tek anlayacak kişi annendir. ona sarılıp hüngür hüngür ağlamak beşkide seni bir nebze olsun rahatlatmak istiyordur. o karanlık odanda sadece kendinle yüzleşiyorsundur. karşında ayakta duran seninle yatakta yatan sen arasında fark arıyorsundur. karşında duran sana bırak yaa birisi gider birisi gelir diyordur. yatakta yatan sen ise sen erosun o lanet oklarından yemedin konuşması rahat diyorsun. ay a tekrar bakıyorsun. hala sana sırıtıyor salaksın oğlum diyordu. bu kadar kendini harap etme diyordu. miden bile alkolü istemiyor diyor. ciğerlerin bile kabul etmiyor artık dumanı. oksijenle boğuluyorsundur. ağlamak istiyorsundur. hemde hiç susmayacakmış gibi. ama yoktur daha çok içmen lazımdır. göz pınarların dolması lazımdır. en sonunda dayanamazsın o ayakta boş konuşan kendine saldırmaya kalkarsın seviyorum seviyordum lan ben dersin. git lan başımdan diye gevelersin o karanlıkta nereye saldırdığını bilmeden. ama atamıyorsundur. ay bile seninle t.şak geçiyordur. hahahah salağa bak diye. ama sen hiç birini takmıyorsundur. aklın hala yaşadıklarındadır. düşünüyorsundur. beynine format atmayı. zihinsel ölüm yaşamayı. vucuduna reset atmayı. şalterleri kapamayı düşünüyorsundur. ağlamak istiyorsundur annenin yaanında. ay artık sırıtmasını devirmiş yavaş yavaş görevini güneşe devrediyordur. sıra ondadır dalga geçme sırası ondadır. onunla mücadelen başlıyacaktır. o zor kalktığın yataktan güneşi o beraber seyrettiğin güneşi görmek istemiyorsundur. perdeyi çekiyorsundur. güneşi görmemek onun dalga geçmesini engellemek istiyorsundur. o sırada kapın çalıyordur. gelen annendir. karşında görünce direk o kuruyan artık ağlamaktan kurumuş olan göz pınarların tekrar sulanmıştır. annenin hadi oğlum kalk kahvaltı yap biraz lafından sonra o soğuk bardağa çay dökermiş gibi oluvermişsindir. gözlerine bakarak ağlamaya başlamışsındır hemde istediğin gibi hüngür hüngür ağlamaya başlamışsındır. o kurudu dediğin göz pınarlarından bir sel küçük çapta gölet oluşmuştur. neyin var oğlum neyin var dedikçe sen daha çok ağlamaya başlamışsındır. hıçkıra hıçkıra. ne oldu oğlum dedikçe üsteledikçe bitti anne bitti terk edildim işte dersin hıçkırıklarınla gözyaşlarınla boğuşarak. seni tek dinleyen ve anlayan o dur o anda. ay ın yerini güneşse çoktan odanı aydınlatmış ve dalga geçmes sırası ona gelmiştir.....
üniversitedeydim..
aşık olduğum bir kız vardı.. hala aşık mıyım bilmiyorum ayrılalı 2 seneyi aştı ama aklımdan çıktığı yok halen.. özlüyorum onu da ya neyse..
bir kış günüydü 3 oda 1 salon evimizin salon kısmında kalıyordum..
sevgilim ile kavga etmiş yada boş muhabbetten ötürü birbirimizi kırmıştık.. aslında fenada bir kavga idi anımsadığım.
akabinde annemi aradım.. böyle durumlarda babamı aradığımda git arkadaşlarınla 2 duble iç açılırsın derdi.. onun dediğini daha sonraki kesin ayrılık ile yaptım ve inanın hala açılmış değilim..
annemi aradım nasılsın iyimisinin ardından açtım konuyu, konuştuk anlattım.. şöyleydi böyleydi vs vs...
ağlıyordum ama hıçkıra hıçkıra, iç çeke çeke..
çok seviyorum be annem aşığım bu kıza be annem dedikçe seslice ağlıyordum, evde kimse yoktu yalnızdım..
anneme sarılamıyordum ama ağlamam ile gözyaşlarımın anneme ulaştığını biliyordum..
ah ne deyim be evladım ile başlayan cümlelerinin ardından seviniyorum senin adına diyordu..
oğlum büyümüş ve aşık olmuş.. hemde öyle böyle değil..
oğlumu böyle ağlatan kıza da helal olsun diyordu..
deme be anne yapma ya diyordum içimi çekerek..
ohh olsun aşk arıyordun al sana aşk işte.. böyle birşey şu lanet şey dedi..
haklıydı, acıydı aşk..
uzun bir konuşmanın ardından kapattık bir duşa girdim çıktım..
öyle bir rahatladım ki öyle bir huzurlandım ki nura erdim deyim..
sonrasında anladım ki annelik farklı, anneler ağladığında ağlar..
seni ağlatana, sana aşkı öğrettiği için saygı duyar, sever onu..
yapilmasi çok zor bir olaydir.genelde yastiklar derde ortak olur,duvarlar vs...ama anneye mumkun oldukça uzuntu,dert,keder gosterilmez.yapabilene ne mutlu.
anne olayı bilmese de, acı çektiğini hisseder evladının. ve hüzünlü, buruk bir anda en güzelidir annenin sıcaklığını hissetmek, tek tesellidir aciz, çaresiz anda annenin göğsünde ağlamak. o an tek kelime etmeden anlaşılmak ister insan,ve tek kelime beklemeden kucağını açan, kırık kalbe derman olabilecek şey annedir.
duygusal dakikalar sizi bekler. bu sarılma 'ne olursa olsun yanındayım yeter ki üzülme' sarılışıdır. bir parça teselli ile başlar ve ardından bir kaç öğütle son bulur. yalnız olmadığınızı anlarsınız.
bir çözüm müdür?
-değildir. aksine anneyi de üzmekten başka işe yaramaz.
anne...
zaten anne değil midir sizi her şeyiyle karşılıksız seven, herkes bıksa bile size doymayan?
ne kadar belli etmemeye çalışsan da, gözyaşlarını onun yanında içine akıtsan da o mutlaka anlar garipliğini, hislerini. sana milyonlarca soru sormak ya da 'ben demiştim sana güvenme kimseye, çok bağlanma' gibi şeyler söylemek yerine yaslar başını mis kokan göğsüne. çekersin içine kokusunu. kendini bildin bileli ona duyduğun güvenin kokusunu. anlarsın bundan sonra bir tek annen olsa sana bir şey olmayacağını. sonra biraz daha güçlenirsin, biraz daha kolay gelir üstesinden gelmek her şeyin...