çok iyidir. Şehir değişikliği ortam değişikliği. Anılar kalır. Kalmaz demeyin sizi terketmeye mecbur ettiyse kalsın onlarda gelmesin. tek bir iz tek bir kişi bırakmadan giderseniz kimse gelemez sizinle.
eğer böyle bir eyleme geçilecekse karar verdiğin an yapılması gerekir. yoksa zaman geçtkçe hüzün kaplkar yüreğini. " burada annemle çay içmiştik, şu ağaçtan düşmüştüm, kardeşimin bu balkondan atlarken dişi kırılmıştı, şu ağaç izmir'in deli rüzgarlarında öyle bir sallanırdı ki bir gün penceremizi kırıp içeri girecek diye korkardım, anneannem bu balkonda, şu köşede ağzında sigarasıyla ne de gzel otururdu, teyzemi hep bu köşede beklerdim, şimdi otopark olan koskoca arsa, o zamanlar annelerimize "biz arkada yakar top oynuyoruz annneeeeee" diye bağırdığımız yerdi, şu balkonun dili olsa da konuşsa, ne çaylar içildi, ne boyozlar yenildi, bu sahilde o zamanlar pomfiritçi vardı ve kendi yaptığı ketçapın tadını heinzdan bile alamadım henüz, ahh küçük avcı az mı bayram için kahve kuyruğu bekledim senin önünde, kilise sokağı, köşedeki arkadaşlar, hergele meydanı, churchillin yeri, " diye binbir fikir dolanmaya başladığında beyninde gidemezsin.dizlerin titrer, kalbinde bir bıçağın o et parçasını çizdiğini hissedersin.
tüm sevdiklerin o şehrin topraklarında yatarken sen anlamsız bir inat uğruna onları o toprakta bırakmayı göze alamazsın.
oysa düşünmeyip o şehirden çıktığında, yanına sadece sana gerekli olan eşyaları ve bir kaç anı alırsın. diğer şehre yerleştiğinde koymaya başlar tüm üstte anlatılanlar. aradan yıllar geçer, dönmek istersin, artık herşey inanılmaz bir özleme dönüşmüştür yüreğinde tam niyetini eyleme geçireceksindir ki bu sefer de bir aşk seni alır bambaşka bir şehre sürükler. ama bu sefer bir aşk için gidiyorsundur ve terk ettiğin şehre teşekkür edersin seni hiç kırmadığı hiç üzmediği ve sana yıllar öncesinde kalan aşkını geri verdiği için.
ilk şehir her zaman kalbindedir, ve içinde hep bir umut vardır sevdiğinle oraya dönmek adına.
bir şehri terk etmek yürek ister.
kazım koyuncu ve ilkay akkaya ne güzel yorumlamıştır bu şarkıyı. dinledikçe ağlatır. ağlattıkça içtirir. adamın mına koyar. koyar ama replay replay dinlersin. (bkz: ayrılık şarkısı).
ilk başta müthiş bir heves sevinme olur. fakat zamanla koymaya başlar insana herşey. hiç kimse terk ettiği şehri ruhuyla terk etmez. giden bedenidir. sebeb ne olursa olsun; terk etmek ve terk edilmek insanı derin bir uçuruma iter.
gitmek anıları teker teker valizlere, bohçalara sıkıştımak. en değerli bardakları, porselenleri, anılar gibi kırılacak yazıp kolilere doldurmak ne kadar acı, bir kenti bir evi, bir hayatı terk etmek.. bir kadını.
dönmemek üzre gidilen şehirler yürüdüğümüz sokaklarda soluğumuzun izi durur oysa..son bir kez dönüp bakmak isteriz ama gözlerimizin orda kalmasından korkup bakmayız..çünkü orda biz varız..kendimiz hala ordayız.. ruhumuz orda.. götürebildiğimiz gözlerimizdir yeni bir eve yeni bir kente..taşınmak gözlerimizle, ruhumuzla değil..sadece gözlerimizi taşırız gideceğimiz yere..
insanın içine 'cuk' diye oturan bir olaydır. anıları an-ları bırakıpta gitmek zordur. tüm yaşanmışlıkları al da git hadi unut unutabilirsen der gibi. o anda en çok istediğin belki de kaçıp gitmektir peki ya sonra? sonra... şehirler uyur kalbim örselenirdi demişti*.
O şehirde ne kadar yaşadığınız ile değişebilecek bir ruh halidir.
Uzun yıllar ,artık parçanız olmuşsa söküp atmak hiç de kolay olmaz.Önce yeni hayatınıza heveslenirsiniz.Uzun zamandan beri yapageldiğiniz alışkanlıklarınızın dışına çıkmak size tuhaf bir heyecan verir.Ne vardrı ki zaten eskide,hep aynı,hep aynı..
Yeni hayatınızı keşfetmeye başlarsınız.Henüz daha heyecanınızı bitmediği için kıyaslama dönemine girmemişsinizidir.'Orada bu da vardı' yerine,'burada bu var' cümleleri kurulur.Sonra bir an ansızın duraklarsınız.Bu tıpkı,hani odanız ne dakar dağınık olursa olsun aradğınızı her daim bulmaya ve adımlarınızı sizi her daim olmak istediğiniz yere, bulmak istedeğinize sizi hiç düşündürmeden ilerletmelerine benzer.Düşünmeden elinizi attığınız bir yerde hiç istemediğiniz ya da aslında hiç de aramadığınız birşeyi görürsünüz.Sonra iç burkulmaları...Aslında alışkanlıkların ne kadar da gerekli olduğundan dem vurmaya başladığınız anda kıyaslamalar başlar.Elinizde olmadan her sokağı,her adamı,her ağacı kıyaslarsınız.Sonra,mesela,bir anda burnunuza deniz kokusu gelir ..Gözünüzü kapatmak istersiniz,hep rüya görmek ve bıraktığınız şehrinizin her sokağını unutmamak için tek tek düşünmek.
Şehrin sadece evler,sokaklar olmadığını bir kez daha anlarsınız.Şehir sizi de içine alıp yoğuran,yoğururken de her bir parçasından bir damlayı size katan bir bütündür.insanları,festivalleri,hayvanları,esnafı,akan giden hayatı ile o şehir siz hiç farkında olmadan içinize işlemiştir,siz bırakıp gittiğinizi sanırsınız ,aslında terkettiğiniz sadece sokaklardır,şehir içinizde yaşamaya devam eder.En acısı da budur.Bırakaabilmiş olsaydınız o damla damla damla içinize işleyenleri herşey daha da kolay olurdu.Ne var ki heryerinizde şehri hissederken uzakta olmak çok daha can yakmaya başlar.