Çocukluğum aklıma gelir. Yan komşumuz bana çocukluk bisikletini hediye etmişti. Dünyanın en güzel bisikletiydi. Onca yıl sakladığı bisikleti nasıl kıyıpta vermişti bana. çok kıymetliydi. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2079430/+
Freni tutmayan bisikletimle yokuş aşağı inerken duvara toslamam sonucu en sevdiğim eşofman altımın parçalanması.
Direksiyonumla arabasını çizdiğim adamdan kaçtığım zaman.
Yine bir gün hızlı giderken önüme aniden çıkan başka bir adamı birazcık ezdiğim gün.
Bisiklet yarışları.
Falan filan.
ufakken sünnet oldum, hediye olarak bisiklet aldılar. çük bandajlı, yatıyorum paso ama bisiklet de yatağımın yanına koymuşlar, ışıl ışıl. bandajlar çıksın da, doya doya binem diye can atıyorum. bandajlar söküldü sonra, ama çükün özellikle de o kafa kısmı felaket acıyor. entarinin önünü tutup gezdiğin bir dönem var ya tam o dönem. s.kerler ya, binicem lan bisiklete dedim, dikkatli bir şekilde koltuğuna oturdum. oturmam ile çükün o uç kısmı koltuğa değmesin mi? Acıdan kendimi bir tarafa, bisikleti bir tarafa attım. babam kızdı, bisiklet misiklet yok la sana dedi. göremeyeceğim bir yere kaldırdılar bisikleti. ama o acıyı unutamıyorum.
iyileştikten sonra bir kaç gün bindim, sonra çaldılar bisikleti. gitti aq bisiklet. yaş 40'a dayandı hala bisiklete çok iyi binemem, çünkü akranlarımın cayır cayır bisikletlerle hareketler çektiği yaşlarda ben bisikleti çaldırdığım için bisikletsiz geçirdim.
zaten köpek fobim de var, arada yazlıkta mazlıkta bisiklete biniyorum, köpekler saldırıyor direkt. yorucu da.
çocukluk aşkım vardı mahallede de bayır bir yer bana dedi ki 'buradan aşağıya kadar ellerin salık gidemezsiniz' sen kim köpek benimle iddaaya giriyorsun. Ben de saldım ellerimi her şey gayet güzel derken önüme araba çıktı. Kadın arabayı durdurmasa arabanın altında kalıyordum. o hamleyle direksiyonu çevirdim ve hatırlamıyorum. hani filmlerde olur ya kafanın üstünde yıldızlar uçuşuyor. Ağzım yüzüm perte çıktı e tabi bisiklette.
Eski sevgililer külliyen zarar.
düzenli bisiklet kullanımının seksi asgari iki misli artırması işten bile değildir.
bisiklet direkt namluya gider.
bisiklet özgürlüktür.
bisiklet diri tutar.
bisiklet sağlıktır.
iki yıl önce yokuştan hızla inerken frenin tutmadığını fark etmem ve o an yapılan panikle bisikletten resmen uçmam aklıma gelir ilk olarak. her yerim yara bere içinde kalmıştı. neyse ertesi gün hastaneye gittiğimde de doktor hastane polisine haber vermiş, hastane polisi de bana gelip kızım sen şiddet mi gördün, kim yaptı bu izleri diye sormuştu. o an bi şaşırmıştım sonra bisikletten düştüğümü anlattım.
arada ablama sinirlenince keşke o gün ismini polise verseydim de alsaydılar seni derim, canım ablam agsdhahas
Benim için bisiklet özgürlük demektir. Tabi bisikleti alıp şehir içinde kullanmaktan bahsetmiyorum. Sanki bisiklet binerken farklı bir dünya varoluyor benim için. Trafiğin olmadığı, havanın güneşli ve ılık olduğu, park bulma sıkıntısı yok, gürültü yok, stres yok, sadece güleryüzlü ve sorunsuz insanları görebileceğiniz bir yolda doyasıya özgürce ilerlemek...
ömrümün en mutlu günü.
hep anlatırken yazmak kısmet oldu... mahallede nadir kişilerde olan bu lanet, rüyalarımı ve hayallerimi süslerdi. o kadar tapardım ki, olanlara mahalle arasında bir tur binebilirmiyim diye bir söze gark etmişti, biz olmayanlar çoğunluğunu...
derken hediyelerin,sürprizlerin,heyecanların,çoşkunun kelimelerle anlatılamayacak kadar büyük bir şey oldu. en büyük anne benim annem başlığı altına yazabileceğim bir şey yaptı benimki. devran amcaya götürdü beni ve oradan corner marka bimeks bisiklet aldı dolmuşla eve götürmem, her hava ışıldayıp ona kavuşmak arzusu için uykusuz geçen geceler, binmekten çok lastiklerini koklamamı nasıl unutabilirim.
herkese renkli günler
durmayı becerememek. bisiklet sürmeyi 17 yaşında öğrenmiş 1.65 bir insan evladı olarak boyuma uygununu bulamayıp, neredeyse yere değecek kadar yatırınca ayaklarım yere temas eden bir bisiklet almıştım. hızımı alıp düzgün kalkış* yapabiliyordum ama durmayı sevmiyordum zira duramıyordum ayaklarım yere değmediği için.
beş ya da altı yaşlarındaydım. daha ilkokula başlamamıştım. annem o zaman bir adamla evliydi; evli olduğu adam gece yarısı ya da daha geç bir saatte eve sarhoş gelir, anneme saldırırdı. annem beni uyutmuş olurdu o zamanlarda çoktan. ama ben çoğunlukla onun çığlıklarına uyanır, mutfakta sessiz sessiz ağlayışını dinlerdim yatak odasından. eşi sızıp kaldığı zaman da kalkıp annemin yanına gider, yaralarını okşar, öperdim ve onunla birlikte oturur ağlardım. kimi zaman eşi bana da saldırırdı, uyanık olduğumda. gerçi saldırması için uyanık olmama da gerek yoktu, uykumdan uyandırıp saldırdığı da olurdu.
annem ve eşi boşanmanın eşiğine geldiğinde, eşi artık gözü dönmüş bir şekilde ikimize de saldırmıştı ve biz de bir yaz gecesi o sızdığında yalnızca biraz nakit parayla şehrin öbür ucundaki dedemin yanına gitmiştik apar topar. olan her şey benim için anlamsızdı. eşi yine sarhoş gelmişti, anneme saldırmıştı ve küfür etmişti; yetmemişti, beni de uykumdan uyandırmış ve saldırmıştı. annem yine yara bere içindeydi. ben de. mutfakta oturmuş ağlıyorduk. yani, her şey olağan seyrindeydi aslında.
dedemin sokağında oturan çocukları tanıyordum. dedeme sık sık geldiğimiz için birçoğuyla arkadaştım ama yine de onların arasına girmem biraz zor oldu. her gün orada olabilmeme hiçbiri alışkın değildi. ben de değildim.
bir akşam, çocuklar böyle sokakta bisiklet sürüyordu. anneler, anneanneler ve babaanneler bir kilimin üzerinde oturmuş sohbet ediyordu. ben de onlardan uzakta, dizlerimi karnıma çekmiş ve dizimi çeneme dayamış bir şekilde bisiklet süren çocukları izliyordum. çünkü benim bisikletim yoktu. hayır, evimizde kalmamıştı. hiç bisikletim olmamıştı. çocuklar önümden geçtikçe ağlayasım geliyordu, onlara özenmekten.
sonra bir akşamüzeri, dedem mavi ve benim sürebileceğim boylarda bir bisikletle çıkıp geldi evinin garajından. dayımın çocukken bindiği bisikletini tamir etmişti. yüzü gülüyordu. "mavi ama sen seversin maviyi. kızların her şeyi pembe olacak değil ya!" diyerek bindirmişti beni bisikletin üzerine ve saçlarımdan öpmüştü. ben de o kocaman göbeğine sarılmıştım. o günden sonra, mahalledeki çocuklar yerine, dedem oldu en yakın arkadaşım. bisiklet sürmeyi öğretti, yaralandığımda yaralarımı sardı, ergenliğe girdiğim ilk sıralarda dertlerimi dinledi.
teşekkür ederim dede. sen gittin ama o mavi bisiklet duruyor hâlâ garajda. en yakın arkadaşım olduğun için, diğer çocuklara ne zaman özensem asla yüzümün düşmesine müsaade etmeden bana elinde avcunda ne varsa verdiğin için. teşekkür ederim dede.
Büyük bisikletimin alındığı ilk gün ne kadar havalı olduğum gelir aklıma. Uyuz kuzenim çatlamıştı. Geçen yıl çalındı malesef. Nerelerdesin canım kırmızı bisikletim?
7 yaşımda öğrendiğim bir çok kez uğruna dizlerimi sakatladığım, çukurlarda uçtuğum her düştüğümde ağlayıp yine ağlayarak binip eve gittiğim küçükken yazlıkta kumsal sinemasına gittiğim ve bende çok anıları olan şey.