partnerin kıyafetlerine yapılan ilk hamleyle başlayan andır. bir yandan düğmelerle, kopçalarla uğraşan çift bir yandan birbirinin tenine dokunmanın ve french kiss hadisenin zevkini aynı anda yaşama telaşesindedir. tadından yenmeyendir.
uzun soluklu bir öpüşmeden sonra, sevgilinin alnını alnına dayadığı an, burnunun onunkine değdiği an, dudaklarında ki soluksuzlugun onunkiyle birleştiği an, tüm bunları yaşarken ki kaçamak bakışlarınızın(belki de saliseler süren bakışmalar) buluştuğu an.
bir sevişmenin en heyecanlı anı, seviştiğin şeyin sadece bir beden olmadığını, aşık olduğun kişinin olduğunun raks ettiği an.
hani sevişmeye "sonuna kadar gidecek miyiz yoksa bir noktada dur mu diyecek hatun kişi" diye, az buçuk bir tereddütle, bir merakla başlamışsındır, hani korkmaktasındır "ya son anda vazgeçerse" diye, işte artık geriye dönüş olmadığını anladığın an, hatun kişinin bunu hissettirdiği, kendini tamamıyla bıraktığı an, birbirinize karışmak üzere olduğunuzu anladığınız an en heyecanlı andır, gerisi bu heyecanın yanına yaklaşamaz bile.
yoksa bedenden bedene atlayan kayıp bir ruhsunuzdur. birinin icine girersiniz, ruhunuz oturamaz o bedene, bir sey anlamazsiniz.
belki onun hayali kurulur. sevilen bedenin hayali, ruhun tam oturdugu beden. ama yerini bulmaz. baskalariyla sevistikce ona ozlem artar.
bir sevismenin en heyecanli ani sevilen kisiyle sevisildigi andir. geri kalan anlar terlemeden gecilir, bosalmayla bitirilir. o hatırlanılır. depresyona girilir.