her günü iş-ev, okul-ev, ev-ev şeklinde geçen insanlarda daha çok görülür. nedeni ise düzene ayak uydurmaya çalışırken aynılaşmaktır. herkesin ortak rahatsızlığı, ortak sevinci, ortak mutluluğu var ise; kaçınılmazdır.
* işçi gözünden bakılırsa; herkesin aynı maaşa tama etmesi, aynı tatil ile mutlu olması, aynı ikramiye ile sevinmesi gibi.
işsiz gözünden bakılırsa; herkesin ''biz sizi ararız'' lafından medet umması, herkesin benzer gelir sıkıntısı çekmesi gibi.
çocuk gözünden bakılırsa (ki en vahim olanı); herkesin oynadığı oyunları oynamak, herkesin kurduğu hayali kurmak ve herkesin yaşadığı hayal kırıklıklarını yaşamak gibi. kendinde, yaradılışından gelen bir özelliği yok sayıp; yerine herkesin istediği yetenekleri benimsemeye çalışmak gibi. aynı saatte uyuyup, aynı azarları yeyip, aynı övgüleri hak edip, aynı hataları yapmak gibi.
patron, işveren gözünden bakılırsa; yediği, yiyeceği kazıklara karşı sürekli bir öz koruma gereği hissetmek, sürekli kontrol etme görevini yerine getirmeye çalışmak gibi. sürekli bir paranoya, sürekli bir ''ulan ben bu adama para veriyorum ama...'' cümleleri kurmak gibi.
sanatçı gözünden bakıldığında; sürekli bir teşhir, sürekli bir dikkat çekme, sürekli ve hiç durmadan ''gündem güncelleme'' gereği hissetmek ve bu uğurda saçmalamak gibi. bunun için örnek en iyi örneklerden birisi yıldız tilbe. yakın bir örnekse; zerrin özer.
herkesle aynı mekanlarda (genel; mc donald's) yemek yemesi, aynı mekanlarda (genel; reina) eğlenmesi, aynı mekanlarda (genel; avm) alışveriş yapması gibi.
herkesin; farklı insanları aynı görmesi gibi. kasiyer, hostes, otobüs şoförü... bunlara birer farklı insan değil de, ''aynı'' insan muamelesi yapmak gibi. ki bu bahsi geçen insanların da sizi ''aynı işte, müşteri'' gözüyle görmesi gibi.
her türk'ün ''türk işte'', her alman'ın ''alman işte'' şeklinde özetlemesi gibi...
*
düzen içinde sıralanmış otoyol aydınlatma direklerinden; o yolda giden arabaların, raflarda dizilen kolaların, otobüs içindeki koltukların, mezarlıkta dizili kabirlerin ne farkı var?
her şey bir düzen içerisinde. her şeyin kontrolcüsü, kontrol edeni var. her şeyin ''aaa bu böyle olmaz, şöyle olacak'' diyeni var.
ağladığımızda söylenen ''boş ver, ağlama'' lafı, güldüğümüzde söylenen ''ay sen hep gül böyle'' lafı; artık sizce de kalıplaşmadı mı?
o yasak, bu yasak dediler, kurallara uymadık mı? uymadığımızda kıçımıza tekmeyi yemedik mi?
bize aynı olun diyorlar, olmayacak mıyız? afedersiniz; sike sike o-la-ca-ğız.
aynı olmaya başlamadık mı? çoktan; (bkz: sanayi devrimi)
her birimiz farklı olduğunu düşündüğümüz boktan zevklere sahibiz. birer asalak gibi yaşıyoruz aslında. kimse kimseyi sevmiyor, herkes birbirine ''gri'' bakıyor. ihtiyacımız olmayan şeyleri satın alıyor, aynı etiketlere para ödüyoruz. internetsiz yaşayamıyor, toprak kokusunu unutuyoruz.
--marinetti--
Dan...Dan...
Gelir bir ses uzaktan
Makinenin gürültüsü
Pistonun gümbürtüsü
Piston...Ton...Ton...Ton...
Piston...Pis...Ton...
--marinetti--
--spoiler--
hiçbir bülbül sesi,vinçlerin müziğiyle boy ölçüşemez.
--spoiler--
dün akşam; kaynarca üst geçitten geçiyorum. yine elimde sigaram, kulağımda kulaklık; eve döneceğim işten. durup şöyle bir aşağı bakasım geldi. ''atlasam mı lan?'' dedim. sonra; ''ölmem ki amk atlasam da'' dedim. ''atla lan n'olcak eğleniriz'' dedi sanki biri. ''hahaha'' diye güldüm içimden. delirmiş miydim? bilmem. bilmem ama normal değildim o an. sonra kafayı kaldırıp yola baktım. işte arabalar geçiyor sıra sıra. bi' taraf akıyor diğer taraf yavaş yavaş ilerliyor. ''vay amına koyayım'' dedim; ''şuraya bak!''. kaldırımda koşuşturan insanlara baktım hepsinde bir telaş ve bu telaşı öyle monoton yaşıyorlar ki; surat ifadeleri hep aynı. hep ''gri''. bir şey peşinde herkes, bir mutluluk için çırpınıyorlar; acı çekiyorlar. kullanılıyorlar aslında, bilmiyorlar. bilenler de başını öne eğiyor, eğmeyeninkini kesiyorlar; biliyorlar. ''bu işler böyle'' diyorlar ve geçiyorlar. minibüse 2 lira verip, eve gidiyorlar. yarın akşam aynı yerde, aynı parayı aynı ''şoför''e verecekler, biliyorlar. farklı olduğunu düşündükler ''aynı'' kıyafetleri giyiyorlar, biliyorlar. yarın sabah da minibüse bineceklerini biliyorlar, biliyorlar. bilinçli olduklarını söylüyorlar ama değiller, en iyi de bunu biliyorlar. kendilerini kaybediyorlar işte bu anda, marjinalliklerini kaybediyorlar; bilmiyorlar. bunu bi' öğrenemediler; öğrenemeyecekler.
Karanlıkta kaybolmuşum, ışıkta soluyorum.
Babamın inancı, kardeşimin, yaratan ve kurtarıcımın.
Geceyi aşmam için yardım et; Bilincimde ''kan'' ve aklımda cinayet.
Kasvette yükseliyorum mezarımdan ölüm odama.
Bedenim bir tapınak, Kan boş akıyor.
Yağmur kırmızı oluyor; Bana şarabı ver, Ekmeği sen tut.
Sesler kafamda yankılanıyor;
Tanrı yaşıyor mu, öldü mü?
Tanrı öldü mü?
şeytanın nehirleri ölüm adasından geçiyor.
üzüntüde yüzüyor, öldürüyorlar, çalıyorlar ve ödünç alıyorlar.
Günahkarlar lanetlenecek diye yarın yok!
Küle kül!
Bir ruhu ortaya çıkaramazsın.
Yozlaşma ve şehvet, haksızın mezhebi varken kime güvenirsin?
Bu kabus ne zaman bitecek? Söyle bana!
Ne zaman kafamı boşaltırım?
Biri cevabı söylesin;
Tanrı cidden öldü mü?
Tanrı cidden öldü mü?
Felsefemi korumak için
''ölüm nefesi''me kadar gerçekten geçiyorum; aklî ölüme.
Düşmanın yerine koyuyorum kendimi.
Zamanlama doğru olana kadar;
Tanrı ve şeytan yanımda
Karanlıktan ışık doğar,
Kırmızıya dönen yağmuru izliyorum.
Bana şarap ver, daha fazla ekmeğe gerek yok!
Kafamda yaşayan bilmeceler;
Bir daha buluşacak mıyız acaba diğer tarafta?
Sözüne inanıyor musun, iyi kitabın dediği...
Yoksa bu bir masal mı?
Ve tanrı öldü mü?
Tanrı öldü?
Pekala.
Ama kafamda sesler hala,
Tanrının öldüğünü söylüyor.
Kan akıyor.
Yağmur kırmızı oluyor. Tanrının öldüğüne inanmıyorum.
bireylerin normalleşmesidir,
normal olmaktan neden bu kadar korkulur anlamam, bir marjinallik tutkusudur gidiyor, düz adamlığın nesi var, nesi eksik, babamızdan anamızdan ne gördüysek o olacağız, şimdi ne kadar marjinallik varsa yapın bir tanesi dahi eksik kalmasın 40 50 yaşında güç kalmayınca düz adam oluruz.
yitirilen marjinallik, düz adam olma mantalitesinden daha çok, fikri ifadede yeknesaklığa düşmekse tehlikelidir. kendi kabuğuna çekilmeyi unutan bünyelerde yan etkileri mevcuttur. *