birisini akvaryumdaki balık gibi sevebilmek

entry25 galeri0
    25.
  1. birisini, bir şeyi neden yaptığını anlamaya çalışarak seyretmektir. sonra da bu seyrin sevgiye dönüşmesidir.
    2 ...
  2. 24.
  3. biliyorum,
    çok değil, onbeş dakika sonra yine geleceksin yanıma...
    yüzünde yine o çaresiz ifade olacak
    arkadaşından silgisini isteyen mahçup çocuklar gibi bakacaksın,
    sen de sevgimi isteyeceksin benden sonrasını hiç düşünmeden.
    ve ben hep senin gibi olmayı isteyeceğim;
    aramızdaki o soğuk camı unutup şuursuzca sevebilmeyi...
    1 ...
  4. 23.
  5. balık hafızasında olduğunuzun göstergesidir.
    2 ...
  6. 22.
  7. uzaktan sevmektir. ünlü bir düşünür demiş ki "seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli"*
    1 ...
  8. 21.
  9. 20.
  10. Boş bakarak sevgi gösterme eylemi, karşındakinin garipseyeceği durum.
    0 ...
  11. 19.
  12. nefes aldiğini neler yaptiğini bilmek
    ama ne düşündüğünü hiç bir zaman bilememek.
    Herşeye rağmen sevmek,
    özlemek bazen de bu sevgiden utanmak.
    adresini bilmek
    lakin gidememek.
    numarasini hiç unutmamak
    sorulduğunda hatırlamamak.
    tüm bedenle tüm nefesle sevmek
    ama bir türlü soyleyememek.

    kısacası akvaryumdan bakan balik olmak. bir kavonaza kapanıp debelenip durmak. unutmak için hergün hatırlmak.
    1 ...
  13. 18.
  14. platonik aşkın ta kendisidir. uzaktan uzağa bakılır sevilenin hayatına. bazen o hayata küçük müdehalalerde bulunulur. fakat çevresindeki camı geçmek mümkünsüz, imkansızdır.
    1 ...
  15. 17.
  16. akla nedense shirley bassey'in i who have nothing adli sarkısini ve onla baglantili olarak su dizeleri akla getiren olgu:

    you can take her any place she wants
    to fancy clubs and restaurants
    but i can only watch you with
    my nose pressed up against the window pane

    velhasıl-ı kelam bunlar fazla kıllı konular fazla kurcalamanin bir alemi yok.
    1 ...
  17. 16.
  18. 15.
  19. 14.
  20. dokunamadan, uzaktan sevme durumudur bir nevi.. sahip olup da eline alamamanın, aslında onu hapsettiğini görememenin hüznünü taşır içinde.. zor olmalı.
    2 ...
  21. 13.
  22. sadece uzaktan bakarak sevmektir. ben de beslememe rağmen, bir türlü anlam veremem aslında akvaryumda balık beslemeye. eline alsan alınmaz, okşasan okşanmaz, öpsen öpülmez, tek derdi yemek. verdikçe yer. sonra saatlerce dolanır, etrafa öyle mal mal bakar.
    edit: konuyla pek alakalı olmadı ama pek bir benzetme yapamadım, ondan olsa gerek.
    1 ...
  23. 12.
  24. karamsarlığın yaşandığı sevgi içerisinde oluşamayacak olan yakınlıkdaki birini sevmek bunun diyer adı platonik aşk da olması durumudur.
    0 ...
  25. 11.
  26. uzaktan uzaktan sevmektir. sessizce, usulca... sevildiğinin farkında olmayan birini sevmek; ya da daha kötü farkında olup da umursamayan birini... korka korka sevmektir biraz da. ona dokunmaya, hatta adını anmaya bile korkarak sevmektir.

    akvaryumdaki balığın tüm hayatın içi su dolu büyükçe bir kavanozdan ibarettir. asıl trajedi ise sizin koskoca dünyayı bırakıp tüm hayatınızı küçükük bir akvaryumun etrafına kurmanızdır; hem de hiç dokunamıyacağınız, sarılamıyacağınız, saçlarını okşayamıp "seni seviyorum !" diye haykıramayacağınız bir balığın sadece nazlı nazlı yüzüşünü izlemek için...

    sonu kötü biten bir filme ağlamak gibi...
    4 ...
  27. 10.
  28. bilerek başlamadım, usul usul aktın yüreğime. yani ben aşklara tüm kapılarımı kapadığım bir anda. önce cümlelerin süzüldü sonra sessizliğin ve melodilerin. ben seni tanıyordum aslında. bir hayaldin eski günlerime dair. yurttaki yalnızlığım saçlarımda kar taneleriydin, ilk sigara dumanım, ilk kalp çarpmam sendin. sonraları zihnimin diplerine attığım asla dokunamadığım sevgilimdin.

    bir balık gibi sevdim seni hiç dokunmadan. oysa ben acı severim şöyle sıkıştıra sıkıştıra. bir seni sevemedim bir biz ayrı düştük. uyandım rüyadan yaşım almış başını gidiyor. bir sevda yaşamayacak kadar yaşlandı bu yürek. ve bu yürek bir deniz kızı nice zaman. sen öyle tanırsın ancak. blonde mermaid derler anlarsın. sonra susar başka diyalara dümen çevirirsin. benim sesim güzel değildir diğer sirenler gibi. sesimi sattım ben, harflerim var. onu da okuyabilirsen yalnız sen anlarsın.

    seni seviyorum dersem inanma, sensiz olamam dersem inan. çünkü zamanı bir bahar gününe kurduğumdan beri aklım fikrim sen. bir telefon kadar yakın bile olmasak bile iç sesinim, gözlerindeki ilk bakışım aynada dondurduğun, yazdığın ilk melodi, söylediğin tüm cümlelerin ilk harfiyim.

    sen ne kadar kabul etmesende ben yanındayım, mesafelerin limitsiz sonuyum. delta x eşittir sıfırım. başladığında bittiğin yerdeyim. özleminim. sevdiğin, seveceğin ne varsa saklandığım. ararsan gözünün önünde olanım.

    ama asla dokunamayacağın.
    büyü bozulmasın!..

    düşlerime alıyordum seni
    orda bile dokunmuyordum sana, sende bana
    yürüyorduk yollarda
    amansızca tartışıyorduk cümleler bir bir aklımda

    düşlerime alıyordum seni
    orda bile birleşmiyordu dudaklarımız
    sadece ellerinle saçlarımı okşuyordun
    yüzünde yarım bir tebessüm
    bana mı gülüyordun

    sen düşlerimin adamı
    seni kocaman gözlerinden tanırdım
    bir de koyu renk uzun saçların vardı
    adını bile bilmiyordum

    ama seviyordum seni
    arada bir geliyordun düşlerime
    sana sarılmayı seviyordum
    bir kokun vardı tanımlayamam şimdi

    kokunu tanıyordum
    bugün karşılaşsak seni tanırım

    düşlerime giriyordun
    sessizce dalıyordun
    ellerimiz hiç birleşmiyordu
    gözlerimiz hep birlikte
    seni tanıyor muydum

    sen kimdin
    seni görsem tanır mıydım

    düşlerime alıyordum seni
    sadece bir düştün...

    adını bilmiyordum
    sen kendini bilirsin.

    (#3007166)
    3 ...
  29. 9.
  30. 8.
  31. alık gibi sevmekten daha iyi olan hadisedir.
    1 ...
  32. 7.
  33. --spoiler--
    benim sevgimi pis bir çorap gibi
    çıkarıp atamazsın
    ben senin tırnağınım
    kessen de yeniden uzarım, yeniden uzarım...
    --spoiler--

    öğrendiğim tek yabancı dil senin dilin ağzımda
    gevşerken parmakların boğazımda!
    3 ...
  34. 6.
  35. --spoiler--
    seninle simitin üstündeki
    susamların birbirine olduğu kadar
    uzağız;
    çok yakın, ama ancak
    ağızda parçalanınca
    birbirine kavuşan...
    --spoiler--

    (#1006836)
    4 ...
  36. 5.
  37. (#2700833)
    (#2700835)
    pirinçten taş ayıklar gibi
    ayıklıyorum sözcüklerinden
    bana aldırmazlığını

    tavla oynuyoruz da adeta
    elimde iki kırık pul ellerin
    bir düğme iliği gibi duruyorum dudaklarında...
    3 ...
  38. 4.
  39. kendini akvaryumda ki balık gibi hissetmenize yol açar. her an yeniden yeniden seversiniz. sevdiğinizi unuttuğunuzda bir bakmışsınız yine seviyorsunuz. huzur gibi bir şeydir. sterildir.
    1 ...
  40. 3.
  41. sevgili akvaryumdaki balık, seven kişi de akvaryumun sahibi ise "sıçayım böyle sevginin tam orta yerine" dedirten ilişkidir...
    birisini muhabbet kuşu gibi sevmekten gibi birşey bu. tek farkı birisinde kafes variken diğerinde akvaryum oluyor mekan...
    2 ...
  42. 2.
  43. baLık yemini hatun'un göbek deLiğine koyup yemek var ki.. bu sevmek değiL.. bir duygu ki, bir duygu bu aşk değiL nefret değiL.. biLdiğin iğrenç bir vak'a.. *
    5 ...
  44. 1.
  45. zor olan.

    "beni akvaryumdaki bir balık gibi sevebilir misin?" diye sormuştu yıllar önce. bileklerini ilk kesişiydi daha. 16 yaşındaydı. aslında, bileklerini kesmezden önce anlamalıydım ruhundaki görünmez prangaları kırmak için çabaladığını. çünkü; bir hafta öncesinde saçlarını maviye boyamıştı.
    ana caddede tesadüfen gördüğümde kendisini "can sıkıntısı" demişti. ne menem bir illet olduğunu bilmeden, can sıkıntısının.

    kendisine boktan bir espri yapıp, "sıkıcan iyidir. kolay kolay çıkmaz" diyebilirdim. demedim. sadece izledim, o konuşurken yüzününe düşen saçlarını. ince kirpiklerini. ve, küçük-dik burnunu.
    hayata dair öğrendiğim her şeyi kusmak istedim kendisine, yanyana yürüyerek gittiğimiz bir dondurmacıda. olmadı. tuttum kendimi. dinledim. o anlattı. anlattıkça açıldı. güldü. esnedi. hapşurdu. "çok yaşa" dedim. bir temenni değildi. onun için duaMDI BU. "sen de gör" dedi, sağ elime dokunarak.
    gördüm o anda. eli elime değdiğinde. evrenin varoluşunun nedenini. gökyüzündeki tanrı'nın siluetini. ve, yalnızlığını. küçük kız çocuklarının saçlarına takılan kurdelaları. gördüm ben de. her şeyi...

    alman usulü hesabımızı ödeyip de dışarı çıktığımızda gözü ilişti karşı kaldırımdaki akvaryumcuya. ve, ön camdaki bebek yüzlülere. "alalım" dedi. "istediğimiz kadar. ikimiz için sen bakarsın." dinledim her zaman ki gibi. gözlerine bakarak. hafiftrn esen rüzgarın onun kokusunu ruhuma sokmasını içime sindirerek.

    besledim bebek yüzlüleri günlerce. her sabah yemlerini verdim. sıkılmadan. bıkmadan...

    bir sabah ekmek almak için pijamalarımla bakkala gittim. bir ekmek istedim. bir de kısa samsun. ekmeği dünün gazetesine sardı bakkal. hemen gördüm. kırmızı bilekleri. yüzü, bir önceki günün gazetesiyle örtülü bedeni. anladım. anlatamadım ama. sabahın aydınlığında, çöktüm yolun ortasına. yaktım sigaramdan bir dal. bilemeyişime üzüldüm.

    o gün bana o soruyu sorduğunda, bilmeliydim. "beni, akvaryumdaki bir balık gibi sevebilecek misin?" diye sorduğunda anlamalıydım, her şeyin sonuna geldiğini. son bir çare olarak da benim sevgimle beslenmeye çalıştığını. doyuramamıştım. ama hiçbir şey yapamazdım ki.

    çünkü;

    oksijene alerjisi olan bir canlıya ne yapılabilir ki?

    "... "
    117 ...
© 2025 uludağ sözlük