elif şafak ın çok fazla içselleştiremediğim romanı. daha önce baba ve piç adlı romanını okumuştum, oradaki kurgu daha sağlam gelmişti bana, bonbon apartmandaki karakterler ve de bağlantıları biraz kopuk geldi bana. elif şafak türkiyeli bir yazar ve kitapları oldukça türkiyeden izler taşıyor ve fakat kitaptaki tasvirler gereğinden fazla gibiydi üstelik bu tasvirler, karakterler üzerine yapılırken karakterleri detaylı anlatmaya da yetmiyordu.
''çünkü kimlik de bir nevi refleks gibidir. insanların yüzde sekseni kim oldukları sorulduğunda, ''sana ne kardeşim?'' demek yerine boş bulunup kendilerini tanıtır.''
aklımda "birine hayal gücün ne kadar geniş demek, saçmalıyorsun demenin bugüne kadar icat edilmiş en kibar yoludur" cümlesi ile kazınmış ve gerçekten de geniş bir hayal gücü"nün(!)ürünü olduğunu düşündüğüm, harika bir elif şafak romanı.
yazar, öyle dikkatli gözlemliyor ve öyle hoş tasvir ediyor ki bu gözlemleri, okuduğum her kitabından ayrı bir haz alıyorum.
kitabın başında istanbul mezarlıklarını ve bağlantıladığı karakterleri öyle bir tasvirle uzun uzun anlattı ki, peyami safa kitaplarındaki tasvirler kadar derin tamamen gözünüzde canlandırabilecek kadar gerçek, cem yılmaz esprilerindeki 'aaa evet aynı böyle oluyo' dediğimiz gözlemler kadar eğlenceli.*
her kitabında farklı bir bakış açısı, hiç bi kitabı birbirinin tekrarı değil.
bonbon palas ve sakinleri bi süre misafiriniz olmayı hakedecek türde,hoş,okunası bir eser.
kanımca elif şafak ın en tatlı romanı. hemde öyle şekeri şerbeti bol tatlı da değil sütlü tatlılar gibi yedikçe bıktırmıyor okudukça okuyası geliyor insanın öyleki bitime yaklaştıkça bitmesin diye bağırası geliyor insanın içinden.
gayet akışkan sürükleyici bir dili var. ancak bu kez yazarımız bir 3-5 insan etrafında dönmekle kalmamış diğer romanlarında olduğu gibi, bir apartman ve içindeki bildiin konu komşuyu anlatmış. her aile içinde olup bitenler, ailelerin birbirleri ile olan etkileşimleri gayet başarılı bir dil ile anlatılmış.
--spoiler--
bu romandan aklımda kalan en canlı imge ise bir hanım ablamız vardı çocuğunu her gün okula götürüp getirir üzerine inanılmaz titrerdi ve anlaşıldı ki aslında kadın içten içe çocuğunun ölmesini istiyor ve fekat bunu kabullenememe hissi ile onca ilgi şevkate boğuyor onu.
--spoiler--
kitabın başlarında karakterleri tanımaya çalışırken sıkabilen yalnız sayfalar ilerledikçe kitaptaki karakterlerle aynı yerde yaşıyormuş gibi hissettiren elif şafak romanı.
tipik bir şafak kitabı. annesine adamıştır. metis yayınlarından çıkmıştır.
sıkışan zamanlar-mekanlar, aldatmacalar, varlar ve yoklar, baskın kadın karakterler, farklı statüdeki insanlar, lineer bir zaman çizgisinin olmayışı, tekerlemeli dil oyunları ve zengin dil kullanımı ile kaçırılmaması gereken bir eser. daha ilk sayfadaki hakikat, yalan ve saçmalık tanımları bile edebiyat açısından heyecanlanmaya yeter.
"diyelim ki hakikat yatay bir çizgi, o zaman yalan dikey bir çizgi olur. saçmalık ise bu durumda yuvarlak olmalıdır." tarzı bir betimleme bu. çok başarılı.
nedense ismi bana itici gelmiş, en son okumayı planlarken sevgilimden elif şafak kitabı istediğimde kucağıma düşmüş bir kitaptır bit palas. yakın zamanda senaryo haline getirilip dizi olarak karşımıza çıkacakmış bu muhterem kitap.
"Öyle bir şey yap ki, bir daha buraya çöp dökmek istemesinler.Hadi şeker.Beynini çalıştır.Bulursun sen bişeyler."
Mavi Metres;Kuaför Cemal&Celal;Ateşmizacoğulları;Hacı Hacı ve oğlu,Gelini,Torunları;Metin Çetin ve Karısı Nadya;Hijyen Tijen ile Su;Madam Teyze... kim mi bunlar? bit palas apartmanı sakinleri..
herkesin beğenisi üzerine okuduğum ama sonunu herkesin abarttığı kadar başarılı bulmadığım romandır. çoğu kişi adından dolayı tiksinip almamış ya da yarıda bırakmıştır.
bir günde okuduğum elif şafak romanı.karakterler,anlatım ve içerikle mükemmel bi kitap.gerçekten elif şafağın en güzel kitabı.o kadar popüler olan aşk kitabı yanında halt etmiştir.okunulası bi kitaptır.hatta kesin okunması gerekir.şafağın üslubunu anlamanın önemli bi yoludur bu kitabı okumak.diğer kaliteli elif şafak kitapları için:
(bkz: pinhan)
(bkz: baba ve piç)
(bkz: araf)
Sinan Cetin'in filmini çekeceği söylenen Elif Safak romanı.
Yesim Salkım oynayacakmış diyorlar ki kendisini elif safak ın bir romanıyla bağdaştıramıyorum nedense. Ayrıca çok daha iyi oyuncular varken ne alaka.
"her kadının doğası gereği anaç, anneliğin ise cennetteki ırmaklar kadar duru ve kutsal olduğuna hararetle inanlar buna ihtimal vermek istemeseler bile, agripina fyodorovna antipova doğurduğu "şeyi" sevmemişti.
...
tıpkı ulusların olduğu gibi annelerinde bir resmi tarihi olamazdı. bugünden geriye doğru özenli bir el yazısıyla yazılan bir tarihçe; yabani otlarını ayıklayıp, taşlarını döşeye döşeye. çünkü hazırlop gelmez her zaman, bazen de sonradan yeşerir sevgi; tedricen serpilir, zamanın refakatinde, damla damla. etraftakilerin ilgisi, dokunaklı bir an, anlık bir sıcaklık ve onlarca şefkat tortusu birbirine eklemlenip, çalışkan bir yelpaze gibi şekerriz bir esintiyle zihinden kovalar tüm yakışıksız fikirleri ve meymenetsiz hisleri. yelpaze çalıştıkça, bebeğin kendisinden önce onunla birlikte adım adım gelişen anaç haleyi sevmeye başlayabilir anne. ve o haleyi o akdar derinden benimser ki, bebeği benimser sonunda ve bebeği o kadar çok sever ki, onu hep sevdiğine, hep aynı ölçüde sevdiğine inanmak ister."
--spoiler--
hayal gücümün geniş olduğunu söylerler. "saçmalıyorsun" demenin şimdiye kadar icat edilmiş en ince yoludur bu. haklı olabilirler. endişelenmeye başladığımda, nerede ne zaman ne söylemem gerektiğini karıştırdığımda, insanların bakışlarından korktuğumda, insanların bakışlarından korktuğumu belli etmemeye çalıştığımda, tanımak istediğim birine kendimi tanıtmak istediğimde, aslında kendimi ne kadar az tanıdığımı bilmezden geldiğimde, geçmiş canımı yaktığında, geleceğin de daha ala olmayacağını kabullenemediğimde, ne bulunduğum yerde, ne de göründüğüm insan olmayı içime sindirebildiğimde.. saçmalarım..
--spoiler-- elif şafak